Klasik bir polis-suçlu dramasının dışında bir yapım olan “Life on Mars”ta, ana karakter Dedektif Sam Tyler (John Simm), arabasıyla yolda seyir halindeyken karşına bir araba çıkar ve ona çarpmamak için aniden durur. Fakat başına olmadık bir kaza gelir. Gözlerini açtığında ise kendisini 1973 yılının İngiltere’sinde bulur. Neden ve nasıl olduysa farklı bir yere gelmiştir. Biraz kendine gelince arabasının içinde bir evrak görür ve Manchester bölgesine atandığını fark eder. Merkeze geldiğinde burasınının 21. yüzyılda da kullandıkları aynı merkez binası olduğunu anlar. İçeride ise ekip arkadaşları onu beklemektedir. Büro amiri olan Gene Hunt (Philip Glenister) ile iyi (!) bir şekilde tanışır. Hunt ve ekibinin, suç dosyalarına ve suçlulara yaklaşımlarının bilimsel ve analitik düşünceden daha çok şiddet ve işkenceye dayalı olduğunu görür. Tyler’ın da ekibe katılmasıyla birlikte, ekip suç dosyalarını çözmek için kolları sıvar. Tyler, bir yandan bu işlerle uğraşırken bir diğer yandan da geleceğe geri dönmenin yollarını araştırmaya başlar.

Ejderha Dövmeli Kız serisiyle altın çağını yaşayan İsveç merkezli suç ve gerilim filmleri, Kenneth Branagh’nın başrolünde oynadığı Wallander ile TV’ye taşınıyor. Üç bölümlük Wallander, 2009 yılında BAFTA TV Award’dan En İyi Drama Dizisi dahil beş ödülle döndü. İsveçli yazar Henning Mankell’in dedektif Kurt Wallander’ın maceralarını anlattığı roman serisinden uyarlanan Wallander, kendine özgü ana karakteriyle suç dizisi tutkunlarını ekran başına toplayacak. Ünlü İngiliz aktör Kenneth Branagh tarafından canlandırılan Wallander, üstlendiği cinayet davalarını kişiselleştiren ve bu uğurda hem hayat düzenini hem de ailesini ikinci plana atan, işinde usta bir dedektif. Hayatı ve yaptığı işi sorgulamaktan hiç vazgeçmiyor ve işi kurbanlarla empati kurmaya kadar vardırıyor. Aynı zamanda gerçeği öğrenmek için sahip olduğu her şeyi tehlikeye atacak kadar gözü kara. İsveç’te 26 bölümlük bir TV dizisine konu olan Kurt Wallander, romanlar vesilesiyle dünya çapında da tanınan bir karakter. Almanya’da Wallander roman serisinin satışları, Harry Potter’ı geçmiş durumda. Öyle ki, Henning Mankell İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne kadar geçen süre içinde, ülkenin en çok okunan yazarı. Dizinin İsveç versiyonunu izlemeyen Branagh, Wallander’ı kendine has bir şekilde yorumlamaya karar vermiş. Aktörün performansı, 2010 yılında BAFTA TV Award’da kendisine En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazandırdı. Emmy ve Altın Küre adaylığı da cabası.

Venezüella'da bir eylemciyken Sudan'da devlet tarafından kayırıldığı mahkûmiyetine, oradan da yolun sonunda Fransız polisine teslim edilişine Çakal Carlos, benzerine zor rastlanır bir çağdaş zaman efsanesi.

Mary Ann Singleton, TV kişiliği olarak yeni kariyerinde ilerlemeye çabalarken, Michael Tolliver, Jon Fielding'den ayrılmasının ardından sahaya çıkıyor. Boşandıktan sonra Prue Giroux, parkta tanıştığı gizemli bir yabancıda teselli bulur. Brian Hawkins, işiyle ve Mary Ann'le olan yeni tekeşli ilişkisiyle mücadele ediyor ve DeDe Halcyon Day, Mary Ann'in beklediği haber olabilecek tehlikeli bir açıklamayla geri dönüyor.

