Çocukluğunda bolca savaş görmüş, İtalyanların Yunanistan'ı işgali ve Nazilerin Atina'ya girişi ilk hatıraları arasında yerini almıştır.
Pek çok Yunanınki gibi dramatik bir çocukluk ve ergenlik geçiren Angelopoulos bu yüzden o sıcak Akdeniz ülkesinde buz gibi soğuk filmler yapan bir yönetmen haline gelmiştir.
İlerleyen yaşlarında geçmişine bir bakıma tepki göstereceği nice çalışmalara imza atacaktır ama öncesinde hukuk eğitimi alırken şiir ve kısa öyküler yayımladığı yıllarda ne yapmak istediği yavaş yavaş şekillenir.
1960 yılında Yunan sinemasında Serseri Aşıklar (À bout de souffle) filmini keşfi, askerlik görevini yerine getirmesini takiben Paris'e gitmesine neden olur.
Burada Sorbonne Üniversitesi'nde edebiyatın yanı sıra filmoloji ve antropoloji üzerine aldığı kısa süreli bir eğitim sonrasında da L'IDHEC (Sinematografik Araştırmalar Enstitüsü) adlı bir Fransız sinema okulunda kurslara katılır.
Ancak Angelopoulos'un ilerleyen yıllarda tüm filmlerinde de sıklıkla göreceğimiz çok uzun plan-sekanslara doğru evirilecek olan provokatif panoramik çekimler yapması daha eğitim aldığı bu ilk yıllarda Paris'te okuduğu bu enstitüde kabul görmeyince 1961 yılında okuldan atılır fakat burada en azından Fransız görüntü yönetmeni Jean Rouch ile yakınlaşma imkânı bulur.
1963 yılı sonunda Yunanistan'a dönmeden önce, gündüzleri Musée de l'Homme'da Jean Rouch ile, geceleri ise sahip olduğu sinema kültürünün temellerini edindiği Cinémathèque Française'de yer gösterici olarak çalışır.
Paris'teki okul ile bağlantısını kopardıktan sonra Yunanistan'a geri dönen Angelopoulos, sonradan askeri cunta tarafından kapatılan günlük Demokratik Değişim (Demokratiki Alagi) gazetesinde film eleştirmeni olarak çalışır, 1967 yılına kadar sinema üzerine haftalık köşe yazıları yayımlanır.
Bu arada, 1965 yılında, bir pop müzik grubunun hikayesini anlattığı kısmen belgesel olan Forminx Story adlı uzun metrajlı bir film için çalışmaya başlar, ancak yapımcı ile yaşadığı anlaşmazlık nedeniyle çekimden vazgeçer.
1968 yılında, Jean Rouch tarzı bir gerçekçi sinema çalışması olan ve insanların ideal eş fantezileri ile ilgili sokak röportajlarının yer aldığı Yayın adlı bir kısa filmi yönetir.
Bu, Angelopoulos'un son iki filmi olan Ağlayan Çayır ve Zamanın Tozu dışındaki tüm filmlere yaratıcı katkıda bulunan büyük kameraman Giorgos Arvanitis ile ilk iş birliğidir.
Bu süre içinde Angelopoulos çok açık bir şekilde derin bir kişisellik ve şiirsellik taşıyan kendi üslubunu çok geçmeden bulur ve bu ilk film, klasik mit literatürüne düzenli olarak yapılan dolaylı ve ustalıklı atıflarla dolu sonraki çalışmalarının dayanağını oluşturur.
Genel itibarıyla çalışmalarını üç döneme bölen Angelopoulos'un sinemaya yansıyan izdüşümü; ilki Batı Avrupa'daki genel ideolojik kargaşayla örtüşen tarihi-siyasi filmler döneminden, sonraki tarih ve siyasetin artık tuvalde yer almadığı ve karakterler üzerinde daha fazla odaklandığı filmlerin döneminden ve bir diğeri de daha varoluşçu, insan kaderini daha bir odağa yerleştirmiş, dış ve iç sınırlar, kayıp bir merkez arayışı gibi temaların uzun, büyük ve acılı bir ağıtın parçaları gibi ortaya çıkıp durduğu üçüncü bir dönemden ibarettir.
Filmlerinde sıkça vurguladığı en önemli temalar İkinci Dünya Savaşı ve İç Savaş yüzünden büyük bir değişime uğrayan geleneksel Yunan kırsal hayatıdır.
Onu etkileyen şeyler
Sinemayı kendisine hayat veren soluğu gibi gören Angelopoulos, yeni bir filme başladığında müthiş bir heyecan duyduğundan; derisinde bir karıncalanma hissettiğinden ve bu özel duygunun biraz sevişmek gibi olduğunu düşündüğünden bahsederdi.
