Hal Linden Haber Arama Sonuçları
İçinde bulunduğumuz 2020 senesinde, Şubat ayında gerçekleşen Akademi Ödülleri çok önceden kapanmış bir dönemin ilanı gibiydi. Düşüşe geçen Holywood sineması, 2000’lerin başında ağırlığını göstermeye başlayan Uzak Doğu sinemasına mağlup olmuştu. 2018 senesinde çoğu sinema eleştirmeni tarafından zirveye konulan ve dünya prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde eleştirmenlerden rekor puan alan Burning (bana göre son 20 yılın en iyi filmi) Akademi Ödülleri’nde görmezden gelinmişti (9 filmlik kısa listeyen giren ilk Kore filmi olmasına rağmen En İyi Yabancı Film kategorisinde 5 filmlik son listeye alınmamıştı).
  •   22
  •   0
İspanyol sinemasının yetiştirdiği en önemli yönetmenlerden biri olan Carlos Saura denilince akla gelen şeylerden biri kuşkusuz, İspanyol kültürünü ölümsüzleştiren filmleridir.
  •   24
  •   0
Dünya sürekli bir evrim halindeyken, ülkeler ve toplumları da kategorize edilmeye mecbur bırakılmış durumda. Gelişmekte olan dünya ekseninde insanlar da gelişiyor, birbirimizi ve toplumumuzu ait hissedebileceğimiz, benimseyeceğimiz bir ideolojiye ihtiyaç duyabiliyoruz. Tam bu noktada dünya etrafında ekonomik olarak üçe ayrılmış durumda olduğumuz söylenebilir; Kapitalist (Batı Bloğu), Sosyalist (Doğu Bloğu) ve de Üçüncü Dünya. Batı’nın sömürgecilik, emperyalizm ve kapitalizm etrafında dönüp dolaştığı zamanlarda bazı doğu ülkeleri sosyalizm ile kendilerini sentezlenmeye çalışıyordu. Bunların dışında kalan ama bir o kadar da bağlantılı ülkeler ve bölgeler ‘Üçüncü Dünya’ olarak adlandırılıyordu. Bağlantılı olmalarından kastım, ya Batı Bloğunun hali hazırda sömürgesi olmuş ya da sömürgesi olmak üzere olmalarıdır. Öte yandan Doğu Bloğunun Sosyalizmi ile tanışmak üzere de olabilirler. Üçüncü Dünya tabiri böylelikle, gelişmemiş ya da kendini geliştirmek için atılım sergileyemeyen fakat çabalayan ülkeler için kullanılıyordu.
  •   27
  •   1
Senegalli ünlü yönetmen ve yazar Ousmane Sembène, Afrika sineması dünyasında eşsiz bir konuma sahiptir. Genellikle Afrika filmlerinin "babası" ve Fransızca konuşan en üretken Afrikalı yazarlardan biri olarak anılan Sembène'in edebi ve sinematografik eserleri hem yerel hem de uluslararası izleyiciler üzerinde silinmez bir etki yaratmıştır. Bu makale, bu devrimci sanatçının hayatını ve katkılarını inceleyerek edebi ve filmografi alanındaki başarılarını, kültürel etkisini ve geride bıraktığı kalıcı mirası vurgulamaktadır.
  •   41
  •   0
Eric Rohmer, Fransız Yeni Dalgacıların belki de en ‘Fransız’ıydı. Ahlakçı olmadan ‘ahlak’ üzerine filmler yapan Rohmer’in sineması, iddiasızlığıyla, olaylardan çok kahramanlarının nasıl insanlar olduğuyla ilgilenmesiyle, sürekli tekrar eden tema ve sorularıyla, bütünlüklü bir ‘döngü’nün parçalarından oluşuyor.
  •   75
  •   0
Brezilya çıkışlı Cinema Nova (Yeni Sinema), Latin Amerika’nın ulusal bağımsızlık, sınıf çatışması, toplumsal adalet ve eşitlik mücadelesi ile karakterize edilen temalarını sinema dilinde yeni arayışlarla buluşturdu. Neden-sonuç ilişkisiyle ve çizgisel bir tarzda ilerleyen geleneksel anlatı yapısını reddeden Yeni Sinema’nın yönetmenleri, ticari sinemaya karşı endüstriyel olmayan, antiemperyalist bir sinema inşa etmek istediler. Bu amaçla hareket ettiler ve kameralarını kırsal kesimin toprak mücadelesine, gecekondu bölgelerinin yoksulluğuna, kolonyal ülkelerin ulusal kaynaklarının yabancı şirketlerce sömürülmesine çevirdiler.
