Tayland yeni dalga sinemasının en ünlü temsilcilerinden Pen-ek Ratanaruang'ın bu filmi, önceki filmleri 69 ve Evrendeki Son Yaşam'daki gibi mizahi ve doğaüstü bir yaklaşımla, şehre dair sorunlu ilişkiler temasını işlemeye devam ediyor. Minimal bir anlatımla ilerleyen filmde büyük şehirde yaşayan, sorunlu evliliklerini sürdüren modern bir çift anlatılıyor. Ormandaki bir ağaçta yaşayan dişi bir hayalet, adamı alıp götürdüğünde ortaya bir aşk üçgeni çıkıyor.

Zengin bir polisiye roman yazarı, doktor olan eski kocasının nafaka ödememesini kullanarak onu uzlaşmaya zorlar.

Sert ama hastalıklı Nino ve ağabeyi Vicente, babalarıyla birlikte taşrada yaşamaktadır. Babaları ortadan kaybolduktan sonra - nedenini asla bilemeyiz - cinayet işlendiği düşünülür. Vicente kız arkadaşını eve getirir ve üç gencin birbirlerini şiddetle korumaya başlamasıyla farklı türde bir aile kurulur. Ancak amcaları kayıp babalarının akıbetinden şüphelenir ve Nino'yu zorla kaçırarak şehre götürür ve Vicente'yi onu bulması için orada bırakır.

1950 yılında bir gece bir yolcu treni, eski yöntemleri ve sert tavırlarıyla tanınan emektar makinist Władysław Orzechowski olduğu ortaya çıkan bir adamı ezip geçer. Soruşturma heyeti, Orzechowski gibi bir adamın neden hareket halindeki bir trenin önüne atladığını anlamaya çalışırken, olaya karışan birçok kişi sorgulanır ve her biri hikayenin kendi versiyonunu anlatır. İşçilerin birleştiği, kalitesiz kömürün bir onur nişanı olduğu ve eski düzenin şüpheli olduğu bir dünyada heyet gerçeğe ulaşabilecek midir?

Magnatronic ve Demonlover adındaki iki şirket, aşırı uç bir manga ve onun internette yayınlanacak pornografik 3-D versiyonu için çatışmaktadır. Magnatronic, genç Diane’i casusluk yapması ve Demonlover’ın kazançlı seks endüstrisine girmesine engel olması için içeri sızdırır.Yönetmen Olivier Assayas; bu kışkırtıcı tekno gerilim uyarlamasıyla film kariyerinin en deneysel ve eliptik işine imza attı.

Danny Haley’nin bahis acentesi kapatılmıştır. Bu nedenle onun ve arkadaşlarının paraya ihtiyacı vardır. Danny Arthur Winant’la tanışınca, onu poker oyunlarına sokar. Ancak oyunca 5000 dolar kaybeden Winant kendisini asar. Winant’ın ağabeyi kardeşinin intikamını almaya kararlıdır ve oyuncuların hepsi bu intikamdan payına düşeni alacaktır…

Sherlock Holmes, aralarında tehlikeli derecede çekici bir kadının da bulunduğu üç cani kötü adamın neden mütevazı ve ucuz üç küçük müzik kutusunu ele geçirmek için yanıp tutuştuğunu keşfetmek için yola çıkar.

Amerikalı yazar Tom Ricks, arasının bozuk olduğu eşinin ve kızının sevgisini geri kazanmak için perişan bir halde Paris’e gelir. İşler istediği gibi gitmeyince şehir dışında döküntü bir otele yerleşir ve gece bekçisi olarak çalışmaya başlar. Hayatına önce Polonyalı bir sarışın, ardından tutkulu bir ilişki yaşayacağı güzel, gizemli Margit’in girmesiyle her şey düzelmeye başlar. Margit’le ilişkisi bir dizi açıklanamaz olayı tetikleyecektir. Adeta bilinmez bir güç, yaşamının kontrolünü ele geçiriyor gibidir. Douglas Kennedy’nin romanından uyarlanan bu ilginç film, Pawel Pawlikowski’nin 2004’teki My Summer of Love / Aşk Yazım’dan sonraki ilk uzun metrajı...

