Duygu Şen Haber Arama Sonuçları
İçinde bulunduğumuz 2020 senesinde, Şubat ayında gerçekleşen Akademi Ödülleri çok önceden kapanmış bir dönemin ilanı gibiydi. Düşüşe geçen Holywood sineması, 2000’lerin başında ağırlığını göstermeye başlayan Uzak Doğu sinemasına mağlup olmuştu. 2018 senesinde çoğu sinema eleştirmeni tarafından zirveye konulan ve dünya prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde eleştirmenlerden rekor puan alan Burning (bana göre son 20 yılın en iyi filmi) Akademi Ödülleri’nde görmezden gelinmişti (9 filmlik kısa listeyen giren ilk Kore filmi olmasına rağmen En İyi Yabancı Film kategorisinde 5 filmlik son listeye alınmamıştı).
  •   60
  •   0
Almodóvar benim için her zaman favori yönetmenlerimden biri olmuştur. Geçtiğimiz günlerde okulda kendisiyle ilgili yoğun bir ders sürecimden sonra, arka arkaya Pedro Almodóvar izlerken buldum yeniden kendimi. Kendisiyle ilgili konuşmayı her zaman sevmişimdir, bu yüzden bunu bir tık profesyonel hale dönüştürüp, detaylı bir inceleme yapmak istedim. Bazen açıklamaları anlaşılır ve doğru kılmak için bireysel konuşmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden, tüm zamanların en sevdiğim ve ilham veren yönetmeninden bahsederken öznelliğe bağlı kalmanın zor olacağını bilerek, Pedro Almodóvar’ın üç filmini kendi bakış açımla değerlendireceğim: The Skin I Live In (İçinde Yaşadığım Deri, 2011), All About My Mother (Annem Hakkında Her Şey, 1999) ve Volver (Dönüş, 2006).
  •   79
  •   0
Sinemanın en önemli ve sinemayı sinema yapan akımlarından biri kuşkusuz "Yeni Gerçekçilik"tir. Hatta şahsi olarak, akımı önem olarak ilk sıraya koyar ve onsuz sinemanın çok büyük anlam kaybedeceği fikrini savunurum. Sinemanın her açıdan halka inmesini sağlayan yeni gerçekçilik, kitleleri de derinden etkilemiştir. İşte bu önemli sinema olayının öncülerinden, akımın ilk belirtilerinin görüldüğü filme imza atan (Ossessione, 1942), bir deha, bir büyük yönetmendir Visconti.
  •   50
  •   0
Times dergisinin hazırladığı en iyi Fransız filmleri listesini sizlere sunuyoruz. Liste, pek çok güzel filmi içine almasa da, Fransız sinemasını keşfetmeye çalışanlar için iyi bir kaynak niteliğinde. Time Dergisi 100 film belirlemiş. Listenin devamına eksik bulduğumuz olmazsa olmaz filmleri de biz ekledik. İyi seyirler.
  •   181
  •   0
İspanyol sinemasının yetiştirdiği en önemli yönetmenlerden biri olan Carlos Saura denilince akla gelen şeylerden biri kuşkusuz, İspanyol kültürünü ölümsüzleştiren filmleridir.
  •   51
  •   0
Yaklaşık elli yıllık kariyerinde hayranlık uyandırıcı bir filmografi inşa eden yazar ve yönetmen Claire Denis hala devam ettirdiği kariyeri ve şahsına münhasır sinema diliyle çağdaş Fransız sinemasının yaşayan en önemli figürlerinden biri olmayı sürdürüyor.
  •   100
  •   0
Hem İtalya'da hem de yurt dışında geniş çapta tanınan ve saygı duyulan Francesco Rosi, yarım yüzyıl boyunca yoğun bir şekilde yüklü, politik olarak angaje ve sosyal olarak kendini adamış bir sinema uygulamaya devam etti ve bu da ona haklı olarak İtalya'nın sinematik "yurttaşlık cesareti şairi" unvanını kazandırdı.
  •   102
  •   0
II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından maddi ve manevi olarak teslim olan Japon toplumu, geçmişini ve şimdiyi unutmak üzere yeniden inşası süreci içerisine girdi. Bu dönemde yani savaş sonrası dönemde çekilmiş filmlerde, Japonya tarihî seyrinde özelde ferdin/bireyin, genelde toplumun çerçevesini/kendiliğini oluşturan ve derinleştiren başat unsurların savaşla beraber başta sinemada ve diğer sanatlarda bireycilik ve eşitlikçilik gibi modernist fikirler övülmeye ve bu evrilmenin güçlü bir şekilde inşası için eserler verilmeye başlanmıştır. Oysa ki savaş olgusu ne kadar kınanırsa kınansın sinemada ve diğer sanatlarda sanatçıların romantik duyguları ve kederleri onları ciddi bir tarihsel tartışmadan kaçındığını ve ürettikleri eserlerin duygu yönünden güçlü ve fakat bireysel anlatımların ötesine geçemeyen, düşünceleri çatıştıran değil duygusal eserler yaratmasına sebep olmuştur.
  •   74
  •   0
Rachel Pronger’in Calvert Journal‘ın “Women Recollected” projesi için kaleme aldığı yazının çevirisidir. Kültür dünyasının 20. yüzyıldaki unutulmuş öncü kadınlarına ışık tutma şiarıyla yola çıkan projeyle rastlaşmaya, ileriki haftalarda da, yine bu sayfalarda devam edeceksiniz.
  •   63
  •   0
Çekildiği dönemin ekonomik, siyasi ve kültürel atmosferini başarı ile yansıtan filmler vardır; üzerinden uzun yıllar da geçse izlemeye başladığımız anda o güne gider ve olayların akışına kapılırız. Kieślowski başyapıtı Dekalog’u izlerken de kendimizi seksenlerin kaotik ve gri Polonya’sından buluyor; komünizm sonrası hızla değişen ülke düzeninde yaşamlarını sürdürmeye çalışan kahramanlarımızın hikayelerine tanık oluyoruz.
  •   86
  •   0