5.0
Toplamda 0 oy verildi.
Adblock Tespit Edildi! Adblock ile bu partı izleyemezsiniz. Lütfen reklam engelleyici eklentinizi devre dışı bırakınız ve sayfayı yenileyiniz!
A Ay
İMDb Puanı 6.9

A Ay

-

Oh, Moon!

12 yaşlarında olan Yekta geleneklerinden ve aile köşkünden kopamayan halası ile yaşamaktadır. Adada yaşayan ve İngilizce hocası olan diğer halası Yektayı bu kopuk ve asosyal hayattan kurtarmak için yanına almak ister. Ancak Yekta annesinin birgün köşke geri döneceğine inandığından, gitmeyi istememektedir.
  Tür: Dram
  1. Masaki Kobayashi’nin İnsanlık Durumu Üçlemesi
      1 yıl Önce   107
    Masaki Kobayashi’nin İnsanlık Durumu Üçlemesi II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından maddi ve manevi olarak teslim olan Japon toplumu, geçmişini ve şimdiyi unutmak üzere yeniden inşası süreci içerisine girdi. Bu dönemde yani savaş sonrası dönemde çekilmiş filmlerde, Japonya tarihî seyrinde özelde ferdin/bireyin, genelde toplumun çerçevesini/kendiliğini oluşturan ve derinleştiren başat unsurların savaşla beraber başta sinemada ve diğer sanatlarda bireycilik ve eşitlikçilik gibi modernist fikirler övülmeye ve bu evrilmenin güçlü bir şekilde inşası için eserler verilmeye başlanmıştır. Oysa ki savaş olgusu ne kadar kınanırsa kınansın sinemada ve diğer sanatlarda sanatçıların romantik duyguları ve kederleri onları ciddi bir tarihsel tartışmadan kaçındığını ve ürettikleri eserlerin duygu yönünden güçlü ve fakat bireysel anlatımların ötesine geçemeyen, düşünceleri çatıştıran değil duygusal eserler yaratmasına sebep olmuştur.
    Larisa Shepitko: Hakikat Arayışı ve Mirası Savaş Karşıtı Filmler
      1 yıl Önce   89
    Larisa Shepitko: Hakikat Arayışı ve Mirası Savaş Karşıtı Filmler Rachel Pronger’in Calvert Journal‘ın “Women Recollected” projesi için kaleme aldığı yazının çevirisidir. Kültür dünyasının 20. yüzyıldaki unutulmuş öncü kadınlarına ışık tutma şiarıyla yola çıkan projeyle rastlaşmaya, ileriki haftalarda da, yine bu sayfalarda devam edeceksiniz.
    İnsanoğlunun Bitmeyen Ahlak ve Erdem Arayışı: Krzysztof Kieślowski’nin Dekalog Serisi
      1 yıl Önce   137
    İnsanoğlunun Bitmeyen Ahlak ve Erdem Arayışı: Krzysztof Kieślowski’nin Dekalog Serisi Çekildiği dönemin ekonomik, siyasi ve kültürel atmosferini başarı ile yansıtan filmler vardır; üzerinden uzun yıllar da geçse izlemeye başladığımız anda o güne gider ve olayların akışına kapılırız. Kieślowski başyapıtı Dekalog’u izlerken de kendimizi seksenlerin kaotik ve gri Polonya’sından buluyor; komünizm sonrası hızla değişen ülke düzeninde yaşamlarını sürdürmeye çalışan kahramanlarımızın hikayelerine tanık oluyoruz.
    Kara Dalga’nın En Ayrıksı Yönetmeni: Dušan Makavejev
      1 yıl Önce   101
    Kara Dalga’nın En Ayrıksı Yönetmeni: Dušan Makavejev Sırp Dušan Makavejev ülkesinin Josip Broz Tito dönemindeki özgürlükçü ortamının da etkisiyle sosyalist ya da kapitalist olsun, haksızlığın, adaletsizliğin olduğu tüm sistemlere, yönetimlere, liderlere eleştiri oklarını fırlatmaktan geri durmayan bir sinemaya imza atmıştır. Žika Pavlović, Saša Petrović, Želimir Žilnik, Mika Antić, Lordan Zafranović, Mića Popović ve Marko Babac gibi isimler ile birlikte Yugoslav Black Wave (Yugoslav Kara Dalgası) hareketi yönetmenlerinden olan Makavejev, tüm hareketin en öne çıkan ve en ayrıksı isimlerinden de biri olmuştur. Fransız Yeni Dalgası’ndan da etkilenen ve hiçbir şekilde bir manifestosu olmayan bu akımın içerisinde Makavejev’i Kara Dalga’nın Godard’ı olarak ananlar olmuştur. Lakin Kara Dalga’yı yaşatan en önemli isimlerden olan Makavejev’in tüm aykırılıklarına rağmen Godard’dan daha duygusal ve elbette daha umutlu bir sinemaya imza attığını inkâr edemeyiz.
    Sinemanın En Yaramaz, En Kabına Sığmaz İhtiyarı: Peter Greenaway
      1 yıl Önce   132
    Sinemanın En Yaramaz, En Kabına Sığmaz İhtiyarı: Peter Greenaway Yaptığı her filmle ya da açıklamayla sansasyon yaratan, bir kesimin fazlasıyla tepkisini alan diğer bir kesimin ise zaman zaman tereddütle de olsa benimsediği İngiliz yönetmen Peter Greenaway’ı tek kelimeyle sinemanın görüp görebileceği en yaramaz, en kabına sığmaz ihtiyarlarından biri olarak tanımlayabiliriz. Sanatın neredeyse her dalıyla az ya da çok bağı olan (opera, resim, enstalasyon, video art …) fazlasıyla entelektüeldir ve elbette tüm bu karpuzları kucağında taşımasını sağlayan yetenek ve zekâsıyla, özellikle sinemanın çizilmiş sınırlarının dışına çıkan ve çizgi içinde kalanlara da arsız bir çocuk gibi nanik yapan bir kişilik diyebiliriz onun için. Hiç durmadan üretmeye devam eden Greenaway, kuşkusuz son yıllarda daha da hızlanmıştır. Bunun sebebini ise seksen yaşında intihar ederek, kendi özgür iradesiyle hayatına son vermeyi düşünen birinin yapmak istediği hayallerini gerçekleştirme telaşı olarak görebiliriz.
Yorum Alanı