Bu belgesel serisi Arktik ve Antarktik bölgelerinin donmuş yaban hayatını daha önce hiç görmediğiniz ve belki bir daha göremeyeceğiniz yönleriyle ekrana getiriyor. Bu belgesel serisinde bu yalnız bölgelerin her yerine gideceğiz. Hem kuzeye hem de güneye. Harikalarına belki de son defa şahit olacağız. Ve her şeye rağmen hayatta kalma mücadelelerinin sıra dışı örneklerini keşfedeceğiz. Gezegenin başka hiç bir yerinde bulunmayan örnekleri.

Beş başarılı çağdaş yönetmen, İkinci Dünya Savaşını kayıt altına almak için orduya katılan beş efsanevi Hollywood film yapımcısının hikayesini anlatıyor.

Seçkin özel ajanlar, zor ve tehlikeli görevler... IMF - Impossible Mission Taskforce yani İmkansız Görevlerin Ekibi´nde, süper gizli ajanlar yer alıyor. Kılık değiştirme, plastik makyaj, rol yapma, teknolojik özel aletleri kullanan bu ekibin başaramayacağı iş yok. Ekip lideri yeni görevlerini, hedeflerini ve detaylarını, dinlendikten sonra kendini imha eden bir kasetten alıyor. Ekip üyeleri hızlı bir şekilde durumu değerlendirip araştırmalarını bitirdikten sonra görev dağılımı yapıyor. Büyük bir uyum içinde çalışan, kılıktan kılığa giren gizli ajanlar çoğu kez ölümle burun buruna geliyor.1966 -73 yılları arasında ülkemizde ve tüm dünyada fırtınalar estiren dizinin aldığı çeşitli ödüller ise:1967 Emmy En seçkin dramatik dizi,1967 Emmy En seçkin eser Bruce Geller,1967 Emmy En iyi devamlı kadın başrol oyuncusu Barbara Bain,1968 Altın Küre En iyi Tv Programı,1968 Altın Küre En iyi erkek star Martin Landau,1968 Emmy En iyi devamlı kadın başrol oyuncusu Barbara Bain,1969 Emmy En iyi devamlı kadın başrol oyuncusu Barbara Bain,1971 Altın Küre En iyi Aktör Peter Graves.

Canavarların dünyasına tanıklık edin! Güçlü bir doğal tarih bilgisi ve gelişmiş bilgisayar teknikleri yardımıyla, ‘Canavarlar Dünyası' nesli tükenmiş bambaşka bir dünyanın kapılarını sizler için aralıyor. Yırtıcı Etoburlardan ve büyük cüsseli Otoburlara kadar, hiçbir yerde göremeyeceğiniz canlıların dünyasına adım atacak, haberdar bile olmadığımız bir dünyaya geri döneceğiz.

Dizi, doğumları, ölümleri, aşk ve ihaneti, büyük siyasi olaylar, ulusal kimlik karışıklığı, din, seks, çalışma kurallarına karşı yapılan isyanları ve köylülerin belleklerinden bütün bunları kırıp modernleşmeye başlamasını konu alıyor.

Finlandiya’da yaşayan dar gelirli çiftçi Pasi, eşinin ve dört çocuğunun geçimini sağlamak için geçici işler yapar. Arkadaşı Reiska ile ormanın derinlerinde kaçak içki üretmeye başlayınca, eşi Pasi’nin yine çok içmeye başlayacağından endişelenir. Gerçek bir hikayeden ilham alan Mikko Niskanen imzalı bu başyapıt, kırsal yaşama dair idealize tahayyülleri yerle bir ediyor. Şiddetle lekelenecek cennet gibi bir ortamda başlayan Kahdeksan Surmanluotia (Eight Deadly Shots) (Eight Fatal Shots) - Sekiz Ölümcül Kurşun, kırsalda yaşayan insanların pençesine düştüğü yoksulluk kıskacını gözler önüne seriyor.

