"Hayır Mr. Bond, ben sizin ölmenizi bekliyorum". Bond serilerinde onun düşmanı Goldfinger tarafından en çok söylenen söz budur."Goldfinger" birçok Bond filminin konusunu belirlemiş bir klasiktir. Diğer orijinal Bond filmlerine nazaran beş katı fazla olan bir bütçe ile çevrilen bu bölümünde Auric Goldfinger dünyanın en iyi altın kaçakçısıdır ve James Bond bunun nedinini araştırmakla görevlendirilir. Bu esnada kötü bir komplo olan Operation Grand Slam ile karşılaşır. Bu filmde Bond kendisi için özel tasarlanan Aston Martin DB5 ile öldürücü Midas dokunuşu ile tanınan adamı durdurmakla görevlendirilir.

Hapisten kaçan üç azılı katil, polisten saklanmak için orta sınıf bir Amerikan ailesinin evini seçer. Tüm kurtulma çabaları sonuçsuz kalan Hiliard Ailesi için kabus dolu saatler bir türlü bitmez. Bu arada polis her yerde Griffin kardeşleri aramaktadır.

Bu film Bruce Leenin Hollywoodda çektiği ve en meşhur filmi olarak günümüze gelen Enter the Dragondan sonra çektiği ve her şeyiyle, senaryosuyla, çekimleriyle, kastıyla, mekân tasarımlarıyla kendisina ait olan ve kendisince de en büyük, en önemli projesi olarak görülen üzerinde uzun uğraşlar verdiği bir yapımdır. Ancak Game of Death, ne yazıkki onun ölümü nedeniyle yarım kalmıştı ve bunun üzerine işi ele alan bir yönetmen senaryoyla oynayarak, Bruce Leenin olduğu sahnelerde kimi zaman dublör kimi zaman Leenin karton maskesini kullanarak filmi tamamlamıştı. O yüzden bu film 1973 yılı yapımı olup, Bruce Leenin film sırasında ölmesinden dolayı geri kısmı dublörle tamamlanarak ancak 1978 yılında gösterime sunulmuştur.

İkinci Dünya Savaşı arefesinde Mançurya ve Kore Japonyanın işgali altında iken, işgal kuvvetlerinden bir albayın torunu olan Tatsuo Hasegawa ailesiyle birlikte Koreye büyükbabasını yanına gelir. Albayın evinde hizmetkarlık yapan Kim ailesinin oğlu da Jun-shik Kimdir. İki çocuk da iyi birer koşucudurlar. Bir tören sırasında albay olan büyükbabaya hediye diye gönderilen paketi Jun-shik Kimin babası teslim eder. Paketteki bomba kimseye zarar vermesin diye üzerine kapatarak yere yatan albay, torunu Tatsuo Hasegawanın gözleri önünde can verir. Tatsuo, Kimin babasının bundan sorumlu olduğunu söyleyerek onu ve ailesini suçlar.

Görünüşte birbiriyle alakasız dört adam Pelham 1:23 metro trenine arka arkaya istasyonlardan biner. Bay Mavi, Bay Yeşil, Bay Gri ve Bay Kahverengi ağır silahlarla donatılmışlardır ve trenin kontrolünü ele geçirmek için makinisti ve acemi kondüktörü etkisiz hale getirirler. İstasyonlar arasında ön vagonu trenin geri kalanından ayırarak arka vagonlardaki yolcuları ve makinisti serbest bırakırlar. Dörtlü, kondüktör de dahil olmak üzere kalan on sekiz rehine için tam bir saat içinde 1 milyon dolar fidye talep eder. Talepleri zamanında karşılanmazsa ya da talimatlarına tam olarak uyulmazsa, paranın geciktiği her dakika bir rehineyi vurarak öldürmeye başlayacaklardır. Transit polis teşkilatında görev yapan esprili Teğmen Zach Garber, korsanlar ile transit operasyonları, kendi polis teşkilatı, NYPD ve fidyenin ödenip ödenmeyeceği konusunda nihai kararı verecek olan sevilmeyen ve şu anda grip olan belediye başkanını da içeren yetkililer arasında birincil iletişim sorumlusu haline gelir. Garber'ın bilmediği şey, dört hava korsanının birbirinden farklı doğasıdır: metodik ve bükülmez Mavi, tetikçi Gri ve ayrıca soygun sonuçlanmadan önce bayılabilecek olan hava durumu Yeşil. Garber'ın bildiği tek şey, on sekiz rehine arasında sivil giyimli bir NYPD memuru olduğudur. Garber'ın çözmesi gereken şey ise dört korsanın nasıl kaçabilecekleridir, çünkü bir tüneldedirler ve trenin her zaman bir makinistin kontrolünde olmasını gerektiren bir ölü adam mekanizması olduğu için trende kalmak zorundadırlar.