Kendisini bu kadar etkileyen sinema dünyasında Angelopoulos'un en sevdiği filmler arasında Yurttaş Kane (Citizen Kane, 1941), Korkunç Ivan (Ivan Groznyy, 1944), Söz (Ordet, 1955), Sekiz Buçuk (8½, 1963), Nosferatu (Nosferatu, eine Symphonie des Grauens, 1922), Serüven (L'avventura, 1960), Altına Hücum (The Gold Rush, 1925), Yağmurdan Sonraki Soluk Ayın Hikâyeleri (Ugetsu monogatari, 1953), Yankesici (Pickpocket, 1959), Persona (1966) yer alırdı.
Sonsuzluğa uzanmış bir üstat
Yaşamında pek çok sorunun üstesinden gelmeyi başarmış olan Angelopoulos, 2009 yılında İzmir'deki bir konferansa katılmak için Atina Havaalanı'na gittiğinde domuz gribi (H1N1) olduğu tespit edildi ve karantinaya alındı, ancak neyse ki bünyesi bu virüsü yenmiş ve yaşamına kaldığı yerden devam edebilmişti.
Fakat Angelopoulos 24 Ocak 2012 günü, akşam saatlerinde Pire-Drapetsona otoyolunda, Öteki Deniz adlı yeni filminin çekimi sırasında kendisine çarpan bir motosiklet yüzünden yaşama veda etti.
Olay yerinden ambulansla Faliro'daki bir hastaneye götürülen ünlü yönetmen, yoğun bakıma alındı ancak hastanede yaşamını yitirdi.
Yunanistan'ın önemli gazetelerinden Kathimerini, Angelopoulos'un ölüm haberini, ölümünün şüpheli olabileceği iması ile manşetten verdi ve Angelopoulos'a çarpan aracın polise ait olduğu iddiasını dile getirdi.
Bu trajik ölümüyle bir gün herkesin sonsuzluğa doğru uzanacağını sevenlerine hatırlatan Angelopoulos'un trajedisi bununla da bitmedi; 24 Temmuz 2018'de meydana gelen Yunanistan yangınında, onun Atina yakınlarındaki Attika'nın doğusunda bulunan evindeki bütün kitapları, mektupları ve yazışmalarının yanı sıra tüm arşivi, kültürel mirası yok oldu ve yangında evinin bir harabeye döndüğü ortaya çıktı.
Bu elbette sadece modern Yunan kültürünün değil, dünya kültürü için de büyük bir kayıp oldu.
Filmografisi
İnsanlığın büyük trajedilerine ulaşabilmeyi başaran nadir yönetmenlerden olan Angelopoulos 1970'li yıllar boyunca, kendisine uluslararası bir itibar kazandıran politik ve tarihsel bir film dörtlemesinin yönetmenliğini üstlendi.
1980'li yıllarda, politika geçmişe yöneldi ve filmlerinde bireysel betimlemelere daha fazla ağırlık verdi.
Filmlerinde müzik kullanmamaya özen gösteren kimi yönetmenlerin aksine müzik kullanımına büyük özen gösteren Angelopoulos müziği her daim çalışmalarının üçüncü boyutu yani derinliği olarak tanımladı, Eleni Karaindrou ile birlikte pek çok yapımda unutulmaz yapıtlar ortaya çıkardı.
Alışılmışın dışında geniş ve durgun plan çekimleriyle; hareketli görüntülere ve kolay izlenen ve kolay anlaşılan filmlere alışkın izleyiciye pek uymayan hatta çoğu filmini bütünüyle kavrayabilmek için zaman zaman onun sözlerine ihtiyaç bırakan bir filmografiye sahip olan Theo Angelopoulos'un filmleri kesinlikle büyük perdede izlenmeyi hak etmektedir.
Ancak günümüz koşullarında bambaşka dinamiklerin hâkim olduğu sinema sektöründe bu filmleri büyük ekranda izleyebilmek gibi bir şansımızın çok mümkün olmayacağını düşününce dijital ortamlardaki kötü kopyaları bile bu şaheserleri keşfetmek ya da yeniden seyretmek isteyenler için tatmin edici olacaktır.
Yeniden Yaratma
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Toula Stathopoulou, Yannis Totsikas, Thanos Grammenos, Petros Hoedas, Mihalis Fotopoulos, Yannis Balaskas, Nikos Alevras, Alekos Alexiou, Mersoula Kapsali, Fokas Kapsalis, Tonis Lykouresis, Panos Papadopoulos, Telis Samandas, St. Vasdekis, Th. Vasdekis, Theodoros Angelopoulos, Giorgos Arvanitis, Hristos Paligiannopoulos / Süre: 100 dakika
Angelopoulos'un bir gazete haberinden esinlenerek, yarı terk edilmiş bir köyde, beş kişilik bir ekip ve köylülerden oluşan bir oyuncu kadrosuyla, 1970 yılında, 27 günde tamamladığı Anaparastasi (Reconstruction) adlı bu ilk uzun metrajlı filmi; Yunanistan'ın Epir bölgesinde, Tomaros Dağı'nın eteklerindeki bir köyünde işlenmiş bir cinayeti ele alıyor ve bu dava için atanmış olan bir savcının cinayetle ilgili soruşturmalarını takip ediyor.
