Art Lund Haber Arama Sonuçları
Dünya sürekli bir evrim halindeyken, ülkeler ve toplumları da kategorize edilmeye mecbur bırakılmış durumda. Gelişmekte olan dünya ekseninde insanlar da gelişiyor, birbirimizi ve toplumumuzu ait hissedebileceğimiz, benimseyeceğimiz bir ideolojiye ihtiyaç duyabiliyoruz. Tam bu noktada dünya etrafında ekonomik olarak üçe ayrılmış durumda olduğumuz söylenebilir; Kapitalist (Batı Bloğu), Sosyalist (Doğu Bloğu) ve de Üçüncü Dünya. Batı’nın sömürgecilik, emperyalizm ve kapitalizm etrafında dönüp dolaştığı zamanlarda bazı doğu ülkeleri sosyalizm ile kendilerini sentezlenmeye çalışıyordu. Bunların dışında kalan ama bir o kadar da bağlantılı ülkeler ve bölgeler ‘Üçüncü Dünya’ olarak adlandırılıyordu. Bağlantılı olmalarından kastım, ya Batı Bloğunun hali hazırda sömürgesi olmuş ya da sömürgesi olmak üzere olmalarıdır. Öte yandan Doğu Bloğunun Sosyalizmi ile tanışmak üzere de olabilirler. Üçüncü Dünya tabiri böylelikle, gelişmemiş ya da kendini geliştirmek için atılım sergileyemeyen fakat çabalayan ülkeler için kullanılıyordu.
  •   28
  •   1
II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından maddi ve manevi olarak teslim olan Japon toplumu, geçmişini ve şimdiyi unutmak üzere yeniden inşası süreci içerisine girdi. Bu dönemde yani savaş sonrası dönemde çekilmiş filmlerde, Japonya tarihî seyrinde özelde ferdin/bireyin, genelde toplumun çerçevesini/kendiliğini oluşturan ve derinleştiren başat unsurların savaşla beraber başta sinemada ve diğer sanatlarda bireycilik ve eşitlikçilik gibi modernist fikirler övülmeye ve bu evrilmenin güçlü bir şekilde inşası için eserler verilmeye başlanmıştır. Oysa ki savaş olgusu ne kadar kınanırsa kınansın sinemada ve diğer sanatlarda sanatçıların romantik duyguları ve kederleri onları ciddi bir tarihsel tartışmadan kaçındığını ve ürettikleri eserlerin duygu yönünden güçlü ve fakat bireysel anlatımların ötesine geçemeyen, düşünceleri çatıştıran değil duygusal eserler yaratmasına sebep olmuştur.
  •   44
  •   0
Rachel Pronger’in Calvert Journal‘ın “Women Recollected” projesi için kaleme aldığı yazının çevirisidir. Kültür dünyasının 20. yüzyıldaki unutulmuş öncü kadınlarına ışık tutma şiarıyla yola çıkan projeyle rastlaşmaya, ileriki haftalarda da, yine bu sayfalarda devam edeceksiniz.
  •   34
  •   0
Çekildiği dönemin ekonomik, siyasi ve kültürel atmosferini başarı ile yansıtan filmler vardır; üzerinden uzun yıllar da geçse izlemeye başladığımız anda o güne gider ve olayların akışına kapılırız. Kieślowski başyapıtı Dekalog’u izlerken de kendimizi seksenlerin kaotik ve gri Polonya’sından buluyor; komünizm sonrası hızla değişen ülke düzeninde yaşamlarını sürdürmeye çalışan kahramanlarımızın hikayelerine tanık oluyoruz.
  •   52
  •   0
Sırp Dušan Makavejev ülkesinin Josip Broz Tito dönemindeki özgürlükçü ortamının da etkisiyle sosyalist ya da kapitalist olsun, haksızlığın, adaletsizliğin olduğu tüm sistemlere, yönetimlere, liderlere eleştiri oklarını fırlatmaktan geri durmayan bir sinemaya imza atmıştır. Žika Pavlović, Saša Petrović, Želimir Žilnik, Mika Antić, Lordan Zafranović, Mića Popović ve Marko Babac gibi isimler ile birlikte Yugoslav Black Wave (Yugoslav Kara Dalgası) hareketi yönetmenlerinden olan Makavejev, tüm hareketin en öne çıkan ve en ayrıksı isimlerinden de biri olmuştur. Fransız Yeni Dalgası’ndan da etkilenen ve hiçbir şekilde bir manifestosu olmayan bu akımın içerisinde Makavejev’i Kara Dalga’nın Godard’ı olarak ananlar olmuştur. Lakin Kara Dalga’yı yaşatan en önemli isimlerden olan Makavejev’in tüm aykırılıklarına rağmen Godard’dan daha duygusal ve elbette daha umutlu bir sinemaya imza attığını inkâr edemeyiz.
  •   51
  •   0
Antonioni, Fellini ve Bresson gibi auteurlerin önemli filmlerine yeni bir ışık tutan ve bir dizi önemli ama az bilinen filmi gölgelerden çıkaran Modernizmi Seyretmek Avrupa sanat sinemasının II. Dünya Savaşı sonrasındaki altın çağının ilk kapsamlı incelenişidir. András Bálint Kovács'ın 1950'lerden 1970'lere uzanan bu ansiklopedik çalışması sinemadaki modernizmin az sayıdaki stile ve temaya sahip birleşik bir hareket değil, tersine modern sanatın temel ilkeleri üzerine hayrete düşürücü bir çeşitlemeler alanı olduğunu öne sürüyor.Modernizmin ve avangardın kavramlarının sinemada kendilerini farklı şekilde nasıl gösterdiklerini örneklerle açıklayan Kovács incelemesine sanat sinemasının tarihsel bir kategori olarak ortaya çıkışının izini sürerek başlıyor. Daha sonra modern stillerin ve biçimlerin temel biçimsel özellikleri kadar onların entelektüel temellerini de açıklıyor. Sonunda, modernist kuram ve felsefenin üzerinde durarak Kovács modern Avrupa sanat sinemasının evriminin yenilikçi bir tarihini sunuyor. Yalnızca modernizmin kökenlerini değil, aynı zamanda onun stilistik, tematik ve kültürel somutlaşmasını da inceleyen Modernizmi Seyretmek sinemanın bu altın çağını içeren tarihsel dönemleri düşünmenin yaratıcı yeni yollarını gösteriyor.
  •   46
  •   0
Brezilya çıkışlı Cinema Nova (Yeni Sinema), Latin Amerika’nın ulusal bağımsızlık, sınıf çatışması, toplumsal adalet ve eşitlik mücadelesi ile karakterize edilen temalarını sinema dilinde yeni arayışlarla buluşturdu. Neden-sonuç ilişkisiyle ve çizgisel bir tarzda ilerleyen geleneksel anlatı yapısını reddeden Yeni Sinema’nın yönetmenleri, ticari sinemaya karşı endüstriyel olmayan, antiemperyalist bir sinema inşa etmek istediler. Bu amaçla hareket ettiler ve kameralarını kırsal kesimin toprak mücadelesine, gecekondu bölgelerinin yoksulluğuna, kolonyal ülkelerin ulusal kaynaklarının yabancı şirketlerce sömürülmesine çevirdiler.
  •   97
  •   0
Yaptığı her filmle ya da açıklamayla sansasyon yaratan, bir kesimin fazlasıyla tepkisini alan diğer bir kesimin ise zaman zaman tereddütle de olsa benimsediği İngiliz yönetmen Peter Greenaway’ı tek kelimeyle sinemanın görüp görebileceği en yaramaz, en kabına sığmaz ihtiyarlarından biri olarak tanımlayabiliriz. Sanatın neredeyse her dalıyla az ya da çok bağı olan (opera, resim, enstalasyon, video art …) fazlasıyla entelektüeldir ve elbette tüm bu karpuzları kucağında taşımasını sağlayan yetenek ve zekâsıyla, özellikle sinemanın çizilmiş sınırlarının dışına çıkan ve çizgi içinde kalanlara da arsız bir çocuk gibi nanik yapan bir kişilik diyebiliriz onun için. Hiç durmadan üretmeye devam eden Greenaway, kuşkusuz son yıllarda daha da hızlanmıştır. Bunun sebebini ise seksen yaşında intihar ederek, kendi özgür iradesiyle hayatına son vermeyi düşünen birinin yapmak istediği hayallerini gerçekleştirme telaşı olarak görebiliriz.
  •   75
  •   0
Şiirsel Gerçekçi Filmler
  31 Aralık 2023

