Abbas Kiarostami

Ressam Degas bir gün büyük şair Mallerme’nin yanına gelir ve “Üstad, benim de düşüncelerim var ben de şiir yazmak istiyorum.” der. Mallerme, Degas’ya şu ünlü cevabı verir: “Şiir düşüncelerle değil kelimelerle yazılır.” Elbette Mallerme  şiirde düşüncenin yeri yoktur, demiyordu. Sadece düşüncenin kelimelerle yoğurulmadan, bir şiir formuna yüklenmeden, estetize edilmeden bir işe yaramayacağını anlatıyordu.

Abbas Kiyarüstemi sinemasını felsefi açıdan inceleyeceğim bu yazıda Mallerme’nin önermesinden yola çıktığımı belirterek yazıya başlamak isterim. Zira felsefi film dendiğinde varoluşsal buhranlar yaşayan karakterlerin, belirli filozoflardan esinle söylenmiş ya da birebir alıntılanmış cümlelerin, uzun monologların ve nutukların bir filmi felsefi film yapmadığını düşünüyorum. Bu tarz filmler olsa olsa felsefe ile ilişkili filmlerdir. Felsefi film; sinemanın felsefesini yapmak, sinemanın kendi varlığı üzerine düşünmek, gerçeklik, kurmaca, bakış, seyir deneyimi gibi konularda kafa yorarak film metnini yeniden inşa etmektir.

Kiyarüstemi sineması gücünü saf gerçeklikten alır; fakat bu gerçeklik sinema tarihinden aşina olduğumuz stüdyo ezberini bozan ve kamerayı sokağa çıkaran bir gerçeklik algısı üzerine inşa edilmez. Kiyarüstemi’nin sineması sahicilik üzerine kuruludur. Kamera bazen boş bir sokakta yuvarlanan bir teneke kutuya odaklanır; bazen de merdivenlerden aşağı yavaş yavaş yuvarlanan bir topa. Hayatın boş ve anlamsız anları, onun sinemasında bir değer kazanır. Sinema Tarkovski’nin dediği gibi “zamanı mühürlemek”se Kiyarüstemi mühürlenmiş zamanların gerçek ve kurmaca arasındaki diyalektiğini kurgular. Sıradan insanların gündelik yaşamlarına odaklanan Kiyarüstemi profesyonel oyuncularla çalışmayı pek tercih etmez. Köker üçlemesi olarak da anılan –Arkadaşımın Evi Nerede? (1987), Ve Yaşam Sürüyor (1992), Zeytin Ağaçları Altında (1994)- filmleriyle sinema dünyasının ilgisini çeken ve kendine has sahici üslubunun ilk izleklerini oluşturan filmlerden sonra Kiyarüstemi, duru ve etkileyici bir dil, yaşama karşı şiirsel bir yaklaşım geliştirir.