Almanya'da bir göçmen olarak çalışan Kostas günün birinde memleketine dönüp elinde bir tahta bavulla çıkagelir, ama geri döndüğü ilk günün ertesinde karısı ve onun sevgilisi tarafından öldürülür.
Bu ölümün nasıl gerçekleştiğini göremiyor olsak da son zamanlardaki hareketleri maktulün bir yakınında şüphe uyandırınca Kostas'ın karısı Eleni bu durumla ilgili soruşturmaya alınır, tekrarlanan sorgulamalar sayesinde kocasının yokluğunda yalnızlığını gideren sevgilinin de suç ortaklığında gerçekleşen bu ölümün zanlıları başlarda birbirlerini suçlarlar ama nihayetinde itirafta bulunurlar.
İlk sekanstan itibaren izleyiciler kimin öldürüldüğünü, nasıl ve kimin yaptığını biliyorsa da bu süreç Angelopoulos'un çoğu kez başvurduğu yöntemlerden biri olarak parça parça izleyiciye aktarılır.
Haliyle film doğrudan suçun kendisini ele almaktan ziyade, içinde bulunduğu dönem itibarıyla yoğun dış göç yaşanan bir muhitin öyküsüyle soruşturmanın ayrıntılarını harmanlayarak bu suç bireysel ve kolektif etkileriyle birlikte incelenir.
Yunan taşra gerçekliğini gözler önüne seren soğuk, çetin ve acımasız bir manzaraya eşlik eden hikayesinin yanı sıra gerilim temasıyla da öne çıkan film; 1979 Nisan'ında, Türkiye'de her ne kadar Yeniden Yaratma (Yeniden Yapılanma) başlığıyla vizyona girmiş olsa bile, filmin adı Yunanca'da "olay yeri incelemesi, tatbikat ya da yeniden canlandırma" anlamlarına gelmektedir.
Ayrıca filmde, olayı izleyen bir gazeteci rolünde seyircinin karşısına çıkan Angelopoulos'un bu ilk filmi, aynı dönem Yunan sinemasının konformizminden oldukça farklı bir ideolojik tarz ve yaklaşım ortaya çıkardığı için Yeni Yunan Sineması'nın doğuşu olarak da kabul görmektedir.
Selanik Film Festivali'nde beş ödül birden kazanan film, Hyeres Film Festivali'nde de En İyi Yabancı Film Ödülü'nü alır, Berlin Film Festivali'nde ise Uluslararası Film Eleştirmenleri (FIPRESCI) özel ödülünü kazanır; böylelikle, Theo Angelopoulos bu filmle dünyanın pek çok yerindeki eleştirmenlerin dikkatini üzerine çekmeyi başarır.
'36 Günleri
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Vangelis Kazan, Kostas Pavlou, Thanos Grammenos, Giorgos Kyritsis, Petros Zarkadis, Christoforos Nezer, Toula Stathopoulou, Christos Kalavrouzos, Vasilis Tsaglos, Giannis Kandilas, Petros Hoedas, Takis Doukakos, Alekos Boubis, Giorgos Tzifos, Kaiti Ibrohori, Kostas Sfikas, Yannis Smaragdis, Petros Markaris, Thanassis Valtinos, Lambros Papadimitrakis, Titika Vlahopoulou, Christoforos Himaras, Alexis Argyriou, Gianka Avagianou, Margarita Gerardou, Kiriakos Katrivanos , Panos Kokkinopoulos, Kostas Mandilas, Telis Samandas, Manos Venieris / Süre: 105 dakika
İlk filminin başarısından sonra çağdaş Yunanistan'la ilgili bir Tarih Üçlemesi için kollarını sıvayan Angelopoulos'un Meres tou '36 (Days of '36) adlı bu ikinci filmi; General Metaksas'ın (Ioannis Metaxas) diktatörlüğünü dayattığı seçimlerin hemen öncesinde geçiyor ve Parlamento'daki muhafazakâr bir üyenin rehin alınmasını anlatıyor.
Bir işçi mitinginde bir sendikacı öldürülür ve eski bir polis muhbiri Sofianos tutuklanarak cinayetle suçlanır.
Oldukça sorunlu bir şahsiyet olan ve girdiği hapishanede gözetim altında olan eski bir uyuşturucu kaçakçısının eski suç ortaklarına ulaşmasını sağlamak ve onları alt etmek için kullanılan bu siyasi tutuklunun, kendisini görmeye gelen milletvekilini rehin almasını konu eden filmde hükümetin defalarca tereddüt etmesine rağmen, rehin alan sonunda öldürülür.
Yetkililer için utanç verici ve giderek saçma bir skandala dönüşen bu cinayet, sonra yaşanan şiddetli baskı döneminin bir habercisi olur.
Angelopoulos'un bu filmde tasvir ettiği şey sayesinde Yunan tarihi görüşünü yansıtan iki gerçek ortaya çıkar.