Serinin ilk bölümünde; Miyatomo köyünden Takezo, gençliğinin en deli-dolu döneminde arkadaşı Matahachi ile birlikte büyük bir samuray olabilmek için evinden ayrılmıştı. Takezo, Musashi ünvanını aldı ve kılıç kullanmada büyük bir usta oldu. Kendisinin yol göstericisi olan Rahip Takuan tarafından. bilgi ve görgüsünü arttırmak, saygıdeğer bir samuray olmak, ustalığını daha da ileri düzeye taşımak ve kişiliğini tamamlamak için bir yolculuğa gönderilmişti… Bu bölümde ise, Yoshioka kılıç okulu ile bu okulun entrikaları ile uğraştığı, çırağı jotaro ve en önemli rakiplerinden biri olan kojiro sasaki ile tanışması anlatılır. Ölümsüz aşkı otsu ile bir yuva kurmak ister ama kadın mı kılıç mı seçimini bir kez daha yapar ve yine kılıcını seçer…

Ross Bodine ve Frank Post, Walt Buckman'ın R-Bar-R çiftliğinde sığır çobanlığı yapmaktadır. Bodine yaşlıdır ve kovboyluk yapamayacak kadar yaşlandığında nasıl geçineceğini kara kara düşünmektedir. Post ise genç, atılgan ve ineklerle uğraşmaktan daha iyi bir hayat için hırslıdır. Kovboy arkadaşlarından biri bir ağıl kazasında öldüğünde, Post kendisi ve arkadaşı için daha iyi bir yaşam için bir yol önerir: bir banka soymak. Bodine isteksizce plana katılır ve ikili yerel bankayı soymayı planlar. Başlangıçta kaçmayı başarırlar, ancak Walt Buckman ve iki oğlu John ve Paul, kendi güvendikleri çalışanlarının bu ihanetine öfkelenirler. John ve Paul, Bodine ve Post'u adalete teslim etmek için yola koyulurlar.

Ajan 009, ağır yaralı olarak sahte Faberge yumurtası ile Doğu Berlin'deki İngiliz elçiliğine sığınır.İngiliz istihbaratı olayla ilgili olarak SSCB'den şüphelenir.Bunun üzerine, 007 James Bond, gerçek yumurtanın satıcısını ve 009'un öldürülme nedenini araştırmak için Londra'da yapılacak ve gerçek Faberge yumurtasının satılacağı müzayedeye gönderilir.Bond, müzayede sırasında elindeki sahte yumurtayla gerçeğini değiştirir. 500.000 Sterlin karşılığında Yumurtayı satın alan sürgün Afgan prensi Kemal Han'ın peşine düşer.

Jilet haline getirilmek üzere hurdaya gönderilmeden önceki son yolculuğuna çıkan dev yolcu gemisi Poseidonun yorgun bedeni, çok zorlanınca yılbaşı gecesi denize yenik düşer. Alabora olan gemi su almaya başladığında, bir papazın örgütlediği hayatta kalanlar yaşam mücadelesine başlar.Kazazedelerin kurtulmak için tek şansı, şimdi tersyüz olmuş ve giderek su alan geminin derinliklerinden deniz seviyesinin üzerine doğru imkansız bir yolculuğa çıkmaktır. Geminin labirent gibi dehlizlerinde yaşam savaşı grubun pek uyumlu olduğu ise söylenemez: başı çeken bir papaz, İsraildeki torunlarını görmeye giden yaşlı bir çift, bir tüccar, New Yorklu bir dedektif ile eski bir fahişe olan karısı, iki çocuk, ünlü bir şarkıcı ve bir garson...

