2005 yapımı "Cinema Iran," Mark Cousins tarafından yönetilen bir belgeseldir. Film, İran sinemasının tarihi ve etki alanını, bu alandaki önemli sinemacıları ve eserleri incelemektedir. Omid Djalili de filmde sunucu olarak yer almaktadır.
Deleuze’ün Sinema Felsefesi
Deleuze’ün sinema felsefesi, temel olarak “kavram yaratma” üzerine odaklanmaktadır. Deleuze’ün sinema üzerine yaptığı çalışmaların temeline bakıldığında sinema, sonsuz bir düşünme, var olma ve karşılaşma halini yansıtan temel bir olgudur. İmgelerin yarattığı kanallar vasıtasıyla farklı disiplinlerdeki düşüncelere etki edebilen (ya da başka disiplinlerdeki düşüncelerden etkilenen) sinema, kendi gerçekliğine sahip olan bir düşünme şeklidir. Bu anlamda sinema, düşünceler aracılığıyla bir üretim tarzı olmanın yanında, aynı zamanda hareketin ve zamanın imgelerin içinde filizlendiği bir sanat türüdür. Dolayısıyla sinemada hareket ve anlam Deleuze tarafından büyük önem taşımaktadır.
Üçüncü Sinema
Günümüzde Üçüncü Dünya halklarının ve onların emperyalist ülkelerdeki benzerlerinin anti-emperyalist mücadeleleri, dünya devriminin eksenini oluşturuyorlar. Üçüncü sinema, bize göre, bu mücadelenin içindeki, zamanımızın en büyük kültürel, bilimsel ve sanatsal manifestosunu, başlangıç noktası her insanla özgür bir kişilik yaratma olasılığını – başka bir deyişle, kültürün anti-kolonileştirilmesini – kabul eden sinemadır.
7 ay Önce 91
Çağdaş Bir Yönetmen: Claire Denis
Yaklaşık elli yıllık kariyerinde hayranlık uyandırıcı bir filmografi inşa eden yazar ve yönetmen Claire Denis hala devam ettirdiği kariyeri ve şahsına münhasır sinema diliyle çağdaş Fransız sinemasının yaşayan en önemli figürlerinden biri olmayı sürdürüyor.
10 ay Önce 152
FRANSIZ YENİ DALGA SİNEMASININ ERİL ÜRETİM ORTAMINDA BİR KADIN YÖNETMEN: AGNES VARDA VE SİNEMASI
Tarih boyunca resim, heykel, müzik, edebiyat, sinema gibi sanat dallarının erkek
temsilcileri olduğu kadar kadın temsilcileri de mevcuttur. Ancak bu mevcudiyet, söz
konusu sanat dallarına ilişkin literatür çalışmalarında kadın sanatçıların da erkek sanatçılar
kadar yer alabildiği anlamına gelmemektedir. Kadın sanatçıların sanatlardaki görünmezlik
sorunsalı, bu sanat dallarında kadın temsilcilerin olmaması ile değil, kadın sanatçıların
literatür çalışmalarında görünmez kılınması ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla kadın
sanatçıların hayatlarını yazmak; kadınların da sanatsal faaliyetlerde başarılı oldukları
gerçeğini belgelemek ve onları da “geleneksel olarak benimsenen tarihsel çerçeveye
yerleştirmek” açısından önem taşımaktadır (Berktay, 2012: 15). Kadın sanatçılar üzerine
yapılan özellikle monografik çalışmalar, kadın sanatçıların görünür kılınması bakımından
önem arz etmektedir. Bu çalışmalar, kadın sanatçıların sayısının yadsınamayacak kadar
fazla olduğunu, yalnızca literatürün dışında bırakılmak suretiyle görünmez kılındıkları
gerçeğini ifşa etmektedir.