Kiyarüstemi ilk filmlerinden itibaren sahicilik üzerine kafa yorar; fakat onun gerçekçiliği sorunsallaştırdığı ilk filmi –ya da bu sorunsallaştırmayı en etkileyici biçimde kullandığı ilk filmi diyelim- 1990 yapımı Yakın Plan filmidir. Amerikalı eleştirmen Godfery Cheshayer tarafından 90’lı yılların en başırılı beş filminden biri olarak gösterilen bu film, Hüseyin Sebziyan adlı fakir ve işsiz bir gencin Tahran’ın zengin ailelerinden birine kendisini Muhsin Mahmelbaf olarak tanıtmasının hikayesini anlatıyor. Gerçekten yaşanmış bu olayı bir dergide okuyan  ve hem zengin aileyi hem de Sebziyan’ı ikna edip mahkeme sürecini filmleştiren Kiyarüstemi, filmi kurgu-belgesel (docufiction) formuna yaklaştırıyor. Gerçeğin kurmaca ile iç içe geçtiği filmde Kiyarüstemi kasıtlı olarak gerçek ile kurmacayı birbirine sirayet ettiriyor. Gerçeğin nerede bitip kurmacanın nerede başladığı sorunsalı aynı zamanda film metninin kendisini de sorunsallaştırıyor. “Filmin gerçekliği nedir?” sorusunu bundan sonraki filmlerinde de sormaya devam edecek olan Kiyarüstemi saf gerçekçiliği kurmacanın bir parçası kılıyor. Matrix filmindeki meşhur diyalogta matrixin bir kurmaca evreni olduğunu bilen karakterin –yani diğer insanlardan farklı olarak gerçeğe uyanmış; fakat gerçeğin acı verici tarafına dayanamayan karakterin- bifteğin gerçekte var olmadığını bilmesi; ama yine de bifteği yerken aldığı lezzeti sevdiğini söylemesi gibi sinema yarattığı illüzyonla gerçeklik algımızı manipüle eder. Gerçek olmadığını bilir ama yine de inanırız. Zizek Matrix filmi üzerine yaptığı yorumda gerçekliğin kurmacadan mavi ve kırmızı hap tercihiyle ayrılamayacağını kurmacanın gerçeğin içinde olduğunu, fantazmatik evreni ve düzlemi ortadan kaldırınca gerçekliğin kendisini de kaybedeceğimizi söyler. Kiyarüstemi’nin gerçeklik yaklaşımı da bu düzlemde seyreder. Realitenin içindeki yanılsamanın teşhiri film metninin kendisini tartışmaya açtığı gibi Kiyarüstemi’nin filmin bir parçası olması da –tıpkı Kirazın Tadı (1997) filmindeki son sahnede bir anda film ekibiyle birlikte belirerek seyircinin gerçeklik algısını yıkması gibi- yönetmenin otoritesini de tartışmaya açar. Yönetmenin bu özdönüşümsellik (self-reflectivity) tavrı gerçeklik algısını yaratan kişiye de bir eleştiri getirmektedir. Film metninin kendisini tartışmaya açan Kiyarüstemi aynı zamanda yönetmenin varlığını da tartışmaya açmaktadır. Yakın Plan’ın sosyolojik açıdan en radikal duruşu ise filmin kimlik politikalarında yatar. Sınıf sorununu kimlik sorununa mündemiç bir şekilde perdeye yansıtan yönetmen Seconds (1966) filminden Phoenix’e (2014) Tayfun Pirselimoğlu filmografisinden The Passenger’a (1975), Billy Wilder’ın Sunset Blvd.’na (1950) birçok film ve yönetmende izlemeye alıştığımız gibi kimliği bir maske/yüz ile simgeselleştirerek sınıf sorununu yahut insanın varoluşsal buhranını sorunsallaştırır.

Varoluşsal buhranlar Kiyarüstemi filmografisinde önemli bir yer teşkil etse de Fransız varoluşçular gibi nihilist bir tavır takınmaz yönetmen. Daha çok yaşamın devam ettiğini, insanın bu boşlukta bir değer bir anlam yaratabileceğini savunur. Kirazın Tadı (1997) filminde intihar etmek isteyen bir adamın yolculuğunu seyrettiğimiz uzun ve durağan sahnelerde insanın doğayla, toprakla ilişkisi hemen göze çarpar. Sanayileşmiş büyük kentlerin hayatı sonlandırdığı ve insanı mekanikleştirdiği savı Zeytin Ağaçları Altında (1994), Kirazın Tadı (1997) ve Rüzgar Bizi Sürükleyecek (1999) filmlerinde iyice belirginleşir. Kent zamanının hızla akıp giden acımasız anlarına karşın doğa zamanının durağanlığı filmlerin ritmine de yansıtılır. Doğadan kopan Bedii Bey’in arabasıyla şehrin etrafında dolaşarak intiharından sonra iyi bir para karşılığında kendisini gömecek birini ararken toprakla ve insanla kaynaşmış kişilerle karşılaşması ve onlardan dinlediği nasihatler filmin temel çatışmasını oluşturur. Batılı seyircinin bu filmleri sevmesinin altında yatan en önemli nedenin de bu olduğu ortadadır. Kent hayatından bunalan insanın mistik, dostane ve müşfik nasihatler dinlemesi seyirciye bir parça katarsis yaşatır ve seyircinin ruhuna su serper. Kiyarüstemi bu noktada felsefesini şiirle inşa eder. Betonların gölgesinde hızla akıp giden zamanda olaylar, süratle geçen insanlar, her gün farklı bir siyasi ve kültürel akımın bombardımanının dışında burada hayata karşı dingin bir ruhun topraktan, ağaçtan, buluttan damıttığı şairane bir yaklaşım söz konusudur. Bu üç filmin alametifarikası buradadır.