1930’lu yıllarda Okayama’da, Kiroku liseye kaydolur ve Katolik bir ailenin yanında kalmaya başlar. Kiroku ailenin kızı Michiko’ya gönlünü kaptırır. Ancak bu heyecanını ve ortaya çıkmaya başlayan cinselliğini saklamak zorundadır. Bu nedenle enerjisini katıldığı bir çeteye ve kavga etmeye yönlendirir. Genç ve sert bir çocuk olan Terrapin’in etkisi altına giren Kiroku rakip çetelerle kavgalara karışmaya başlar. Kiroku ve Terapin yavaş yavaş sağ kanat Kita Ikki ile birlik olmaya başlar. Kiroku 2. Dünya Savaşı’na yol açan emperyalizmi benimseyen Japon gençliğinin timsali olur.

Judah Ben Hur zengin yahudi bir prenstir. Bir gün çocukluk arkadaşı Messela ile buluşup konuşurlar ve hasret giderirler. Bu konuşmaların sonunda iki taraf siyasi fikirlerini ortaya döktüklerinde tartışmaya başlarlar. Ben Hur arkadaşına hiç bir koşulda destek vermeyeceğini söyler. Bunun üzerine arkadaşı Messela onu kürek mahkumu olarak sürgüne gönderir. Zengin hayatına veda eden prens bu olay üzerine intikam yemini edecektir.

Yakın Kore tarihini anlatan en önemli bir film olarak görülür... Film 1999 yılında çekilmiş. Filmin konusu şu: Kuzey Kore askerleri acımasız olarak eğitilir ve Komutanları Park Mu-Young (Choi Min-Si) tarafından Güney Koreye gönderilir. Bayan asker Lee Bang-Hee sürekli Güney Kore devletinin kilit isimlerini sistematik olarak öldürür. Lee Bang Heeden sorumlu ajan Yu-Jong-won(han suk kyu) rüyalarında sürekli o bayan ajanın kendisini ve çalışma arkadaşı Lee jang gil(song kang ho) i öldürdüğünü görür. Yu jong alkolik olan Myung Huyun(kim yun jin) ile nişanlıdır ama yu jung görevinin gizliliği ve güvenliğinden dolayı işinin ne oldugunu söyleyemediğinden rahatsızdır. Nişanlısı balıklara bakmaktadır ve onn ofisine de akvaryum koymasını ister. Gideceği yerlerde kuxey Koreli bayan asker tam onu vuracakken baskasını vurur ve artık nere gittiğinin nasıl bilindiğini merak eder ve cok şaşırtıcı gelişmeler olur.

Yaşanmış bir hikayeden uyarlanan film, Norveç'in Bostoy adasındaki ıslahevinde geçiyor. Reşit olmayan, genç suçluların tutulduğu bu hapishanede müdür ve gardiyanlar sadistlik derecesinde oğlan çocuklarına işkence yapmakta, onları ucuz iş gücü niyetiyle kullanmaktadırlar. Fakat 17 yaşındaki Erling'in bu işkence dolu delikte köle olmaya hiç niyeti yoktur. Kaçmak için elinden geleni ardına koymaz ve baskılara karşı genç mahkumlar arasında isyan çıkartmayı başarır.Norveç yapımı film 2011 Amanda Ödülleri'nde En İyi Film, En İyi Müzik ve En İyi Yardımcı Erkek oyuncu dallarında da ödüle layık görülmüştü. Avrupa'da pek çok festival de gezen yapım genç oyuncu Benjamin Helstad'a 2011 Edinburg Film Festivali'nde En İyi Yeni Oyuncu Ödülü getirmişti. Başrollerde Helstad'ın yanı sıra, Stellan Skarsgård ve Kristoffer Joner'ı seyrettiğimiz film 31. İstanbul Film Festivali kapsamında Dünya Festivallerinden bölümünde gösterildi...

Miyamoto Musashi, mütevazı ve basit bir hayat yaşamak için her şeyden uzaklaşarak bir köye taşınmıştır. Savaştan uzak bu köyde huzur dolu bir yaşamı tercih eder. Köye yerleşmesinin ardından, köylülere haydutlara karşı savunma sanatlarını öğretmeye başlamıştır. Bu sıralarda da, Musashinin izini süren, Musashiye deli gibi aşık olan Otsu köye gelir. Tabi o köyde olduğunu söyleyen de Sasaki Kojirodur. Söylemesinin sebebide, Musashiyi zayıf düşürmektir. Ve Musashinin can düşmanı Sasaki Kojiroda ardından köye ayak basacaktır. Ve aralarında verdikleri bir yıl sonra ki dövüş sözüde yerine gelecektir. Düello bir adada yapılarak, hem en önemli hem de kazananın önemli olmadığı bu mücadele sonunda başlar.