Birincisi; hükümet o kadar zayıf ve yozlaşmıştı ki bir kişinin eylemleri onu neredeyse alaşağı ediyordu, ikincisi ise bir sorunu ancak cinayetle çözebilecek kadar beceriksiz olduğuydu.
Selanik Film Festivali'nde En İyi Yönetmen ve En İyi Görüntü Yönetmeni ödüllerini alan bu film, Cannes Film Festivali resmi seçkisine paralel olarak düzenlenen Yönetmenlerin On Beş Günü adlı programda yer alırken Berlin Film Festivali'nde yönetmene bir kez daha Uluslararası Film Eleştirmenleri (FIPRESCI) En İyi Film Ödülü'nü kazandırır.
Tiyatro Kumpanyası
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Eva Kotamanidou, Vangelis Kazan, Aliki Georgouli, Kiriakos Katrivanos, Stratos Pahis, Nina Papazaphiropoulou, Giannis Fyrios, Alekos Boubis, Maria Vassiliou, Grigoris Evangelatos, Petros Zarkadis, Kosta Stiliaris, Nena Menti, Giorgos Mazis, Costas Messaris, Stelios Lionakis, Yorgos Kafkas, Giannis Kafaloukos, Kostas Mandilas, Minas Konstadopoulos, Mary Antonopoulou, Thanos Grammenos, Haris Pisimisis, Danis Katranidis, D. Peletis, Giorgos Koutiris, T. Loudaros, Takis Doukakos, Iakovos Pairidis, Kaiti Ibrohori, Katerina Bourlou, Roza Neogenni, A. Johnson, Giorgos Tzifos, Dimitris Mitsopoulos, Christoforos Nezer, Alexis Argyriou, Kostas Pavlou, Giorgos Verlis, Ketty Grigoratou, Panos Kokkinopoulos, Spyros Stamatellos, Vasilis Tsaglos, Dimitris Kaberidis, Ioanna Kiourtsoglou / Süre: 230 dakika
Angelopoulos'un 1974-75 yıllarında hem senaryosunu yazdığı hem de yönettiği, çağdaş Yunanistan'la ilgili Tarih Üçlemesi'nin ikinci yapımı olan ve modern sinemanın başyapıtlarından biri olarak düşünülen dört saate yakın uzunluktaki O thiasos (The Travelling Players) adlı bu destansı filmde olaylar; 1939'dan 1952'ye kadar Yunanistan'ı dolaşan bir grup oyuncunun etrafında dönüyor.
Gezici bir tiyatro kumpanyasının Yunanistan'da çıktıkları uzun turne sırasında uğradıkları her ada, köy ve kasabada, 19'uncu yüzyıldan kalma pastoral bir melodram olan Kadın Çoban Golfo (Persiadis' Golfo the Shepherdess) adlı aynı kırsal oyunu sergilerlerken, gerçek hayatta kendi aralarında yaşadıkları birtakım olaylar da Eshilos'un kaleme aldığı klasik bir Yunan trajedisi olan Oresteia'yı andırır.
Gezici oyuncular Aegion kasabasına indiğinde yıl 1952'dir; Yunan İç Savaşı sona ermiş, hoparlör ve pankartlarla sağcı politikacı Mareşal Papagos'un propagandası yapılmaktadır, ancak yürüyerek otellerine yaklaştıklarında birden 1939'a, Alman işgali yıllarına dönmüşlerdir, bu kez hoparlörlerden Metaksas ve Goebbels'in propagandası duyulur, ama kumpanya elemanları hiç değişmemişlerdir.
Gittikleri her yerde oyunları değişmez bir şekilde ya açılan ateşlerle veya cinayet ve tutuklamalarla ya da bir hava hücumuyla kesintiye uğrar ve dahası ülkenin her köşesinde zulüm, göçler, açlık ve ölümle karşılaşırlar.
Zaman zaman kibirli müttefik askerleri tarafından alıkonarak onları eğlendirmeye zorlanırlar bazen de dağlarda saklanan partizanların peşindeki kendi ülkesinin insanları tarafından hırpalanırlar, ama onlar hiç bıkmadan usanmadan her köy ve kasabada aynı oyunu sergilemeyi sürdürürler.
Adeta kendi ülkelerinin çalkantılı tarihinin konuk oyuncuları ya da isimsiz figüranlarıdırlar ve oradan oraya sürüklenirken bu tarihe tanıklık etmeye mahkûm olmuş gibilerdir.
Bütün bunlar olurken kumpanyadaki oyunculardan bir genç kadın, babasının ölümünden sorumlu tuttuğu annesinden intikam almak için çareler aramaktadır.
Amacına erişmesi için ona bir direnişçi olan erkek kardeşi yardımcı olacaktır.
Tiyatro kumpanyasının ifadesiz yüzlerinden yorgunluk akan her bir üyesi; sahneledikleri eserin karakteri olarak oynadıkları karakterlerin psikolojisini taşıyarak tarihsel olayların içinde Yunanistan'ın sosyolojik ve politik evrimi ile girdikleri ilişki bağlamında birbirleriyle farklı düzeylerde ilişki kurarlar.