Kiyarüstemi 2008 yılında deneysel denebilecek bir tarzda seyir ve bakış deneyimini altsüt eden sinemanın neliğini bir kez daha tartışan ve Batılı hikaye anlatma biçimini eleştiren Shirin (2008) filmiyle seyirci karşısına çıkar. Bu kez gerçekle kurmaca ikileminden farklı olarak yeni bir yol izler ve kurmacanın kendisini sorunsallaştırır. Perdede seyredebileceğimiz bir film dahi yoktur. Filmi seyreden seyircilerin reaksiyonlarını seyrederiz. Filmin ana karakteri bir sinema salonudur. Bu yönetmenin kendi varlığına sinema tarihinde getirilmiş en büyük eleştiridir. Jean-Luc Godard: “Sinema, DW Griffith’le başlar Kiyarüstemi ile biter.” derken bu anlamda haklıdır. Kiyarüstemi bir filmi olmazsa olmazlarını sorunsallaştırıp film metnini, yönetmenin auteur olarak rejisör olarak tahakkümünü, hikayenin kaçınılmaz kurallarını ve bizzat kendisini yıkar. 2010 yılında İtalya’da çektiği Aslı Gibidir -Copie conforme (2010) filmiyle bu sorunsallaştırmalarına bir yenisini daha ekler. Bir şeyin kopyasının orijinalinden ne farkı olduğunu sorar. Kiyarüstemi yine film metninin kendisini tartışır. Belgeselciliğe yakın bir yaklaşımla filmlerini çeken ve kurgulayan Kiyarüstemi bir anlamda hayatın replikasını yapan adamdır. Peki bu replika orijinalinden eksik ve düşük olarak kabul edilebilir mi? Kopya eserler, kitsch, fotoğraf ve kamerayla kaydedilmiş, belirli bir seçimle kurgulanmış planlar ve sahneler ne kadar gerçektir?

Kiyarüstemi şiir ve sinema arasında kurduğu paralellikte bir yaklaşım geliştirir ve film dediğimiz şeyin zamanla ve hayatla kurduğu ilişkiyi kabullenmez. Kendi zamanını, kendi filmini, kendi hayatını yeniden yaratır. Aslının ne ve hangi olduğunu bilemeyeceğimiz hayatlarımızda gerçeğin ve bir anlamda hakikatin arayıcısı olarak Kiyarüstemi hem onulmaz bir materyalist hem de toprağa yeniden ruh veren bir mistiktir.

Kürşat Saygılı

KAYNAKÇA:

Cihan Aktaş, Şark’ın Şiiri İran Sineması, Nehir Yayınları, 1998

The Pervert’s Guide to Cinema (2006), yön: Sophie Fiennes, senaryo: Slavoj Zizek

www.cinerituel.com'dan alınmıştır.