Austin’in en ünlü DJ’i olan, Jungle Julia (Sydney Tamiia Poitier) en yakın arkadaşları Shanna ve Arlene’le (Jordan Ladd ve Vanessa Ferlito) eğlenmektedir. Sabaha kadar eğlenen üçlü bir şeyin farkında değildirler. Yaptıkları her şeyi izleyen biri vardır, Stuntman Mike (Kurt Russell), yüzünde derin bir yarası ve korkutucu bir arabası olan eski bir dublördür. Günlerdir kızları izleyen Mike, gecenin bitiminde, sabaha karşı yola koyulan kızların peşinden gider.

Genç yaşında bir soygunda polis tarafından yakalanan Nikita, hapishaneye gitmeyi beklerken kendisini gizli servisin elinde bulur. Yıllar boyunca kapalı bir binada dünyadan yalıtılmış halde, kendisine eğitim verilen Nikita artık tam bir suikastçi olmuştur.

1965 yapımı James Bond filmi Thunderball'un bir yeniden yapımı olan Asla Asla Deme, Bond rolünün ilk ve belki de en iyi aktörü olan Sean Connery'i bir kez daha tehlikeli görevlere sokuyor.Ölümcül SPECTRE organizasyonu, bu kez dünayı yoketmekle tehdit etmektedir. Örgütün 2 numaralı adamı olan Maximilian Largo, 2 nükleer başlıklı füze ele geçirmiştir ve 1 numara Blofeld, NATO'yu, füzeleri büyük şehirlerde patlatmakla tehdit etmektedir.İngiliz Gizli Servisi, SPECTRE konusunda en tecrübeli ajanları olan 007'i tehlikeyi engellemekle görevlendirir. Bond ve Largo arasında nefes kesici bir savaş başlar.

Acımasız ve soğukkanlılığıyla hiç çekinmeden öldürebilen ve umursamazlığıyla öldürdüğü adamın karısına göz koyabilen Nakadai, her yerden dışlanmış bir samuray olarak politik tartışmalar içindeki Japonya’da kiralık fedai olarak işler alır.Merhametsizliği yüzünden öz babası bile onun ölmesini istediğinden onun da yardımıyla öldürdüğü adamın kardeşi, Nakadai'den intikam almak için eğitilmek üzere Toshiro Mifune’nin öğrencisi olur. Bu korkusuz samurayın özgüveni, Mifune'nin tekniğini gördüğü ana kadar sürecektir.

Bu cazibeli gangster filminde, ıslah edilmiş katil Tetsu'nun doğru yola gitme girişimi, eski arkadaşlarının onu rakip bir çeteyle savaşmak için Tokyo'ya geri çağırmasıyla engellenir. Yönetmen Seijun Suzuki'nin stilize şiddet ve tuhaf renklerden oluşan saldırısı, eşit oranda Russ Meyer, Samuel Fuller ve Nagisa Oshima'dan oluşuyor; her şey yolunda, gözünüze çarpan bir saldırı. Tokyo Drifter, altmışlı yılların olağanüstü derecede aşırı Japon sinemasının çılgınca bir özetidir.

Sürücü, suçlular için kaçış şoförü olarak ek iş yapan yetenekli bir Hollywood dublörüdür. Dış görünüşü buz gibi görünse de, son zamanlarda Irene adında güzel bir komşuya ve onun küçük oğlu Benicioya ısınır. Irenein kocası hapisten çıktığında, milyon dolarlık bir soygun için Sürücüden yardım ister. İş korkunç bir şekilde ters gider ve Sürücü, Irene ve Benicioyu soygunun arkasındaki öfkeli beyinlerden korumak için hayatını riske atmalıdır.