Yunan yakın tarihini hem politik hem de toplumsal açıdan değerlendirmek üzere "ortak bellek" ilkesini benimseyen filmde, kronolojik anlatım ilkelerini kasten göz ardı ederek zamanda ileri geri saran anlatım tarzıyla farkını ortaya koyan Angelopoulos; Metaksas diktatörlüğü, Nazi işgali, Yunan direnişi ve içindeki farklı eğilimler, monarşinin zaferi, iç savaş, 1949'da komünistlerin ortadan kaldırılması ve 1952 seçimleri dahil olmak üzere, yakın ve çarpıcı geçmişe doğru seyircisini çalkantılı bir tarih yolculuğuna çıkarır.
Tarihin geçişi bireysel olaylarda yankılanır veya sembollerle özetlenir.
İlk gösterimini Temmuz 1975'te Berlin Uluslararası Film Festivali'nde yapan film, bu festivalde İnterfilm ödülünü alır.
Ayrıca Cannes Film Festivali Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde Uluslararası Eleştirmenler (FIPRESCI) ödülünü kazanan film, İtalyan Film Eleştirmenleri Birliği tarafından da Sinema Tarihinin En İyi Filmlerinden Biri olarak ödüllendirilir.
İngiliz Film Enstitüsü (BFI) tarafından Sutherland ödülü de verilen film, aralarında kendi ülkesinin festivali olan Selanik Film Festivali'nde aldığı altı ödülün de bulunduğu toplam 10 ödül kazanır.
Avcılar
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Vangelis Kazan, Eva Kotamanidou, Giorgos Danis, Mairi Hronopoulou, Ilias Stamatiou, Betty Valassi, Aliki Georgouli, Nikos Kouros, Stratos Pahis, Dimitris Kaberidis, Christoforos Nezer, Takis Doukakos, Rafael Denogias, Giorgos Frantzeskakis, Thanos Grammenos, Rolandos Hrelias, Dimitris Ioakeimidis, Stelios Lionakis, Sofia Seirli, Sofia Sfyroera, Vasilis Tsaglos, Giorgos Tsigos, Giorgos Tzifos, Nikos Verlekis, Kostas Stefanakis / Süre: 144 dakika
Angelopoulos'un çalkantılı Yunan yakın tarihiyle yüzleştiği ve bu tarihin kolektif bilinçaltında bıraktığı izleri eşelediği Tarih Üçlemesi'nin üçüncü halkası olan Oi kynigoi (The Hunters) adlı bu film; bu defa 1949 ile 1977 yılları arasındaki Yunan politik tarihinin öyküsünü anlatıyor.
Bir Yunan adasında, coşkulu bir yılbaşı kutlaması sırasında oyalanmak için karlı bir havada ava çıkan bir otelci, sanayici, bürokrat, milletvekili, subay ve eski devrimciden oluşan burjuva sınıfından altı avcının, karda gömülü ve soğukta mucizevi bir şekilde korunmuş direnişçi bir askerin vücudunu bulmasıyla başlayan film ilerleyen olay örgüsüyle bir iç hesaplaşmayla seyirciyi baş başa bırakıyor.
Seçkin kişilerden oluşan bu avcı grubu yerde yatan kişinin kıyafetini parçaladıklarında kan akmaya başlayınca onun hala yaşıyor olduğu anlaşılır.
Bunun üzerine; üniformasıyla, iç savaş sırasında öldürülen binlerce partizandan biri gibi görünen bu yaralı bedenle ne yapacağına karar vermek zorunda kalan avcılar onu, kendilerini iç savaştan bu yana yaptıklarının hesabını vermeye doğru sürükleyecek soruşturma ve iç hesaplaşmanın başlayacağı locaya doğru götürürler.
Bu süre içinde partizanlar tarafından kendi infazlarını hayal ederler, ancak bunun partizanın cesedinin kışkırttığı kolektif bir kabustan başka bir şey olmadığını anlarlar.
Nihayetinde kendi günahlarıyla yüz yüze kaldıkları böylesi yoğun bir gecenin şafağında cesetle birlikte kendi suçlarını da yeniden gömmek konusunda ortak bir paydada buluşurlar.
Theo Angelopoulos'un ilk üçlemesinin bu son halkasıyla birlikte Angelopoulos sinemasının; tarihi irdelediği, iktidarı incelediği, bireyin fazla önem taşımadığı, alternatif bir zaman yaratan sabit kameraların ve uzun sahnelerin hâkim olduğu tematik biçimsel özelliklerinin bir kısmı oluşur.
Film, 1978 yılında gerçekleşen Chicago Film Festivali'nde Altın Hugo En İyi Film Ödülü'nün sahibi olur.
