5.0
Toplamda 0 oy verildi.
Adblock Tespit Edildi! Adblock ile bu partı izleyemezsiniz. Lütfen reklam engelleyici eklentinizi devre dışı bırakınız ve sayfayı yenileyiniz!
Dah
İMDb Puanı 7.4

Dah

-

On

Tahran'da bir kadın arabasıyla yola çıkmıştır. Arka arkaya arabaya binenler aracılığı ile bir kadının yaşamını ve İran'da yaşayan kadınların dünyasını tanımaya başlarız. Sürücü ile konuklar arasında geçen her diyalog, on bölümlük filmin bir parçasını oluşturur.Arabada gerçekleşen konuşmalar, kadınların aile yaşamlarına ve toplumda kendilerini ifade etme çabalarına ışık tutar.İran sinemasının en önemli yönetmenlerinden Abbas Kiarostami'nin imzasını taşıyan film, sıradışı anlatımı ve öyküleriyle dikkat çekiyor. Gösterildiği festivallerde yoğun ilgi gören yapım, bizde de İstanbul Film Festivali'nde gösterilmişti.İran sinemasını yakından takip edenlerin kaçırmayacağı film, tüm dünyanın beğenisini kazanan güçlü bir sinemayı keşfetmek için de önemli bir adım. Yani her durumda ilgisiz kalmamakda yarar var.
  Tür: Dram
  1. Yeni İran Sinemasında Makhmalbaf Kuşağı ve Kandahar
      9 ay Önce   167
    Yeni İran Sinemasında Makhmalbaf Kuşağı ve Kandahar “Yönetmen olmasaydım, poltikacı olurdum. Şimdi ne olmak istediğime gelince: ŞAİR” Muhsin Makhmalbaf “Men çi guyem tamburam çi guye” (1)
    Dahi Bir Avangart Sinemacı: Yoshishige (Kiju) Yoshida
      3 yıl Önce   345
    Dahi Bir Avangart Sinemacı: Yoshishige (Kiju) Yoshida Yazımıza hemen Yoshida’nın hayatı, kariyeri ve sineması üzerine bir şeyler karalamaya başlamadan önce aslında merak edilen soruya cevap vermek doğru olacaktır. Çok büyük bir ihtimalle bugüne kadar adını dahi duymadığınız bir yönetmenle ilgili böylesine geniş çaplı bir yazıyla karşılaşınca haliyle yönetmenin kim olduğunu merak ediyorsunuzdur. Ama bir yerden sonra esas merak edilen şey neden bu yönetmeni yazımıza konu olarak seçtiğimiz. İlk olarak söyleyebileceğim şey aslında Yoshida’nın, adı sinema tarihinde sıklıkla geçmesi gereken biri olmasına karşın bu derece unutulmuş olmasına duyulan üzüntüdür. Çünkü yönetmenin ortaya çıkardığı işler ve sinemaya yaklaşımı bakımından eksiksiz bir usta ve de dahi olduğunu çok net bir şekilde söyleyebilirim. Bir diğer söyleyebileceğim şey de yönetmenle ilgili sadece Türkçe’de değil özellikle bu konuda oldukça geniş bir arşive sahip Fransızca ve İngilizce dillerinde yayın yapan mecralarda da herhangi bir derli toplu bilginin bulunmuyor olması. Elbette bu bizlere yazıyı hazırlarken çok büyük zorluklar olarak geri döndü. Ama her şeyden öte yönetmeni seçmemizdeki en önemli faktör Yoshida’nın yıllar önce temellerini attığı sinemasal kuramı bugün yeniden dillendirmeyi ve üzerine düşünmeyi istememizdir.
    Yol ve Kutsal İncirin Tohumu’nda Politik Direniş
      3 gün Önce   389
    Yol ve Kutsal İncirin Tohumu’nda Politik Direniş Sinema, özellikle baskı, sansür ve sürgünle yüzleşmiş yönetmenlerin eserlerinde, uzun zamandır politik direnişin bir mücadele alanı olmuştur. Bu isimler arasında Yılmaz Güney ve Mohammad Rasoulof, marjinalleştirilmiş toplulukların, politik muhaliflerin ve otoriter rejimler altında yaşayanların mücadelesini sinemalarında somutlaştıran simgesel figürler olarak öne çıkar. Farklı tarihsel ve ulusal bağlamlarda çalışmış olsalar da, her iki yönetmen de baskıyı ifşa etme ve devlet kontrolüne sinematik dilleriyle direnme konusunda derin bir bağlılık paylaşır.
    Milliyetçilik: Sahne Arkasında ve Önünde
      2 hafta Önce   421
    Milliyetçilik: Sahne Arkasında ve Önünde Bir süreliğine, Soğuk Savaş kutuplaşmalarının devlet destekli sanat tüketiminin son altın çağı olduğu düşünülmüştü. Ancak günümüzde Avrupa çapında yeniden yükselişe geçen milliyetçilik, propaganda söylemlerine beklenmedik bir geri dönüş yaşatıyor. Nitekim, şovenist hükümetler ve ürkütücü milliyetçi hareketler, sinemayı kendi davalarının önemli bir sözcüsü – ve eleştiri söz konusu olduğunda, ulusal onurlarına yönelik bir tehdit – olarak yeniden keşfetti. Sinema her zaman bir kültürel diplomasi meselesi de olsa, son dönemde uluslararası festivaller, eleştirmenler ve sinemaseverlerce neredeyse tamamen övülen iki filme yönelik millî öfke patlamaları yaşandı: Polonya yapımı Ida (2013) ve Rus yapımı Leviathan (2014). Bu filmler, kendi yapımcılarının ülkelerini "yeterince temsil etmemekle" suçlanarak, özellikle Batı'dan aldıkları övgüler nedeniyle vatan haini ilan edildi. Yurtdışındaki başarı, kültürel ihanet; eleştiri ise vatan hainliği sayılıyor.
    Kiarostami’nin Yolu: Geri Dönüşün Sanatı
      2 hafta Önce   500
    Kiarostami’nin Yolu: Geri Dönüşün Sanatı Abbas Kiarostami, uluslararası üne sahip ilk İranlı yönetmen olmasa da, dünya çapında tanınan ilk İranlı auteur (özgün sinemacı) idi. Onun bu denli takdir görmesinin nedenleri, İran içinde ve dışında farklılık gösterebilir; bu, çeşitli bakış açılarını yansıtır. Ancak, onun filmlerini İran sineması bağlamında değerlendirmek yine de önemli ve aydınlatıcıdır.
Yorum Alanı