Amerika'da birçok yerde ırkçılığın köklü olduğu bir zamanda Roddenberry ırk ayrımcılığının ve seksizm'in olmadığı bir 23. yüzyıl hayal ederek çok-ırklı ve farklı cinsiyetlerden oluşan bir mürettabat yarattı. Bunun yanında yarı-insan yarı-volkan Spock gibi uzaylı ırklardan karakterler'de ekledi ve bunları hepsini Birleşmiş Gezegenler Federasyonu altında topladı. Diğer yenilikçi Uzay Yolu buluşları ise yapım sorunlarını karşılamak içindi. Işıktan hızlı warp sürücüsü bilim kurgu için yeni değildi ama anlartımda Atılgan'ın uzayda çabucak seyahat etmesini sağladı. Mürettabat'ın bir yerden bir yere ışınlanmasını sağlayan madde taşıyıcı, karakterleri gemiden gezegene, gezegende gemiye çabuçak taşımak içindi. Her bölüm için bir uzay mekiğinin iniş kalkış sahneleri çok pahalıya mal olmaktaydı. Uzay Yolu ilk olarak CBS televizyonuna önerildi. Fakat CBS o zamanlar tercihini başka bir bilim kurgu dizisi olan Lost in Space'ten yana kullandı. Daha sonra Uzay Yolu ilk önce bri pilot bölüme izin veren ve sonra geri çeviren NBC'ye önerildi. (NBC yöneticileri daha sonra şovun fazla entelektüel olduğunu dile getirdiler.) Fakat NBC hiç alışılmamış bir şey yaparak yeni bir pilot bölüm çekilmesine izin verdi; "en:Where No Man Has Gone Before". Orijinal karakterlerden sadece Spock ve orijinal oyunculardan sadece Leonard Nimoy ve Majel Barrett kalmıştı. İlk pilot'ta çekilen çekimlerin çoğu daha sonradan iki parçalık "en:The Menagerie"'de kullanıldı. İkinci pilot bölümde ana karakterler Kaptan Kirk (William Shatner), baş mühendis kıdemli yüzbaşı Scott(James Doohan), yüzbaşı Sulu(George Takei) takdim edildiler. Sadece bu bölümde Sulu'nun ünvanı geminin fizikçisi iken daha sonra dümenci olarak değiştirildi. Geminin baş doktoru ve kaptanın sırdaşı Dr. McCoy ve kâtip Janice Rand ve haberleşme subayı teğmen Uhura daha sonraki bölümlerde diziye dahil oldular. Roddenberry'nin her ikiside son derece akıllı ve profesyonel asyalı Sulu ve zenci Uhura'yı eklemesi o zamanlar hemen hemen hepsi beyaz, olmayanların ise steriotipler olduğu bir zaman için çok cesurca bir karardı. Roddenberry'nin personelleri arasında sanat yönetmeni Matt Jeffries vardı. Katkıları daha sonra bütün Federasyon gemilerinin yapımında kullanılan Jeffries Tüpleri ile onurlandırıldı. Jeffries'in tabak ve silindir dizaynı daha sonra üretilen neredeyse bütün Federasyon gemileri için standart oluşturdu. Jeffries aynı zamanda Atılgan'ın köprü dizaynı da gerçekleştirdi. II. Dünya Savaşı'nda ki tecrübesini ve bir havacı olmasını kullanarak ergonomik bir köprü dizayn etti. Kostüm tasarımcısı William Ware Theiss Atılgan mürettabatının üniformalarını ve misafir aktrislerin çarpıcı kıyafetlerini yarattı. Wah Chang, açılır kapanır haberleşme aygıtı, algılıyan, kaydeden, hesaplayan küçük bilgisayar trikoder ve faser silahlarını yaptı. Daha sonra Gorn ve diğer yaratıkları yaratacaktı. Dizi televizyon izleyicilerini daha sonra alışılmış hale gelen bilim kurgu terimleri ile tanıştırdı; Warp sürücüsü, ışınlanma, kablosuz el aletleri ve...