  1. Tickets
    Tüm Bilgiler
    Tickets Dram, Komedi 
    Türkçe Altyazı
    İtalyan Ermanno Olmi, İranlı Abbas Kiarostami ve İngiliz Ken Loach'un elinden çıkma üç kanatlı bir tablo olan Tickets - Biletler, Orta Avrupa'dan Roma'ya giden aynı şehirlerarası trende geçen üç ayrı öyküyü birleştiriyor...Olmi'nin açılış perdesinde, hava yoluyla ulaşım planları iptal olan bir öğretmen, kendi devrini ve yaşamını gözden geçiriyor. Kiarostami'nin bölümü, bir generalin karısına eşlik eden genç bir adama yer veriyor. Loach'un çektiği dinamik son bölümde ise üç genç ve fazlaca heyecanlı İskoç futbol taraftarı, Roma'daki bir maça gitmekteler.
    • 2005
    • İngiltere,İtalya
    • IMDb 7
    • 232
    • 0
    Nema-ye Nazdik
    Tüm Bilgiler
    Nema-ye Nazdik Belgesel, Criterion Collection 
    Türkçe Altyazı
    Yoksul sinema tutkunu Hüseyin Sabzian, otobüste yaşlı bir kadınla tanışır ve kendisini ünlü İranlı yönetmen Mohsen Makhmalbaf olarak tanıtır. Kadın, buna inanarak, adamı ailesiyle tanıştırmak üzere evine davete eder. Sabzian da, aileyi, yeni çekeceği filme para yardımı yapmaları şartıyla, filminde oynamaya ikna eder. Fakat, zengin Ahankhah ailesi, evi soyacağından şüphelenerek, adamı polise ihbar eder. Sabzian tutuklanır, sorgulama ve yargılanma süreci başlar.
    • 1990
    • Iran
    • IMDb 8,2
    • 303
    • 0
    Ta’m e Guilass
    Tüm Bilgiler
    Ta’m e Guilass Dram 
    Türkçe Altyazı
    Bay Badii yolculuğu esnasında üç farklı kişiden, intiharından sonra kendisini gömmesini rica eder: Kürt bir askerden, Afgan bir öğretmenden ve yaşlı Türk bir tahnitçiden. Aralarından sadece biri bu teklifi kabul eder. Ancak Bay Badii bu yolculuğu esnasında bu kişilerden hayat dersi niteliğinde pek çok şey öğrenecektir.İran’ın en önemli yönetmenlerinden Abbas Kiarostami, bu filminde intihar etmek isteyen orta yaşlı bir adamın, kendisini gömmek için birisini ararken ki yolculuğunu anlatıyor. Konusu son derece bıçak sırtı olan film, meta-narrative finaliyle de çok konuşulmuştu. Ta'm e Guilass (Taste of Cherry) - Kirazın Tadı, Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye'yi kazanmıştı.
    • 1997
    • Fransa,Iran
    • IMDb 7.6
    • 268
    • 0
    Bad Ma Ra Khahad Bord
    Tüm Bilgiler
    Bad Ma Ra Khahad Bord Dram 
    Türkçe Altyazı
    Bir yönetmen olan Behzad, film çekimleri için İran’da bir kırsala gelir. Bölgenin yaşlılarından biri ölüm döşeğindedir. Onun yanında gece nöbetine kalacaktır. Bu vesile ile film, kendisinin yerel topluluğa uyum sağlamak için harcadığı çabayı ve bunun sonucunda da kendi davranışlarını nasıl değiştirdiğini anlatır. Bu sırada bölgede telefonu çekmediği için çalan telefonlara cevap veremez. Sonunda Behzad, bir tepeye doğru yol alır. Bu tepede de bir adam hazine aramaktadır. Behzad hazine için çukur kazan adamla iletişim kurmak istemesine karşın adam çukurdan çıkmaz.
    • 1999
    • Fransa,Iran
    • IMDb 7.6
    • 263
    • 0
    24 Frames
    Tüm Bilgiler
    24 Frames Dram 
    Türkçe Dublaj