Atka Natas, Liquidatzia'nın baskıcı rejiminde çalışan gizli bir ajandır. Yurttaşlarını Liquidatzia'dan kaçırmaya çalışan bir grup sürgünle ilişkisi olan kimyager, ayrı yaşadığı karısı Vera'yı ziyaret eder. Yerel bir polis memuru ve Veras'ın eski sevgilisi olan Almkvist, mültecilerden birinin ölümünü araştırırken onunla temasa geçer. Natas'ın elinde ev sahibi ülkede faaliyet gösteren ajanların bir listesi vardır ve bunları Amerikalılara satmak istemektedir. Ancak bunu yapamadan önce, ailesini Liquidatzia'dan çıkarma konusunda çıkan bir tartışmanın ardından Vera onu öldürmeye çalışır.

Sherlock Holmes ve Doktor Watson, gizli bir belgenin düşman eline geçmesini önlemek için Washington D.C.'ye giderler.

Borgias günlerinden beri sahibine cinayet ve talihsizlik getirme geçmişi olan değerli bir mücevher olan ünlü Borgia incisi, kısmen Sherlock Holmes sayesinde Londra'ya getiriliyor. Ancak çok geçmeden mücevher çalınır, Holmes tarafındaki bir hata nedeniyle ve kısa bir süre sonra bir dizi korkunç cinayet başlar, katil kurbanlarını dikenleri kopmuş ve etrafı parçalanmış bir çin kütlesi ile çevrili halde bırakır.

Steven Soderbergh'in şık, büyüleyici kırılmış intikam gerilim filmi. Terence Stamp Terence Stamp, hapishaneden serbest bırakılmasının ardından, kızının gizemli ölümünü araştırmak için Los Angeles'a gidiyor.  Onu gölgeli bir kayıt yapımcısı ile bir gösterime götüren bir yolculuk ( Peter Fonda). Yönetmen tarafından “boş noktaya ve Carter'ın Alain Resnais tarzında yeniden yapımına” benzetilen Limey (Denizci), rüya gibi bir yönelim bozukluğu duygusu yaratan ve hafızanın zor doğasını uyandıran pürüzlü ve zaman ayırmak gerektiren geri dönüş yapısıyla göz kamaştırıyor.

John Morlar (Richard Burton) bir İngiliz televizyon yayınını izlerken spiker Amerikalı astronotların ayın yörüngesinde sıkışıp kaldıklarını söyler. Birden Morlar'ın odasındaki biri eline bir heykelcik alır ve kafasına defalarca vurur. Kanı televizyon ekranına sıçrar. Fransız Dedektif-Müfettiş Brunel (Lino Ventura) soruşturma başlatmak üzere Morlar'ın dairesine gelir. İlk başta Morlar'ın öldüğünü düşünür ama kısa süre sonra nefes aldığını duyar. Hastanede, Morlar yaşam destek sistemlerine bağlanır, özellikle bir makine hırpalanmış beyninin aktivitesini izler. Brunel, Morlar'ın birçok felakete, başkalarının felaketlerine tanıklık etme geçmişi nedeniyle psikolojik analizden geçtiğini keşfeder. Morlar'ın analisti Dr. Zonfeld (Lee Remick), Morlar'ın sanrılarının çocukken başladığını açıklar. Nefret ettiği dadısının ölümüne kendisinin sebep olduğuna inanıyordu. Morlar'ın çocukluk sanrıları, bir tatil köyünde anne ve babasının kendisini onaylamayan konuşmalarına kulak misafiri olduğunda pekişmiştir. Anne ve babası bir uçurumun tepesinde gezinirken, Morlar aile arabasının onları aniden uçurumdan aşağı iterek ölümlerine yol açmasını izledi. Bir akşam Brunel, Morlar'ın günlüğündeki gizemleri ve felaket olaylarını içeren hatıra defterini inceler. Brunel yavaş yavaş Morlar'ın nasıl biri olduğuna dair bir fikir edinmeye başlar ve bir katilin mi yoksa bir kurbanın mı peşinde olduğunu merak etmeye başlar.

