"La Dolce Vita", Roma şehir yaşantısının modern yozluğunu ve sofistike ahlak çöküntüsünü yüksek sosyetenin peşinde koşan bir gazetecinin gözünden anlatır. Genç gazeteci Marcello Rubini gerçek bir eser yaratmanın düşüyle yaşar; fakat çalıştığı bulvar gazetesinin ona sağladığı para ve prestijden de vazgeçemez. Günlerini Roma'nın en şık caddesi Via Veneto'da, bir sonraki skandalın peşinde koşarak geçirir. Filmde Marcello'nun yedi günü ve gecesini, birlikte olduğu farklı kadınlarla ilişkilerini, arka planda 1960'ların gençlik ve heyecanıyla kaynayan Roma sokakları ve sosyete yaşantısından kesitlerle izleriz. Marcello seks, içki, partiler ve alemlerle dolu bir dünyada savrulurken bile aslında haz almadığı bu "tatlı hayat"ı sonuna kadar yaşamaya devam eder. Onunki ruhsuz ve heyecansız bir varoluştur. İtalyan sinemasının ilk 3,5 saatlik filmi olan "Tatlı Hayat" gösterime girmesiyle birlikte büyük skandallara ve polemiklere yol açmış, Vatikan tarafından yasaklanmaya çalışılmış, halk tarafından kucaklanmıştır. Fellini "Tatlı Hayat"ı yaratırken hiçbir ahlaki ya da eleştirel kaygı taşımadığını, tek amacının şartlara rağmen yaşamın kendine özgü, yumuşak bir akışı olduğunu anlatmaya çalıştığını söylemiştir. Başka bir deyişle, eleştirmenleri ve gazetecileri hayal kırıklığına uğratma pahasına da olsa, bilinçli bir ironi sergilememiş ve tatlı hayattan çok hayatın tatlılığından bahsetmek istemiştir. Fellini, "Tatlı Hayat" filmiyle hem ticari hem de sanatsal başarı kazanmıştır. Film, Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ve New York Film Eleştirmenleri Birliği'nin En İyi Yabancı Film ödüllerine layık görülmüş, En İyi Kostüm dalında Oscar® Ödülü almıştır.