Büyük İskender
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Omero Antonutti, Eva Kotamanidou, Mihalis Giannatos, Grigoris Evangelatos, Miranda Kounelaki, Laura De Marchi, Toula Stathopoulou, Thanos Grammenos, Elpidoforos Gotsis, Haris Pisimisis, Giorgos Kovaios, Haralabos Timotheou, Stratos Pahis, Giorgos Bartis, H. Stamatelos, Christoforos Nezer, Fotis Papalabros, Francesco Carnelutti, Norman Mozzato, Brizio Montinaro, Claude Betan, Ilias Zafeiropoulos, Savvas Axiotis, Panagiotis Botinis, Thodoros Boukogiannis, Giorgos Dimou, Karolos Gelvaris, Rolandos Hrelias, Stelios Kapatos, Gerarld Killiworth, Nikos Kouros, Teresa Kouroukli, Kostas Mandilas, Thanasis Papadimitriou, David Thomson / Süre: 210 dakika
Angelopoulos'un, 1870'te gerçekleştiği iddia edilen; Böotya'nın doğusunda bir sahil kasabası olan Dilessi'de bir İtalyan ve üç İngiliz aristokratın Maraton yakınlarındaki bölgeyi gezerken Yunan haydutlar tarafından öldürülerek Yunanistan ile İngiltere arasında bir krizi tetiklediği söylenen Dilessi Cinayetleri'nden esinlenerek, 1980 yılında bir kez daha iktidarın yozlaşmasını konu ettiği O Megalexandros (Alexander the Great) adlı bu film; 20'nci yüzyılın arifesinde ütopik bir sosyalist topluluk kurmak isteyen karizmatik bir liderin portresini çiziyor.
Filmde Yunanlı bir soyguncu, bir grup Britanyalı aristokratı, köylülerin toprak sahiplerini alaşağı ettiği ve toprak ağalığı sistemi yerine komün kurdukları bir dağ köyüne götürmek üzere rehberlik eder.
Ancak insanları köleleştirmek için onları özgürleştiriyormuş gibi görünen bu sözde sosyalist kahramanın alamet-i farikası sessizliği bir süre sonra gücünü pekiştiren Stalin benzeri bir tirana dönüşür.
Nihayetinde ayak takımının bir üyesi olarak doğan bu soyguncunun, İtalyan anarşistleri topluluğu arasında bir tarımsal komün kurmaya çalıştığı bu dağ köyündeki hegemonyası yine ayak takımı tarafından yıkılır.
Girdiği hiçbir muharebede yenilmeyen, antik Yunan Makedonya krallığının kralı Büyük İskender'in efsanevi cazibesi ile 19. yüzyıl Yunanistan'ını her anlamda rahatsız eden aynı adlı bir soyguncunun yozlaşmış karakterini birleştiren bu film, mitin kökenlerinden yeni yüzyılın sahte vaatlerine kadar uzanan gerçek bir demistifikasyon çalışmasıdır.
Film Selanik Film Festivali'nde aday olduğu altı kategorinin altısında da aldığı ödülün yanı sıra Venedik Film Festivali'nden aldığı Uluslararası Eleştirmenler (FIPRESCI) ve Altın Aslan ödülleriyle birlikte toplam sekiz ödülün sahibi olur.
Kitera'ya Yolculuk
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Manos Katrakis, Mairi Hronopoulou, Dionysis Papagiannopoulos, Dora Volanaki, Giulio Brogi, Giorgos Nezos, Athinodoros Prousalis, Mihalis Giannatos, Vasilis Tsaglos, Despoina Geroulanou, Akis Kareglis, Ahilleas Abazis, Eirini Koumarianou, Giannis Fyrios, Tasos Saridis / Süre: 135 dakika
1983 yılında bu defa Sessizlik Üçlemesi'nin ilk bölümü olan Taxidi sta Kythira (Voyage to Cythera) için kamera karşısına geçen Angelopoulos bu filminde; kendi babası hakkında film çekmek isteyen bir sinemacının ve yıllar süren sürgün hayatından sonra Sovyetler Birliği'nden dönüp kendi yurdunda bir yabancı olan adamın kişisel yolculuğunu kadraja alıyor, ülkenin sol tarihinden gelen ve ülkesinin bugünüyle barışamayan yaşlı bir adamın hikayesini anlatıyor.
Yunan mitolojisinde Kitera, insanın kendisini mutluluğa adayabileceği (ya da mutluluğun peşinden gidebileceği) düşler adasıdır.
Bu arayış öyküsünde de mesleğinin yanılsamalarından ve kurgularından yorgun düşen bir film yönetmeni, politik sürgünden yeni dönmüş yaşlı bir adama bağlanarak asıl olanın öyküsünü aramaya koyulur, ama film, eve dönüşten çok bir ayrılış haline dönüşür.
32 yıl Sovyetler Birliği'nde yaşayan ve artık yurtsuz olan adam, kendisini bir yolculuğun sonunda değil başında bulur ve Angelopoulos, gerçeklik ile hayal arasındaki açığı kapatmak için geçmişi, bugünü ve geleceği anımsatır.