Sherlock Holmes, Londra'da her biri parmağı kesilmiş genç kadınlar öldürüldüğünde olayı araştırır. Scotland Yard bir deliden şüphelenir, ancak Holmes cinayetlerin şeytani bir komplonun parçası olduğuna inanmaktadır.

Holmes ve Watson, zengin yaşlı bir kadına ait servet değerinde muazzam bir elmas olan Rodezya Yıldızı'nı korumak için Londra'dan Edinburgh'a giden bir yolcu trenine binerler; ancak yolculuğun ilk saatinde kadının oğlu öldürülür ve elmas çalınır ve arabalarındaki yolculardan herhangi biri katil hırsız olabilir.

Yalnız bir genç olan Brendan, eski kız arkadaşı Emily'yi bir kanalizasyon tünelinin girişinde ölü bulur ve Emily'nin iki gün önce kendisine başının belada olduğunu söylediği telefon konuşmasını hatırlar. Emily'yi hâlâ seven Brendan, onunla iletişim kurmaya çalışırken lisedeki kötü unsurlarla karşılaşır ve başarılı olduğunda Emily ona iyi olduğunu söyler. Cesedini tünelde saklar ve Emily'nin onu kimin öldürdüğünü bulmak için söylediği "tuğla" ve "iğne" de dahil olmak üzere dört kelimenin anlamını ve bağlantısını araştırmaya karar verir. İnek arkadaşı Brain'in desteğiyle, genç ve güçlü uyuşturucu satıcısı The Pin'e ulaşmak için sırasıyla Kara, Dode, Brad Bramish, Laura ve Tugger adlı küçük çaplı uyuşturucu satıcılarıyla tanışır. Brendan yavaş yavaş Emily'nin neden öldürüldüğünü çözer ve intikam planları yapar.

Evli beş erkek. Lüks bir çatı katı. Metresler. Bir kadın cesedi. Çatı Katının beş karakteri aynı zamanda beş cinayet zanlısı: Fazlasıyla güvenilir bir psikiyatr olan Chris, dost canlısı karizmatik mimar Vincent, sağı solu belli olmayan tehlikeli Filip, sesi soluğu çıkmayan Luc ve parti kuşu Marnix. Metreslerini çatı katına getiren bu beş adam arasında gizli bir anlaşma vardır, ama burada genç bir kadının cesedini bulmalarıyla beraber şüphe içinde birbirlerini suçlamaya başlarlar, çünkü evin yalnızca beş anahtarı vardır * Çatı Katı, Belçika sinema tarihinin en çok seyredilen ikinci filmi * Kadın erkek ilişkilerini sorgulayan ve katil kim sorusunu izleyiciye göreceli olarak sunan muhteşem kurgusuyla başarılı bir polisiye gerilim. filmde detaylar o kadar işlenmiş ki geri dönüşleri iyi kurgulayıp ters köşe yapmış.

Bir kamera ekibi Tayland'ı dolaşarak köylülerden sürekli büyüyen bir hikâyenin bir sonraki bölümünü yaratmalarını ister. Televizyon takıntılı bir boksör, bir grup okul çocuğu, yalnız bir kauçuk ağacı yetiştiricisi ve kavgalı yiyecek satıcıları; cadılar, kaplanlar, sürpriz ikilemler ve imkansız geri dönüşler içeren bir hikayeye katkıda bulunur.

Sisler altındaki Londra'da geçen, gerilim dozu iyi ayarlanmış filmde Doris Day, zengin İngiliz kocasıyla birlikte mutlu bir yaşam sürmektedir. Ancak eve gelen tehdit telefonları genç kadının huzurunu kaçırır.

