10.0
Toplamda 1 oy verildi.
Adblock Tespit Edildi! Adblock ile bu partı izleyemezsiniz. Lütfen reklam engelleyici eklentinizi devre dışı bırakınız ve sayfayı yenileyiniz!
Missing
İMDb Puanı 7.7

Missing

-

Kayıp

Politik sinemanın günümüzde yaşayan en büyük temsilcisinin belkide başyapıtıdır. 1970’lerin sol siyasetinde, en önemli konulardan biri Latin Amerika’daki sol hareketler ve onun karşısında ABD eliyle ülkeleri kana boğan Diktatörler arasındaki mücadeledir. Bu mücedalenin temel eksenlerinden biri hiç kuşkusuz Şili’dir. Şili’de olanlar Allende’nin öldürülmesi, sayısı milyonlara varan insanların işkenceden geçirilmesi. Binlerce faili meçhul cinayet, İzleri hala daha bulunamayan kayıplar, ülkelerinden ayrı kalmak zorunda olan siyasi sürgünler. Evet demokrasi adına ABD’nin yoğun desteği altında General Pinochet’nin yaptıları bunlar.(Bizim ülkemizde yaşananlarla ne kadar benzer değil mi?) Bu süreçte orda gazatecilik yapan bir adamın şahit olduğu vahşet ve başından geçenleri kaleme alması aslında bu filmin başlangıcı oluyor. Bu kitap üzerinden uyarlanan film aynı zaman da Costa Gavras gibi politik tutumu kesin olan bir yönetmenin, faşizme, onun yarattığı insanlık dışı duruma tepkisini de yansıtıyor.Charles’den haber alamayan karısı ve babasının Şili’ye gelmesi ve Charles’yi araştırması ile film başlar. Charles’nin politik bir olaydan kaybolması ve kayboluşunu araştırlarken tam da bu darbenin ve yaşanan tüm olayların kendi hükümetlerinin de rolü olduğunu görmeleriyle beraber, film bir kayboluş öyküsünü anlatmaktan öte onun politik yönlerini ve darbenin iç işleyişini anlatması bakımından enteresandır. Bir başka husus da Ed Horman (Charles’nin babası) milliyetçi – muhafazakar tutumunu tanımlarken, yaşanan vahşete tanıklık etmesi, onun beraberinde oğlunun kayboluşundaki gizemin yavaş yavaş aydınlanması ile birlikte, Ed’nin Amerikalı olmanın – ona sunulan ve öğretilenin dışında – ne demek olduğunu görmesi ile birlikte ruhsal olarak çöküşünü görmemizde bir başka önemli husus. Burada Jack Lemmon’a bir parantez açmamız gerekli. Lemmon’un klasik Amerikan ikonu olarak bilen biz izleyiciler için performansı göz kamaştırıcı. Performansının bu kadar etkileyici olmasının temel faktörü, gerçeğin gerçek dışı biri tarafından gözler önüne serilmesidir.Gavras sinemasal üslup olarak, daima sosyalist gerçekçi bir tavrı benimsemiş olmasından kaynaklı, her filminde taraf olma, karşı durma ve eleştirme simasının temel eksenini oluşturuyor. Missing’de, onun Z (Ölümsüz) filmi ile birlikte askeri darbe ve darbenin siyasi yönlerini insan hikayeleri etrafında birleştirmesi, Gavrasın ustalığına her zaman hayran kalmamızı sağlıyor.Günümüzde sinemanın pasifist, politakaya bulaşmama gibi hastalıklı bir ruh halindeyken Costa Gavras sineması daha önemli kılıyor. Çünkü sinema değiştirici bir güçtür ve o gücü insanlık için egemenlere, zorbalara ve baskıcı beyinlere karşı kullanmak gerekli olduğu kanısındayım.paralax - TA Sinefil Grubu
  Tür: Dram , Gizem , Tarih
  1. Cannes Film Festivali Büyük Ödülü Alan Filmler
      9 ay Önce   253
    Cannes Film Festivali Büyük Ödülü Alan Filmler Altın Palmiyeli birçok filmi sitemizden izleyebilirsiniz.
    Tayvan Yeni Dalga Sineması
      1 yıl Önce   111
    Tayvan Yeni Dalga Sineması Ulusal kimliğin yeniden biçimlenmeye başlamasıyla beraber 1980’lerde Tayvan’da Çin anakarasından farklı olarak birtakım dikkat çekici sanatsal üretimler doğmaya başladı. Tayvan rahatsız edici krizleri sırtına alarak her açıdan bir yenilenmeye girmek için kollarını sıvamışken potansiyel izleyici kitlesi için Tayvan Sineması maceralı sezonunu açmıştı.
    En İyi 10 Powell ve Pressburger Filmi
      3 yıl Önce   285
    En İyi 10 Powell ve Pressburger Filmi Ortak bir tutkunun olağanüstü bir bütünlük içinde sergilendiği öylesine bir işbirliği ki onlarınki, bir örneği kendilerinden önce yok. Sonra ise belki sadece Taviani ve Coen kardeşlerin ulaşabildiği bir seviye söz konusu olan. Ancak Taviani ve Coenler gibi doğuştan gelen bir birliktelik değil burada söz konusu olan. Michael Powell üç yılını bir banka çalışanı olarak geçirdikten sonra içindeki sanat aşkına teslim olup, kendisini setlerde bulan ve yerleri paspaslayarak adım attığı sinema dünyasında, figüranlıktan set tasarımına dek pek çok alanda boy göstererek, yönetmenliğe kadar yükselen bir isim. Emeric Pressburger ise gazetecilikle başladığı iş hayatına, 1920 li yılların sonlarından itibaren senaryo yazarı olarak devam eden ama Almanya yı saran faşizm rüzgârlarının etkisiyle ilk eserlerini verdiği Berlin’den, önce Paris, sonra da Londra’ya göç etmek zorunda kalan bir Macar sanatçı.
Yorum Alanı

+ 30 = 35