Bu adamın, gidecek bir yuvası olmaksızın, yanında karısı ile birlikte bir teknede Yunanistan'dan uluslararası sulara sürüklenişi; Yunan tarihinin karanlık yanına yapılan ve yolların mitlerle aşıldığı bir yolculuktur.
Ve aslında belki de bu yolculuk geçmişi ile mücadeleye hazır olmayan Yunanistan'ın kendi hesaplaşmasıdır.
Angelopoulos bu filmiyle, bütün maneviyatından aforoz edilmiş görünen bir toplumun öyküsü ile genel olarak demokratik Yunanistan'a dair kendi düş kırıklığını ifade etmiş gibidir.
Filmde açıkça göze çarpan kimlik arayışı, grup çalışmasının yerini alır ve eve dönüş ile sınırı geçiş sürecindeki yolculuk, sinemacının yazdıklarının temel ilkesi haline gelir.
Bu filmde İtalyan şair ve senaryo yazarı Tonino Guerra ile birlikte çalışan Angelopoulos, Cannes Film Festivali'nde En İyi Senaryo Ödülü'nün yanı sıra bir kez daha Uluslararası Eleştirmenler (FIPRESCI) En İyi Film Ödülü'nün sahibi olur.
Arıcı
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Marcello Mastroianni, Nadia Mourouzi, Serge Reggiani, Jenny Roussea, Dinos Iliopoulos, Vasia Panagopoulou, Iakovos Panotas, Stamatis Gardelis, Mihalis Giannatos, Karyofyllia Karabeti, Konstandinos Konstandopoulos, Nikos Kouros, Christoforos Nezer, Stratos Pahis, Dimitris Poulikakos, Athinodoros Prousalis, Costas Tymvios, Dora Volanaki, Giannis Zavradinos / Süre: 122 dakika
Angelopoulos'un Sessizlik Üçlemesi'nin ikinci bölümü olan O melissokomos (The Beekeeper) adlı bu filmi; ailesini terk eden yaşlı bir adamın son yolculuğunu anlatıyor.
Filmin; baş karakteri Spyros sağlam yapılı, kır saçlı ve bıyıklı bir Yunan köylüsüdür ve iç dünyasında yabancılaşma ve çaresizlik o kadar yoğundur ki kendisi adeta yaşayan bir ölüdür.
Sisli gün doğumlarının, hüzünlü gün batımlarının, taştan köylerin oluşturduğu bir dünyaya aittir.
Ancak kızına duyduğu ensestçe bir aşk yüzünden acı çeken Spyros, kızının düğün gününde, öğretmenlik mesleğini, karısını, evini ve yaşadığı şehri terk ederek ardına bir kez olsun bile bakmadan arabasına atlar ve çiçek tozu güzergâhını izlemek üzere kovanlarıyla birlikte yola çıkar.
Kendisinden önce babası ve büyükbabasının yaptığı işe yeniden devam etmek üzere, takıntılı bir gezgin gibi, arıcıların geleneksel yolunu izleyip en iyi bal yapacak çiçekleri aramak için, doğduğu ve arılara bakmayı ilk kez öğrendiği kasabaya doğru bütün Yunanistan'ı geçer.
Tıpkı yiyecek aradıktan sonra kovanına geri dönen bir arı gibi, eski arkadaşlarını ve çocukluk evini ziyaret ederek onu bugüne bağlayan şeyleri arar.
Belleğinde kendi tarihini yeniden aydınlatan ve canlandıran eski yerleri ve dostlarını yeniden ziyaret ederek, geçmişteki idealleri ile kendisini rahatsız eden bir hızla değişim geçiren bir ulusu uzlaştırmaya çalışarak arabasıyla kasabadan kasabaya gider.
Yolculuğun bir yerinde, belleksiz ve geçmişe aldırmayan, bir yerden diğerine gezip duran, ömrünü günümüz Yunanistan'ın karanlık, ıslak ıslak parlayan otoyolları boyunca motorlu araçların yanıp sönen ışıkları, benzin istasyonları, lokantalar, ucuz oteller ve trafik işaretleri arasında geçiren yeni bir kuşağın temsilcisi gibi görünen ve peşini bırakmayan genç bir otostopçuyu rastgele arabasına alır.
Ona bu yolculuğunda eşlik eden bu genç kız adamı hem rahatsız eder hem de baştan çıkarır.
Aslında adamın kızda aradığı, gelecekle bir bağlantı kurmaktır ama kız için gelecek demek, bir sonraki anda yaşanacak tesadüfi bir karşılaşmadır.
Adam kızla aralarında bir uyuşmazlık hisseder; ancak bu uyuşmazlık, geleneksel bir kuşak çatışması değil, aslında bir dil uyuşmazlığıdır.
Adam aşkla, bedensel olarak bir iletişim kuramaz, çünkü ilişkilerinin olanaksızlığında, geleceği olmayan bir adamın derin umutsuzluğu vardır.