  •   97
  •   0
Yaptığı her filmle ya da açıklamayla sansasyon yaratan, bir kesimin fazlasıyla tepkisini alan diğer bir kesimin ise zaman zaman tereddütle de olsa benimsediği İngiliz yönetmen Peter Greenaway’ı tek kelimeyle sinemanın görüp görebileceği en yaramaz, en kabına sığmaz ihtiyarlarından biri olarak tanımlayabiliriz. Sanatın neredeyse her dalıyla az ya da çok bağı olan (opera, resim, enstalasyon, video art …) fazlasıyla entelektüeldir ve elbette tüm bu karpuzları kucağında taşımasını sağlayan yetenek ve zekâsıyla, özellikle sinemanın çizilmiş sınırlarının dışına çıkan ve çizgi içinde kalanlara da arsız bir çocuk gibi nanik yapan bir kişilik diyebiliriz onun için. Hiç durmadan üretmeye devam eden Greenaway, kuşkusuz son yıllarda daha da hızlanmıştır. Bunun sebebini ise seksen yaşında intihar ederek, kendi özgür iradesiyle hayatına son vermeyi düşünen birinin yapmak istediği hayallerini gerçekleştirme telaşı olarak görebiliriz.
  •   75
  •   0
Şiirsel Gerçekçi Filmler
  31 Aralık 2023

Şiirsel Gerçekçi Filmler

1929 Buhranı sonrası sosyoekonomik kargaşanın hâkim olduğu bir dönemde doğan Şiirsel Gerçekçilik, bireyi merkezine alarak toplumsal bir hiciv lirizmi sunar. 1930’larda Fransa’da doğup ardından tüm Avrupa’yı kucaklayan akım, yaklaşmakta olan savaşın karamsar, huzursuz ve acı dolu adımlarına karşı durur; bu net duruşunu şairane bir üslupla harmanlayıp gerçeğin sert hatlarını şiir törpüsüyle silikleştirir. Toplumdaki çalışan insanın, emekçinin, kaçakçının, fabrika işçisinin sorununa, çaresiz karakterleri ve onların tutarsız davranışlarıyla gönderme yapar; sosyalizmi, sıradan insanı, sen ve ben’i savunur. Savaşın yıkmaya çalıştığı hayalleri önemseyerek, günlük hayatın şiirselliğini yakalama derdine düşüp lirik bir kadraj tekniğiyle loş ortamları, puslu havalarda, ıslak kaldırımlar üzerinde perdeye aktarır.
  •   91
  •   0
Aki Kaurismäki Fin bir yönetmendir. Aslında Kaurismaki’den bahsederken ‘şu ülkenin yönetmenidir.’ diye bir yargıda bulunmak ele almış olduğu filmler açısından pek de doğru değildir, çünkü 1990 yapımı ‘Bir Katil Kiraladım’ adlı filminde  bahsettiği gibi ‘işçilerin vatanları yoktur.’ 
  •   108
  •   0
Werner Herzog, çeşitli coğrafyalarda çektiği filmlerin çekim aşamasında ya da sonrasında kolonyal hafızanın peşini bırakmadığını belirtir. Yönetmenin bu serzenişi çalışmanın temel çıkış noktasını oluşturmaktadır. Herzog amacının evrensel gerçeklerin imgelerini çoğaltmak olduğunu söylese de yarattığı imgeler, bölgesel tarihi tümüyle dışlar mı? Filmlerde, sömürü tarihiyle toplumsal hafıza arasında nasıl bir ilişki vardır? Bu sorularla oluşturulan temel argüman, Herzog filmlerinin bölgelerin sosyo-politik tarihini dışlamadığı, filmlerin imgeler üzerinden post kolonyal bir eleştiriyi mümkün kıldığıdır. Çalışmada, Alman kolonyal tarihindeki kolonyal fantezilerin toplumsal koşullarla olan ilişkisini açığa çıkarmak için “soylu vahşi” (noble savage) ve“German Indianthusiasm” kavramları kuramsal çerçeveye dâhil edilmiştir.
  •   189
  •   0
12