    Sinemasal sınırları hep zorlayan, sinemada başyapıtlar çıkaran fotoğraf çekmekten hiç vazgeçmeyen İranlı büyük usta Abbas Kiarostami, ölmeden önce fotoğraf tutkusunu sinemaya taşıdı. 1999 senesinde İstanbul Film Festivali'nden Sinema Onur Ödülü alan Kiarostami'nin veda filmi 24 Kare, fotoğraf ve tablolardan esinlenen her biri dört buçuk dakikalık 24 kısa filmden oluşuyor. Bu benzersiz filmin çıkış noktası ise, metafizik bir soru: Fotoğraf çekildikten hemen sonra ne olur? Görüntünün öteki dünyası neler saklar? Kiarostami'nin yaşamını adadığı 2 sanat, sinemayla fotoğraf arasında bir köprü kuran, hiç diyalog içermeyen 24 Kare, sanatçının sinemaya gönderdiği son aşk mektubu, sinemaseverler için de görsel bir hazine.
    • 2017
    • Fransa,Iran
    • IMDb 6.8
    • 284
    • 0
    Like Someone in Love
    Tüm Bilgiler
    Like Someone in Love Dram 
    Türkçe Altyazı
    Aşk, kaçırılan fırsatlar ve geçişken kimlikler, İranlı auteur Abbas Kiarostami´nin Cannes´da yarışan son yapıtının ana çatısını oluşturuyor. Toskana´da geçen bir aşk öyküsünü anlattığı Certified Copy / Aslı Gibidir´in ardından Kiarostami bu kez Japonya´da, insanı şaşırtan, tuhaf bir ilişki üçgenini gözlemliyor. Eskort kız Akiko ile emekli profesör Takaşi´nin ilk karşılaşmaları pek beklenildiği gibi sonuçlanmaz. Bu ilk buluşmanın arkasından işin içine bir de Akiko´nun maço erkek arkadaşı girince bu üçlünün üstlendikleri roller arzuları, talepleri, yakınlık ihtiyaçları doğrultusunda 24 saat boyunca değişip durur.
    • 2012
    • Fransa,Japonya
    • IMDb 7
    • 387
    • 0
    Khane-ye doust kodjast?
    Tüm Bilgiler
    Khane-ye doust kodjast? Aile, Dram 
    Türkçe Altyazı
    Ahmed, arkadaşının yaptığı ödevi yanlışlıkla eve götürür. Eğer geri getirmezse öğretmeni ona sıfır verecektir. Tam olarak nereye gittiğini bilmeden, başka bir köyde oturan arkadaşına ödevini geri götürmek için maceralı bir yola koyulur.Yolda köylülerle karşılaşan Ahmed'e, bazı köylüler caydırıcı davranırken bazıları ise yardımcı olmaya çalışır. Bu sahnelerde yönetmen İran köylülerinin yaşamlarını ve hayata bakışlarını yansıtır.
    • 1987
    • Iran
    • IMDb 8.1
    • 431
    • 0
    Zendegi va digar hich
    Tüm Bilgiler
    Zendegi va digar hich Dram 
    Türkçe Altyazı
    1990'da Kuzey İran'ı sarsan depremin ardından, bir baba ile oğlu "Arkadaşımın Evi Nerede?" filminin iki çocuk oyuncusunun akıbetlerini öğrenmek için, yerle bir olmuş bölgeye doğru yola koyulurlar. Yolda birçok olaya tanık olurlar ve depremin yarattığı kaosu görürler. Ziyaretçiler, iki çocuğun memleketinde, bütün kayıplara ve her tarafı etkisine alan yıkıma karşın, felaketten kurtulanların yaşamının bütün görkemiyle sürdüğünü keşfederler... Toplumsal eleştiri ile bir trajedinin aktarımını birlikte harmanlayan bir yol filmi olan ve yaşamı öven bir film. Yaşamın alt edilmez gücünü ve insanın kendini gerçeğin gerekliliklerine açmasının önemini vurguluyor.
    • 1992
    • Iran
    • IMDb 7.9
    • 365
    • 0
    Zire darakhatan zeyton
    Tüm Bilgiler
    Zire darakhatan zeyton Dram 
    Türkçe Altyazı