Logan's Run, insanların en fazla otuz yaşlarına kadar yaşamalarına izin verilen, 23. yüzyılda geçen bir ütopyayı geçiyor. Genç ve verimli insanların yaşadığı, çalıştığı ve eğlendiği bu modern toplum, H. G. Wells'in 'mikro-dünya'larına bir göndermede bulunur. Kendi içine kapanık, kendi suyunu ve havasını üreten bir kentin insanları vardır filmde. Bu insanlar dünya üzerinde çok küçük bir alan içinde yaşayıp, kendilerini çevreleyen şehir sınırları dışına çıkmamaktadırlar. Sınırları aşmak yasalara göre suç sayılmaktadır. Yasalara göre dışarıda (mikro-dünyanın ötesinde) günah, suç, ilkellik vardır. Ütopyanın insanları yaş aralıklarına ayrılmışlardır ve her aralığı simgeleyen, belli bir renk elbiseyi giymektedirler. 30 yaşına gelen (yaşlanan) insanlar, tüm toplumun katıldığı bir gösteri ile yeniden doğuş törenine mutlulukla giderler. Ölüp, hayata yeni baştan başlayacağını düşünen - buna inandırılan - insanlar için bu törenler onur vericidir.

Columbusun mücadelesi Avrupanın sıkışmaya başlayan toplumlarına yeni bir yerleşim yeri bulup uygar toplumun yeni topraklara yerleşmesini sağlamaktı. 7 uzun yıldan sonra sefere parasal kaynak sağlamak için finansör arayan Columbus, seyahatine başlamak, gerekli para ve izni alabilmek için kraliçe Isabeli (Sigourney Weaver) ikna eder... Keşfetmek istediği yeni topraklarda altın ve şeref peşindedir. Keşif rotasını Çine çevirir...Columbus, aylar süren seyahati sonrası Kuzey Amerikanın kıyı adalarını tesadüfen bulur. İspanya için sömürge kurabileceği dünyaya ait yeni cennet karayı hayal eder. Ama bir problem vardır. Yeni Dünyada yaşayan yerliler zaten oradadırlar ve Columbustan önce yaşamlarını sürdüre gelmektedirler. Columbus yerlilere İspanyaya döneceğini, orada bu yeni keşfettiği toprakları anlatacağını, binlerce İspanyalı ile bu yeni topraklara geri döneceğini anlatır.

Fransa, 17. yüzyıl, Louis XIII'ün hükümdarlığı sırasında. Yakın bir arkadaşı olan Nevers Dükü, güçlü bir akrabası tarafından haince öldürüldüğünde, yetenekli bir kılıç ustası olan soylu Henri de Lagardère, dükün son varisinin masum hayatını korumaya çalışırken haklı intikamının peşine düşer.

3. dünya savaşının yaralarını zor da olsa sarmayı bilmiş yakın geleceğin dünyasındayız. Savaşın travmasını üzerinden atamamış olan hakim totaliter sistem, barışı korumak adına insanların duygularını baskı altına almaktadır. Sanatsal nesneler bulundurmak ve güzel sanatlarla iştigal etmek yasaktır. Duygu ve heyecan uyandıracak şeylerle ilgilenmek, ölüm cezasına bile yol açabilmektedir. Üst düzey bir güvenlik ajanı olan John Preston, kurallara karşı duranları bulup yok etmekle görevlendirilmiştir. Kullananlarda sisteme uygun bir ruh hali yaratan Prozium’u içmekten vazgeçtiğinde, sistemin en büyük silahlarından biri olan ajan eski kimliğinden uzaklaşmaya başlayacaktır…

Bir keskin nişancı gece polis minibüsündeki iki mahkumu öldürür. Minibüsteki güvenlik görevlisi altı ay süreyle görevden uzaklaştırıldı; O Tamon, dürüst ve mütevazı bir adam. Cinayetlerle ilgili kendi soruşturmasına başlar. Kurbanlar kimdi, akrabaları ve kız arkadaşları kimdi, o gece minibüste başka kimler vardı? O inatla araştırırken başkaları ölür, tesadüfler meydana gelir ve birkaç ipucu onu telekızlara hizmet veren Hamaju Ajansı'na götürür. Sahibi hapistedir ve esrarengiz kızı Yuko, Tamon'un gittiği yere sürekli olarak gelir. Tamon insanlarda iyiliği uyandırabileceğine inanıyor ama eşini buldu mu? Cinayetleri çözecek mi yoksa bir sonraki kurban mı olacak? Peki Akiba kimdir?