Şiirsel Gerçekçi Filmler

1929 Buhranı sonrası sosyoekonomik kargaşanın hâkim olduğu bir dönemde doğan Şiirsel Gerçekçilik, bireyi merkezine alarak toplumsal bir hiciv lirizmi sunar. 1930’larda Fransa’da doğup ardından tüm Avrupa’yı kucaklayan akım, yaklaşmakta olan savaşın karamsar, huzursuz ve acı dolu adımlarına karşı durur; bu net duruşunu şairane bir üslupla harmanlayıp gerçeğin sert hatlarını şiir törpüsüyle silikleştirir. Toplumdaki çalışan insanın, emekçinin, kaçakçının, fabrika işçisinin sorununa, çaresiz karakterleri ve onların tutarsız davranışlarıyla gönderme yapar; sosyalizmi, sıradan insanı, sen ve ben’i savunur. Savaşın yıkmaya çalıştığı hayalleri önemseyerek, günlük hayatın şiirselliğini yakalama derdine düşüp lirik bir kadraj tekniğiyle loş ortamları, puslu havalarda, ıslak kaldırımlar üzerinde perdeye aktarır.
  •   91
  •   0
Tayvan Yeni Dalga Sineması
  26 Aralık 2023

Tayvan Yeni Dalga Sineması

Ulusal kimliğin yeniden biçimlenmeye başlamasıyla beraber 1980’lerde Tayvan’da Çin anakarasından farklı olarak birtakım dikkat çekici sanatsal üretimler doğmaya başladı. Tayvan rahatsız edici krizleri sırtına alarak her açıdan bir yenilenmeye girmek için kollarını sıvamışken potansiyel izleyici kitlesi için Tayvan Sineması maceralı sezonunu açmıştı.
  •   62
  •   0