    1990 İran depremi sonrasında, Kuzey İran'da geçer. Yönetmenin Deprem Üçlemesinin (Köker Üçlemesi) bu son filmi, kendisi de ilk film Arkadaşımın Evi Nerede'nin çekim öyküsüne dayanan ikinci film Ve Yaşam Sürüyor'un yapım öyküsüyle ilgilidir. Diğer Kiyarüstemi filmleri gibi basit ve doğal bir anlatımın hakim olduğu filmde, sanat ve hayat arasındaki ilişki tüm karmaşıklığıyla ve kurguyla gerçeğin sınırları sürekli bulanıklaştırılarak ele alınmıştır."Zeytin Ağaçları Altında" yönetmenin başka bir filmi için oyuncu seçmeye çalışmasının anlatıldığı bir filmdir.
    • 1994
    • Fransa,Iran
    • IMDb 7.8
    • 418
    • 0
    Dah
    Tüm Bilgiler
    Dah Dram 
    Türkçe Altyazı
    Tahran'da bir kadın arabasıyla yola çıkmıştır. Arka arkaya arabaya binenler aracılığı ile bir kadının yaşamını ve İran'da yaşayan kadınların dünyasını tanımaya başlarız. Sürücü ile konuklar arasında geçen her diyalog, on bölümlük filmin bir parçasını oluşturur.Arabada gerçekleşen konuşmalar, kadınların aile yaşamlarına ve toplumda kendilerini ifade etme çabalarına ışık tutar.İran sinemasının en önemli yönetmenlerinden Abbas Kiarostami'nin imzasını taşıyan film, sıradışı anlatımı ve öyküleriyle dikkat çekiyor. Gösterildiği festivallerde yoğun ilgi gören yapım, bizde de İstanbul Film Festivali'nde gösterilmişti.İran sinemasını yakından takip edenlerin kaçırmayacağı film, tüm dünyanın beğenisini kazanan güçlü bir sinemayı keşfetmek için de önemli bir adım. Yani her durumda ilgisiz kalmamakda yarar var.
    • 2002
    • Iran
    • IMDb 7.4
    • 435
    • 0
    Copie conforme
    Tüm Bilgiler
    Copie conforme Dram, Romantik 
    Türkçe Altyazı
    Toskana'da aşk başka nasıl anlatılır? Aşk yuvası küçük oteller, kafelerde birbirinin gözüne bakan âşıklar... Bir çift gibi görünmeye çalışan bir kadın ve bir erkek... Adam, bir konferansa konuşmacı olarak katılan İngiliz bir yazar; kadın, Fransa'dan gelen bir sanat galerisi sahibi. İşte herhangi bir zaman, herhangi bir yerde, herhangi birinin başına gelebilecek bir öykü...
    • 2010
    • Belçika,Fransa,Iran,İtalya
    • IMDb 7.3
    • 598
    • 0
Abbas Kiarostami Haberleri
“Yönetmen olmasaydım, poltikacı olurdum. Şimdi ne olmak istediğime gelince: ŞAİR”Muhsin Makhmalbaf“Men çi guyem tamburam çi guye” (1)
  •   26
  •   0
Aşağıda okuyacağınız metin, yakın zamanda kaybettiğimiz büyük yönetmen Jacques Rivette'nin ölümünden birkaç gün önce geçti. Metinde yönetmenin izlediği filmlere ve takip ettiği yönetmenlere dair görüşleri yer alıyor. Bir nevi film güncesi olarak adlandıracağımız bu metni, sinefesto.com ekibinden Serkan Baştimar ve Dilara Ekşi'nin çalışmaları sonucu sizlere ulaştırabildik.
  •   72
  •   0
Polonya Film Okulu’nun ilk temsilcilerinden Andrzej Wajda aynı zamanda Avrupalı bir sinemacı kuşağının da son ustalarındandı. Arkasında son derece renkli bir filmografi bırakan entelektüel yönetmen, özellikle ülkesinin savaş sonrası yaşadığı yıkımı anlatan üçlemesiyle tanınıyordu.
  •   85
  •   0
BBC Kültür, dünya sinemasının gelmiş geçmiş en iyi filmlerini belirlemek için 43 ülkeden 209 film eleştirmeninin görüşlerine başvurdu. İşte ilk 100'e giren filmler…
  •   400
  •   1