Bacurau, Brezilya’da bulunan küçük bir kasabadır. Genç bir kadın olan Teresa, Bacurau’da bulunan büyükannesinin cenaze törenine dahil olmak amacıyla kasabaya gelir. Teresa’nın büyükannesi olan, kasabanın lideri Carmelita, 94 yaşında hayatını kaybedince kasabada yas havası hakim olur olur. Teresa, cenaze için geldiği Bacurau'nun birçok sorununun olduğunu gözlemler. Kasaba, temel olanaklardan yoksun, telefonunun çekmediği, temiz suyun bulunmadığı ve daha nice sorunların baş gösterdiği bir yer haline gelmiştir. Carmelita'nın ölümünün ardından geçen birkaç gün sonra kasaba sakinleri, bölgenin haritadan silindiğini ve art arda ölümlerin meydana geldiğini fark eder.

Haziran 2006’da Stockholm’de yaşanan bir banka soygununun teferruatlı bir canlandırması. 90 oyuncunun titizlikle hazırlanmış bir koreografiyle kamera karşısına geçtiği Banka Önünde Olay, olağanüstü bir çabanın ürünü olan tek bir plandan oluşuyor.

Aynı isimli çizgi romandan uyarlanan filmde 22 yaşında ki Scott Pilgrim, kendisini terk eden ve başarılı bir şarkıcı olan kız arkadaşını unutamamıştır. Günlerini basgitar çaldığı garaj grubu Sex Bob-ombla birlikte geçirmektedir. Scott’ın sıkıcı ve tek düze hayatı hayallerinin kızı Ramona V. Flowers ile karşılaşınca bir anda değişir. Scott’ın, hayallerinin kızıyla birlikte olabilmesinin önündeki tek engel Ramonanın süper güçlere sahip yedi eski sevgilisidir.

Konu, bir tayfun rayları mahvettiğinde duran bir yolcu treniyle ilgilidir. Yolcular bir servis otobüsüne bindiriliyor ve otobüs daha sonra bir çift sadist gangster tarafından ele geçirilir.

Eski çağlardan buyana ölümsüzler insanların içerisinde yaşamaktadırlar. Bu ölümsüzlerin aşık olması yasaktır. İyilik ile kötülük arasında dağılmışlardır. iyilerin başında Connor McLeod ile kötülüğün temsilcisi Kurgan arasında nihai bir savaş başlayacaktır.

Bir grup adam, tehlikeli ve önemli bir görevle Japon işgali altındaki Burma'ya paraşütle atlar. Görevi bir radar istasyonunu bulup havaya uçurmaktır. Bunu yeterince iyi başarırlar, ancak üslerine geri götürülmek üzere eski bir hava pistinde buluşmaya çalıştıklarında, Japonları onları beklerken bulurlar ve düşman işgali altındaki ormanda uzun, zorlu bir yürüyüş yapmaları gerekecektir.Raoul Walsh tarafından yönetilen 1945 yapımı Objective, Burma!, Burma'ya bırakılan Amerikan askerlerinin Japon ordusundan kaçma çabasını konu ediniyor. Film, İkinci Dünya Savaşı devam ederken çekilen en iyi savaş filmlerinden biri kabul edilmektedir.

Sovyetler Birliği yapımı film, 1917 Ekim Devrimi'nden sonra gerçekleşen Rus İç Savaşı sırasında Kızıl Ordu ile komünizm karşıtı Beyaz Ordu arasındaki mücadeleyi anlatıyor.Nikita Mikhalkov'un yazıp yönettiği Svoy Sredi Chuzhikh, Chuzhoy Sredi Svoikh, Mosfilm'in Mikhalkov'a belirli uzunlukta renkli film verdiği ve bazı sahnelerinin maliyeti düşürmek adına siyah-beyaz çekilmek zorunda kaldığı, filmin harikulade havasına rağmen Sovyetler Birliği'nin artık propaganda filmi çekmek isteyenlere dahi renkli film veremediği, süper gücün çökmeye başladığını bizlere hissettiren bir film.