Muhabir Peter Barter, televizyon kanalına giderken öldürülür. Komiser Kras, Barter'ın ölümünü gören görkemli Cornelius'tan bir telefon alır. Ancak kara güçler, Cornelius'un suçun arkasındaki adamı görmesini engellemektedir. Bu arada polisler faaliyetlerini bir otele yoğunlaştırmıştır. Bu otel ile çözülmemiş suçlar arasında çok fazla bağlantı vardır ve bu bağlantılar sonucu akıllara tek bir soru gelmektedir; öldüğüne inanılan Dr. Mabuse geri gelebilir mi?Dr. Mabuse Üçlemesi'nin son filmi olan Die 1000 Augen des Dr. Mabuse (The 1000 Eyes of Dr. Mabuse) - Dr. Mabuse'nin 1000 Gözü, aynı zamanda Dışavurumcu Alman Sineması'nın en büyük yönetmenlerinden Fritz Lang'ın son filmi olma özelliğini taşıyor.

Film, kızının kaybolmasının ardından torununu büyütmeye çalışan bir kadının hayatına odaklanıyor. Pensilvanya nın küçük bir kasabasında yaşayan bir kadının kızı, ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolur. Kızının kayboluşunun ardındaki sırrı öğrenmeye çalışan ve ümidini kaybetmeden kızını arayan kadın, bir yandan da torunu ile ilgilenmeye çalışır.

Korkunç bir tren kazasından yara dahi almadan kurtulan adam, bir anda insanların ilgi odağı olmuştur. Bu doğaüstü durumun açıklanması, David Dunn (Bruce Willis) adlı kazazedenin kendisi hakkındaki bazı gerçekleri keşfetmesine giden yolu açar. Bunlar olurken David’le tanışmak isteyen bir çizgi roman uzmanının alışılmadık durumla ilgili teorisi, iki adamı birbirine bağlayan garip bir denkleme dayanmaktadır. Altıncı Hisle adını duyuran yazar/yönetmen M. Night Shyamalan’dan, Hitchcock tatları da barındıran bir gerilim/bilimkurgu…

Jutlandda uzun zaman önce okyanusa bırakılmış bir şişede bulunan gizli bir mesaj sekiz yıl sonra ortaya çıkar ve ayrıcalıklı bir ekip olan Faili Meçhul Departmanı bu şişenin arkasındaki gizemi çözmek için soruşturmaya başlar. Mesaj bir erkek çocuğunun kanıyla yazılmıştır ve deşifre etmek oldukça zordur. Bu arada, kaybolmuş olan iki küçük çocuk vakası, yerel polisin yanı sıra Faili Meçhul Departmanını da dikkatini çekmektedir. İki vaka arasında göz ardı edilemez benzerlikler vardır. Birbirleriyle bir alakaları var mı, yoksa benzerlikler sadece bir tesadüf mü? Bunu öğrenebilmek için zamana karşı yarışmaları gerekecektir.

Filmde Alman profesör Aochi ve onun öğrencisi Nakasago aynı kadına aşık olur. Ancak profesör kadın ile evlenmek isteyip adım atınca Nakasago başka bir sevgili arayışına girer.Seijun Suzuki’nin Japonya’ya döktükten sonra sinemasının ruhunu değiştirmesini kanıtlayan filmdir Tsigoineruwaizen (Zigeunerweisen) - Çingene Ezgisi. Suzuki’nin Amerika’dan Japonya’ya döndükten sonra yaptığı Taishō üçlemesinin ilk filmi olan yapım, bilinmezlik ile beraber gelen insanın içinde yatan dürtülerin ortaya çıkmasını konu edinmektedir ve aynı zamanda bir hayalet hikayesidir.

