Ankara merkez cezaevinde, kadınlar ve erkekler, adli ve siyasi tutuklular, ve çocuklarla dolu bir hapishanede çocuk koğuşunu anlatıyor film. Dördüncü koğuştaki çocuklar dua ederler: Allahım, beni daha iyi bir hapishaneye yolla.
Lav Diaz Sineması: Geçmişin İzinde
Genellikle uzun ve siyah-beyaz filmlerin yönetmeni olan Lavrente Indico Diaz, bilinen adıyla “Lav Diaz” Filipinlerin en kıymetli yönetmenlerinden biridir. 1958’in Aralık ayında doğan yönetmen, yapımcı oluşunun yanı sıra, editör, şair, yazar, besteci ve aktör olarak da çeşitli alanlarda çalışıp ilgilenmiştir. Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan yönetmen, filmlerinde genellikle kendi şiirlerini ve kendi müziklerini kullanır. Notre Dame Üniversitesi, Ekonomi diplomasının yanı sıra hukuk eğitimi de alan Diaz, Temmuz 2017’de Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi (Academy of Motion Picture Arts and Sciences)’ne davet edilmiştir.
5 ay Önce 74
Moufida Tlatli: Sessiz Kadınların Sinemacısı
7 Şubat 2021'de hayatını kaybeden Moufida Tlatli Arap dünyasının en önemli kadın sinemacılarından biriydi. Uzun ve verimli bir kurguculuk kariyerinin ardından imza attığı ilk filmi Sarayın Sessizliği’nden itibaren hep kadınların kıstırılmışlığına dair incelikli öyküler anlattı.
6 ay Önce 91
Deleuze’ün Sinema Felsefesi
Deleuze’ün sinema felsefesi, temel olarak “kavram yaratma” üzerine odaklanmaktadır. Deleuze’ün sinema üzerine yaptığı çalışmaların temeline bakıldığında sinema, sonsuz bir düşünme, var olma ve karşılaşma halini yansıtan temel bir olgudur. İmgelerin yarattığı kanallar vasıtasıyla farklı disiplinlerdeki düşüncelere etki edebilen (ya da başka disiplinlerdeki düşüncelerden etkilenen) sinema, kendi gerçekliğine sahip olan bir düşünme şeklidir. Bu anlamda sinema, düşünceler aracılığıyla bir üretim tarzı olmanın yanında, aynı zamanda hareketin ve zamanın imgelerin içinde filizlendiği bir sanat türüdür. Dolayısıyla sinemada hareket ve anlam Deleuze tarafından büyük önem taşımaktadır.
11 ay Önce 130
Ingmar Bergman Sinemasının Kierkegaard, Heidegger ve Schopenhauer Tarafı
Kierkegaard’ın felsefesi aracılığı ile yapmaya çalıştığı şeyi Ingmar Bergman da sineması aracılığı ile yapmaya çalışmaktadır. Kierkegaard, felsefesi aracılığı ile okuyucularının kendilikleri ile yüzleşmelerini sağlarken, Ingmar Bergman da yaratmış olduğu karakterler aracılığı ile seyircilerin yıllar boyunca içlerinde baskılamış oldukları güdüleri ve dürtüleri ile yüzleştirir. Kierkegaard ve Bergman, okuyucularının ve izleyicilerinin id bölgelerine çomak sokmaktadırlar, hatta Freud için söylenen takma adı bu iki ‘düşünür‘ için de rahatlıkla söyleyebiliriz ‘Arı kovanına çomak sokan adamlar.’
12 ay Önce 89
Lee Chang-dong Sineması: Acının Muhasebesi ve Yeni Başlangıçlar
İçinde bulunduğumuz 2020 senesinde, Şubat ayında gerçekleşen Akademi Ödülleri çok önceden kapanmış bir dönemin ilanı gibiydi. Düşüşe geçen Holywood sineması, 2000’lerin başında ağırlığını göstermeye başlayan Uzak Doğu sinemasına mağlup olmuştu. 2018 senesinde çoğu sinema eleştirmeni tarafından zirveye konulan ve dünya prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde eleştirmenlerden rekor puan alan Burning (bana göre son 20 yılın en iyi filmi) Akademi Ödülleri’nde görmezden gelinmişti (9 filmlik kısa listeyen giren ilk Kore filmi olmasına rağmen En İyi Yabancı Film kategorisinde 5 filmlik son listeye alınmamıştı).