Tecrübeli ama gözden düşmüş bir gazeteci ile mesleğe yeni başlamış genç bir gazeteci, yanlarına işinde çok iyi olan bir kameramanı da alarak tamamen kişisel çabaları ila Bosnaya, savaşın bir numaralı suçlularından Radovan Karadzici aramaya giderler. Fakat bu ülkede atacakları her adım, büyük tehlikeler içermektedir.Yanlışlıkla CIA timi zannedilmeleri ile peşinde oldukları hedefleri tarafından da farkedilecek ve kendilerini yem durumuna sokacaklardır. Artık sadece amaçları değil, hayatları da tehlikededir.2005 tarihli Matador ile daha önce sinemalarımıza konuk olan Richard Shepard,senaryosunu da yazdığı Av Partisi ile savaşın kanlı atmosferine adım atıyor.

Los Angeles şehrinde zamana karşı gerçekleşen bir ölüm-kalım kovalamacasını konu alıyor. Tam bir keşmekeşin hüküm sürdüğü bu büyük şehirde yıllardır taksi şoförlüğü yapan Maxin sıradan yaşamı, bir gece arabasına aldığı Vincent adlı garip bir adamla tanışmasıyla tahmin edemeyeceği ölçüde değişir. Vincent, uyuşturucu mafyasına karşı açılacak bir davada tanıklık yapacak kişileri öldürmek için şehre gelmiş bir kiralık katildir ve Maxı rehin alarrak özel şoförü gibi kullanmaya başlar. FBIın Vincentın peşine düşmesiyle, şehirde büyük bir kovalamaca başlar.

Suç oranlarının gittikçe arttığı Paris sokaklarında polis artık çetelerle başa çıkamamaktadır. Tecrübeli iki dedektif üst kademelerde bir rütbe vaadiyle sıkı bir yarışa girerler. Yapmaları gereken birbirlerinden hızlı ve daha dikkatli davranıp herşeyin mubah sayıldığı bir ortamda çeteleri alt etmektir. Fakat işler istenildiği gibi gitmez ve tehlikeli bir yarış başlar...

Toplumun kenarından gelen ve duygusal olarak istismar edilmiş üç kişi, karmaşık bir aşk üçgeninde kilitlenir. Gerçek aşkı arayan Katolik bir genç olan Yuu, Bakire Meryem'i olarak gördüğü Yoko'yu keşfedene kadar herkesin içinde kadınların erotik fotoğraflarını çeker. Aile karşıtı, kadın düşmanı bir kız olan Yoko, üvey annesinin Yuu'nun babasıyla evleneceğini öğrenir. "Orijinal bir günahkâr" olan Koike, Yuu'nun ailesini kendi tarikatına dönüştürmek için bir plan koordine eder. Onun dikkatli yönetimi altında, hayatları kadersel bir sokak kavgasında bir araya gelir.

Film, hayvan hakları koruyuculuğu adına arkadaşlarıyla kurduğu bir örgütle beraber; çiftliklerde eziyet gören ve laboratuvarlarda deneylerde eziyet edilen hayvanları, binalara ve çiftliklere gizlice girerek onları serbest bırakan Charlie Cranehill'in hayatı ve eylemlerini anlatıyor.

Birbirlerine büyük bir tutkuyla aşık olan Lola ve Manni Berlin'de yaşayan iki genç sevgilidir. Bir çete için bazı işler yapan Manni, metroda giderken içinde yüksek miktarda para olan çantayı kaybeder. Parayı bulmak ve çetenin patronuna vermek için sadece 20 dakikası vardır. Bu süre içinde parayı bulamazsa hayatını kaybedecektir. Hemen Lola'ya telefon eder ve durumunu anlatır. Böylece Lola parayı bir şekilde bulmak için koşmaya başlar...

İngiltere ve Fransa'nın kıyasıya savaştığı 1800'lü yıllarda bir İngiliz gemisi, gizli görevle okyanusa açılır. Görevin ne olduğunu Kaptan Horatio'dan başka kimse bilmemektedir. Aylarca yol alan gemide, yiyecek ve içecek sıkıntısı baş gösterir. Mürettebat görevlerini bilmedikleri için huzursuzlanmaya başlar.

El Chuncho haydutları Elias devrimcilerine silah satmak isteyen isteyen bir treni soyarlar. Soygun sırasında Bill Tate onlara yardım eder ve onlara katılmalarına izin verirler. Bill Tate Meksika hükümeti adına çalışan bir suikastçidir.