Yıl 1990, rave sahnesi İngiltere'ye yeni girdi. Taş güllerin sesi Shaun'a ve çeteye doğru gizlenir. Bu, Woody ve Lol'ün aile içi bir mutluluk içinde yaşadıkları, tekrar mutlu oldukları anlamına gelir. Ancak bu yıl herkeste büyük değişiklikler görecek. Bu 1990 yılı. Burası İngiltere.Shane Meadows tarafından yazılan ve yönetilen This Is England '90, eleştirmenlerce beğenilen This Is England (2006) ve ardından BAFTA ödüllü ' This Is England '86 ve '88 dizilerinden - Kanal 4'ün şimdiye kadarki en yüksek reytingli dramalarından ikisi. İngiltere 80'lerden 90'lara doğru ilerlerken aşkı, kahkahayı ve geleceği arayan bir grup arkadaşın çalkantılı hayatlarının grafiğini çizen This Is England, Woody, Lol, Shaun ve çetenin geri kalanının talihsizliklerini, büyümenin yükselen yüksek ve üzücü alçaklıklarıyla mücadele ederken takip ediyor - ve devam ediyoruz. Ufuk açıcı bir film müziğine ayarlanan bu uzun zamandır beklenen son bölüm, çeteyi yeni bir on yılın çılgın sahnesini kucaklarken bulur. Ancak 'aşk yazlarının' mutlak neşesi ve katkısız neşesi kısa sürede yerini kasvetli bir kışa bırakır. Hayatın keskin gerçekliği tutunurken ve nihayetinde hayat alırken, bu yeni sezon herkeste muazzam bir dönüşüm görecek.

Bilim tarihi genellikle bir dizi atılım, devrim ya da bazı büyük bilimcilerin dâhice düşünce ve buluşları üzerinden anlatılır. Ancak gerçek yaşamda olayların her zaman öncesi, sonrası ve içinde yer aldığı tarihsel bir bağlam vardır. Bilim "biz kimiz?", "nereden geliyoruz?", "nelerden oluşuyoruz?", "orada ne var?" gibi büyük soruların ürünüdür. İnsanlığın bu sorulara yanıt arayışının öyküsü, bilimin de öyküsüdür. Altı bölümden oluşan belgeselde klasik dönemden günümüze kadar bilimin her alanındaki atılımların izi sürülüyor. en zorlu kuramların anlaşılabilir bir dille anlatıldığı, bilim tarihine ilişkin düşüncelerimizde köklü değişikliklere neden olacak içeriğiyle bu eşsiz kılavuz, bilimin nereden geldiğini ve günümüzde neden yaşamsal bir önemi olduğunu bütün açıklığıyla ortaya koyuyor.

Genç bir siyasi araştırmacı olan Sonia Baker'ın öldürülmesi, gazeteci Cal McCaffrey'i hükümet ile büyük şirketler arasındaki karmaşık bağlantıları ortaya çıkarmaya yönlendirir.

Sorunlu bir zihne sahip yetenekli bir polis olan saygın polis memuru John River, yakın zamanda bir meslektaşının kaybıyla uzlaşmak için mücadele eder ve trajik sonuçlarla Londra genelinde bir şüpheliyi kovalar. Şimdi yetkililerle çelişen River, sözünü tutmadığı için onu suçlayan öldürülen gencin annesine son vermeye çalışırken güvencesiz bir duruma düşer.

Danny, sabahları erken saatte kalkarak gazete dağıtımı yapan bir çocuktur. Ailesi onu akşam saat 21:00 sularında yatağına yatırdıktan sonra, onu kimse görmemiştir. Yokluğundan habersiz olan annesi Beth, özel bir etkinlik için okula geldiğinde oğlunun okula hiç gelmediğini öğrenir. Çok geçmeden, 11 yaşındaki oğlunun trajik cinayet haberiyle sarsılır.Kasabanın Harbour Cliff plajında bulunan ceset, plaja hakim bir tepeden aşağıya itilerek öldürüldüğü düşünülse de yapılan otopsi sonuçları olayın bu kadar basit olmadığını ortaya çıkarır. Yaklaşık 35 kilometrekarelik yüzölçümüyle küçük bir kasaba olan Broadchurch’de katili bulmak hiç kolay olmayacaktır.