Mary Henry, gizemli koşullar nedeniyle ölümcül bir araba kazasından sağ kurtulan tek kişi olur. Olayı geride bırakmaya çalışarak Utah'a taşınır ve kilise orgcusu olarak işe başlar. Ancak yeni başlangıcı, şeytani bir adamın imgelemleriyle kesintiye uğrar. İmgeler daha sık görülmeye başlayınca, Mary kendini kasabanın eteklerindeki terk edilmiş karnavala çekilmiş bulur. Garip bir şekilde çekici olan karnaval, trajik geçmişinin sırrını barındırıyor olabilir.Endüstriyel film yapımcıları tarafından küçük bir bütçeyle çekilen, ürkütücü derecede etkili B-film klasiği Ruhlar Karnavalı, "bir Bergman görünümüne ve bir Cocteau hissine" sahip olmayı amaçlıyordu - ve çarpıcı bir şekilde kullanılan mekanları ve ürkütücü org müziğiyle bunu başarıyor. Herk Harvey'nin ürkütücü başyapıtı gece televizyonlarında kült bir takipçi kitlesi kazandı ve bugün de sinemacılara ilham vermeye devam ediyor.

Bir kibar kadın boğazı parçalanmış halde ölü bulunduğunda, köylüler doğaüstü bir canavarı suçlar. Ancak Quebec yakınlarından davaya dahil olan Sherlock Holmes, bir insan katilden şüphelenir.

Jussi Adler-Olsenin Department Q serisinden uyarlanan serinin ilk filmidir. Polis müfettişi Carl Mørck ve asistanı Esad sorumlu olarak atandıkları Faili Meçhul Departmanında, kendilerini politikacı Merete Lynggaardın ortadan kaybolmasıyla ilgili beş yıllık gizemli bir davanın ve İskandinavyanın cilâlı görüntüsünün altında yatan kasıt ve derin bir istismar akıntısının içine sürüklenmiş olarak bulurlar.

Sherlock Holmes and the House of Fear (Orjinal ismi The House of Fear) yönetmenliğini Roy William Neill’in üstlendiği 1945 yapımı suç/gizem filmidir.Film Rathbone/Bruce serisinin 10.filmi olmakla beraber İngiliz yazar Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes ve Dr. Watson karakterleriyle ”The Five Orange Pips” dizisine dayanır.

Avechotun dağlık bölgesinin kiliseye giden yolunda, 15 yaşındaki sessiz sakin bir kız olan Anna Lou, sisli havada kaybolur ve bir daha asla eve dönmez. Bu ilginç olayın araştırılmasına yardımcı olmak için titiz Dedektif Vogel ve tartışmalı yöntemleri göreve çağrılır. Vogel parmak izlerini ya da kan lekelerini takip ederek çıkarımlar yapan bir dedektif değildir. Fakat sonuçlara ulaşmak için medyayı etkin bir şekilde kullanmaktadır. İlginçtir ki medyanın konuyla yakından ilgilenip vakayla ilgili her detayı paylaşmasına rağmen konunun üzerinde sanki bir örtü vardır. Hiç kimse şüpheli değildir, ne köylüler, ne de köye yeni gelen insanlar... Fakat Anna Lounun, Noelden sadece birkaç gün önce geçirdiği ergenlik nöbeti akıllarda yeni sorular doğurur. Belki de köyde koyun kılığına girmiş bir kurt saklanmaktadır. Ve bu kişi her kim ise bir an önce bulunmalıdır.

"Temel İçgüdü" filminin senaryo yazarı Joe Ezsterhas'ın yine aynı temayı kullanarak yazdığı bir "katil kim?" filmi. Filmin hemen başında zengin iş adamı Jeff Bridges'ın karısı vahşi bir şekilde öldürülür. Tüm deliller zengin kocayı suçlu gösterirken girdiği tüm davaları kazanan dişli bir avukat olan Teddy Barnes (Glenn Close) bu adamın suçsuz olduğunu düşünür ve onu savunmaya başlar. Ancak savcı adamın kendi karısını öldürdüğünden emin gibidir. Bir süre sonra Teddy müvekkiline aşık olmaya başlar ve onunla ilişkiye girer...Ancak yine de dünyada hiçbir şeyden o kadar emin olmamak lazımdır. Müvekkilinin herşeye rağmen suçlu olma olasılığı da mevcuttur.