Yuka Haber Arama Sonuçları
Ortak bir tutkunun olağanüstü bir bütünlük içinde sergilendiği öylesine bir işbirliği ki onlarınki, bir örneği kendilerinden önce yok. Sonra ise belki sadece Taviani ve Coen kardeşlerin ulaşabildiği bir seviye söz konusu olan. Ancak Taviani ve Coenler gibi doğuştan gelen bir birliktelik değil burada söz konusu olan. Michael Powell üç yılını bir banka çalışanı olarak geçirdikten sonra içindeki sanat aşkına teslim olup, kendisini setlerde bulan ve yerleri paspaslayarak adım attığı sinema dünyasında, figüranlıktan set tasarımına dek pek çok alanda boy göstererek, yönetmenliğe kadar yükselen bir isim. Emeric Pressburger ise gazetecilikle başladığı iş hayatına, 1920 li yılların sonlarından itibaren senaryo yazarı olarak devam eden ama Almanya yı saran faşizm rüzgârlarının etkisiyle ilk eserlerini verdiği Berlin’den, önce Paris, sonra da Londra’ya göç etmek zorunda kalan bir Macar sanatçı.
  •   270
  •   0
’Gerçekleştirdiğim bu çalışmada sinema tarihinin köşe taşlarından , modernizmin 7.sanattaki öncülerinden olan İtalyan yönetmenin sanat anlayışı, sinemayı algılama biçimi çeşitli kaynaklardan edinilmiş bilgilerle, öznel görüşlerimin bir harmanı şeklinde ele alınmış, yönetmenin 14 uzun metraj filmi sinemasını etkileyen siyasal, toplumsal ve felsefi bağlamı içinde bütüncül bir bakış açısıyla sunulmaya çalışılmıştır.’’
  •   321
  •   0
Sinema da diğer sanat disiplinleri gibi çağının ruhunu yansıtan öyküler anlatır. Modern dönem aygıtı olarak içinde bulunduğu toplumun değerlerinden etkilenen sinema politik, ekonomik ve kültürel değişimlerden bağımsız değildir. Her ülke sineması kendi kültüründen beslenerek ürettiği filmler ile bir tür toplumsal ayna görevi görür. Seyirci izlediği her filmde o ülkenin sosyal ve kültürel yapısına da tanıklık eder. Sinema ticari yapısının yanı sıra aynı zamanda hem bir kültür oluşturucu hem de bir kültür aktarıcıdır. Kültür aktarıcısı olarak sinema oldukça güçlüdür ve aynı zamanda ülkelerin görsel hafızasını oluşturur. İran sineması da var olduğu toplumun değerlerinden yola çıkarak ticari ürünlerin yanı sıra Dünya’da kabul görmüş önemli sanatsal eserler vermiştir. İran sineması devrimden önce ticari ve aynı zamanda Yeni Dalga akımının ilk dönemini yaşamış devrimden sonra ise bu akımın en verimli dönemine tanıklık etmiştir. Yönetmenlerin kişisel dünyalarını görselleştirerek aktardıkları sinemasal ürünler aynı zamanda yaşadıkları toplumun yansımasıdır. Majid Majidi’de İran toplumunda yetişmiş ve İran Yeni Dalga sinemasının son kuşak temsilcileri arasındadır. Kendi coğrafyasında ülkesinin kültürel ve sosyal değerlerinden etkilenerek filmler üreten Majidi’nin anlatı dilindeki çok katmanlılık İran sanatlarındaki zenginlikten kaynaklanmaktadır. İslami görüşten yola çıkarak yaptığı filmleri genel insani değerlere vurgu yapmaktadır. Sinemada gerçekçilik yaklaşımını benimseyen Majidi cennetin çocukları filmi ile oldukça doğal ve yalın bir anlatım diliyle çocuk masumiyeti üzerinden insan doğasını yansıtan bir anlatı sunmuştur. Çocuk bakış açısıyla aktardığı ahlak ve erdem gibi unsurları işlediği ‘Cennetin Çocukları’ filmi dış gerçekliği olduğu gibi aktaran sade bir anlatı diline sahiptir. Filmde kamera kullanımının yanı sıra aydınlatma ve mekan unsuru da gözün algıladığı biçimde aktarılmıştır.
  •   372
  •   0
Sanat ve politika arasındaki ilişki her zaman tartışılan bir konu olmuştur. Sinemanın da görsel ve işitsel imkanları sayesinde politikayla olan ilişkisi göz ardı edilemez. Proletaryanın tarih sahnesine çıkışıyla birlikte grevler, lokavtlar ve sendikalar da perdeye yansımaya başlamıştır. Bu tezde “Politik Sinema Örneği Olarak Ken Loach sineması ve iki filmi olan “Riff- Raff” (Ayaktakımı) ve “I, Daniel Blake” (Ben, Daniel Blake)” filmlerinde İşçi Sınıfının sunumları incelenmiştir.
  •   310
  •   2