Art Lund Haber Arama Sonuçları
Polonya Film Okulu’nun ilk temsilcilerinden Andrzej Wajda aynı zamanda Avrupalı bir sinemacı kuşağının da son ustalarındandı. Arkasında son derece renkli bir filmografi bırakan entelektüel yönetmen, özellikle ülkesinin savaş sonrası yaşadığı yıkımı anlatan üçlemesiyle tanınıyordu.
  •   53
  •   0
Tarih boyunca resim, heykel, müzik, edebiyat, sinema gibi sanat dallarının erkek temsilcileri olduğu kadar kadın temsilcileri de mevcuttur. Ancak bu mevcudiyet, söz konusu sanat dallarına ilişkin literatür çalışmalarında kadın sanatçıların da erkek sanatçılar kadar yer alabildiği anlamına gelmemektedir. Kadın sanatçıların sanatlardaki görünmezlik sorunsalı, bu sanat dallarında kadın temsilcilerin olmaması ile değil, kadın sanatçıların literatür çalışmalarında görünmez kılınması ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla kadın sanatçıların hayatlarını yazmak; kadınların da sanatsal faaliyetlerde başarılı oldukları gerçeğini belgelemek ve onları da “geleneksel olarak benimsenen tarihsel çerçeveye yerleştirmek” açısından önem taşımaktadır (Berktay, 2012: 15). Kadın sanatçılar üzerine yapılan özellikle monografik çalışmalar, kadın sanatçıların görünür kılınması bakımından önem arz etmektedir. Bu çalışmalar, kadın sanatçıların sayısının yadsınamayacak kadar fazla olduğunu, yalnızca literatürün dışında bırakılmak suretiyle görünmez kılındıkları gerçeğini ifşa etmektedir.
  •   98
  •   0
Faşist Alman Sinemasından Yeni Alman Sinemasına Almanya ve Dünya siyasi tarihinin en önemli gelişmelerinden biri kuşkusuz Almanya hükümetinin başına Adolf Hitler’in partisi, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NSDAP) 5 Mart 1933 seçimlerinden birinci çıkmasıdır. Hitler başa geldikten kısa bir süre sonra yasa yapma yetkisini eline alarak, Almanya için alınacak bütün kararların tek yetkilisi olmuştur. Bu yetki sosyal kültürel ve sanatsal alanları da kapsamıştır. Sinema sanat için bir amaç değil, propaganda için bir araç haline gelmiştir. Üretilen filmler, sanatsallıktan uzaktı ve gerçekliği olmayan sadece propaganda için üretiliyordu. Sinema faşist ideolojiyi yaymak ve öğretmek için kullanılıyordu. Bundan kaynaklı olarak filmlerin içerikleri değişmişti. İçeriklerin değişmesi, bir içerik arındırmasıydı. Sinema filmleri başta Yahudilerin odağından sonrasında ise komünistlerden arındırılıyordu. Daha sonra ise sinema filmleri, sosyal demokratlardan, eşcinsellerden ve her türlü muhalefetten arındırılmıştı.
  •   134
  •   0
Aki Kaurismäki Fin bir yönetmendir. Aslında Kaurismaki’den bahsederken ‘şu ülkenin yönetmenidir.’ diye bir yargıda bulunmak ele almış olduğu filmler açısından pek de doğru değildir, çünkü 1990 yapımı ‘Bir Katil Kiraladım’ adlı filminde  bahsettiği gibi ‘işçilerin vatanları yoktur.’ 
  •   108
  •   0
Sinema kariyerine Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sının bir uyarlaması olan Rikos Ja Rangaistus filmiyle başlayan Fin senarist ve yönetmen Aki Kaurismäki, 80’li yıllardan beri kendine has bir tavırla proletaryanın sinemadaki temsilcilerinden biri olmaya devam ediyor.
  •   148
  •   0
Beş Maddede Bo Widerberg
  5 Kasım 2023

Beş Maddede Bo Widerberg

İsveç sinemasının yıllar yılı Bergman’la özdeşlemesine isyan eden, “yatay bir sinemaya” gerek duyulduğunu ileri süren bir yönetmendir Bo Widerberg. İşçi sınıfı anlatılarına, sıradan insanların hayatlarına odaklanan Bo Widerberg sinemasını Kaan Denk beş başlıkta inceliyor.
  •   75
  •   0
Werner Herzog, çeşitli coğrafyalarda çektiği filmlerin çekim aşamasında ya da sonrasında kolonyal hafızanın peşini bırakmadığını belirtir. Yönetmenin bu serzenişi çalışmanın temel çıkış noktasını oluşturmaktadır. Herzog amacının evrensel gerçeklerin imgelerini çoğaltmak olduğunu söylese de yarattığı imgeler, bölgesel tarihi tümüyle dışlar mı? Filmlerde, sömürü tarihiyle toplumsal hafıza arasında nasıl bir ilişki vardır? Bu sorularla oluşturulan temel argüman, Herzog filmlerinin bölgelerin sosyo-politik tarihini dışlamadığı, filmlerin imgeler üzerinden post kolonyal bir eleştiriyi mümkün kıldığıdır. Çalışmada, Alman kolonyal tarihindeki kolonyal fantezilerin toplumsal koşullarla olan ilişkisini açığa çıkarmak için “soylu vahşi” (noble savage) ve“German Indianthusiasm” kavramları kuramsal çerçeveye dâhil edilmiştir.
  •   189
  •   0
BBC Kültür, dünya sinemasının gelmiş geçmiş en iyi filmlerini belirlemek için 43 ülkeden 209 film eleştirmeninin görüşlerine başvurdu. İşte ilk 100'e giren filmler…
  •   301
  •   1
I. Giriş İnsanoğlu karşılaştığı şifre ya da kodları çözerek yaşadığı gerçekliğe dair bir anlam oluşturabilir. Güngör (2011: 179), yaşama ait tüm gerçekliğin bu kodların bünyesinde yer aldığına vurgu yapar. Bu anlayış, kodlar ve anlamlarının insanlar için ne kadar önemli olduğunu göstermesi yönünden varoluşçuluğu destekler. Varoluşçuluğa göre yaşam, insanın başlangıçta hiç bilmediği; neden bu dünyada olduğunu anlamlandıramadığı bir ortamda kendisini bulmasıdır; fakat buna rağmen insanlar her zaman bir anlam bulma ve gerçeğe ulaşma arzusuyla donatılmıştır (Savaş, 2003: 33).
  •   251
  •   0
Sinemayla kurduğumuz ilişki imajlarla olan ilk karşılaşmamızda başlar. Bir izleyici olmadan, sinema kültürüne herhangi bir katkıda bulunamayacağımız aşikârdır. Hâliyle mesleki tüm sıfatlarından önce, sabık bir sinema aşığı ve bir sinefil olan François Truffaut’nun yeri, ait olduğu devasa izleyici grubunun gönlünde apayrıdır. Çünkü Truffaut, şöhretini yönetmenliğine borçlu olsa da, izleyici koltuğundaki yerini oturduğu hiçbir iktidar koltuğuna (yönetmen, senaryo yazarı, festival jürisi vs.) tercih etmemiştir kariyerinin sonuna dek.
  •   189
  •   0