Bu noktadan sonra umutsuzluk krizi kendini gösterince Spyros, Pantheon adında, terk edilmiş bir sinema salonuna sığınır.
Burada, üstündeki steril beyaz perdeyle alay ederek, genç otostopçuyla cinsel olarak bağlantı kurmaya çalışırken kendini hayata döndürmeye çalışır - ve başarısız olur - ancak farklı dünyalardaki bu insanlar arasında fiziksel ya da duygusal hiçbir bağlantı kurulması mümkün olmamıştır.
Çünkü Spyros için geçmiş her şeydir, ama uzun vadede Spyros'a yalnızlığını hatırlatan kız için geçmiş diye bir şey yoktur.
Geçmişin ihanetine uğrayan, geleceğe karşı temkinli olan ve şimdiki zamanla hesaplaşamayan Spyros, tekrar sessizliğe ve yalnızlığa düşerek kendini arılara teslim edeceği kovanlarına geri dönmek onun için belki de tek kurtuluş yoludur.
Puslu Manzaralar
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Michalis Zeke, Tania Palaiologou, Stratos Tzortzoglou, Eva Kotamanidou, Aliki Georgouli, Vasilis Kolovos, Vasilis Bouyiouklakis, Ilias Logothetis, Vangelis Kazan, Stratos Pahis, Mihalis Giannatos, Kiriakos Katrivanos, Grigoris Evangelatos, Giannis Fyrios, Nikos Kouros, Nadia Mourouzi, Vasia Panagopoulou, Toula Stathopoulou, Nina Papazaphiropoulou, Christoforos Nezer, Gerasimos Skiadaressis, Socrates Alafouzos, Dimitris Kaberidis, Tasos Palatzidis, Panagiotis Botinis, Thodoros Vougioukas, Andreas Varouhas, Giorgis Fotopoulos / Süre: 124 dakika
Angelopoulos'un ruhsuz ve yönünü kaybetmiş bir dünyayı incelemeye devam ettiği Sessizlik Üçlemesi'nin son halkası olan Topio stin omihli (Landscape in the Mist) adlı bu filmi; hayali bir babayı arayan iki çocuğun yolculuğunu anlatıyor, Almanya'da yaşadığına inandıkları babalarını aramak için yola çıkan bu çocuklar birçok tehlike atlatıyor ve yeni insanlarla tanışıyor.
Küçük Alexandros ve ablası Voula, yalnızlıklarını gidermek için, hayalleriyle süsledikleri gizli bir evren yaratırlar ve annelerinin hiç görmedikleri babaları için anlattıklarından yola çıkarak Almanya'da yaşadığını düşündükleri babalarının yolunu gözlemek için her gece bir tren istasyonuna giderler ve yolun sonunda babalarına kavuşturacağını düşündükleri bu trenin gidişini izlerler.
Umut dolu bu iki çocuk, böylesi gecelerden birinde istasyondaki trene binmeye cesaret ederek babalarını bulmak için sıra dışı bir yolculuğa çıkarlar, ancak yolculukları tehlikeli, anlamsız ve hayal kırıklığı ile doludur.
Kafalarına koydukları bu yol, aynı zamanda artık ikisinin de çocukluktan yetişkinliğe geçiş yolculuğudur.
Çıktıkları bu yolculukta, karşılarına çıkan her türlü zorluğa göğüs germek zorunda kalan çocuklar yine de babalarına besledikleri güçlü duygular sayesinde onu bulmaya dair enerjilerini kaybetmezler.
Sisin içindeki manzara, bir bakıma artık onlar için hayata bir yolculuktur; yol boyunca çocuklar her şeyi, aşkı ve ölümü, yalanları ve gerçeği, güzelliği ve yıkımın ne olduğunu öğrenirler.
Yolculuk boyunca Angelopoulos'un sinematografisinde sıklıkla karşımıza çıkan; kafeler, nüfusun az olduğu kasabalar ve ıssız plajlarıyla seyirciyi etkisi altına alan Yunan manzarası bu defa gerçek dünyanın acımasız yüzüyle tanışan bu iki çocuğun gözünden aktarılır ve film böylelikle sert bir peri masalına dönüşür.
Gerçek ile hayalin birbirine karıştığı unutulmaz anlarla dolu olan ve diğer Angelopoulos filmlerine ilgi çekici referanslar içeren bu film; Venedik Film Festivali Gümüş Aslan En İyi Yönetmen, Chicago Film Festivali Altın Hugo En İyi Yönetmen ve En İyi Görüntü Yönetmenliği ile Felix Avrupa'nın En İyi Filmi ödüllerinin sahibi olur.
Leyleğin Geciken Adımı
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Marcello Mastroianni, Jeanne Moreau, Gregory Patrick Karr, Ilias Logothetis, Dora Hrisikou, Vasilis Bouyiouklakis, Dimitris Poulikakos, Gerasimos Skiadaressis, Tasos Apostolou, Akis Sakellariou, Athinodoros Prousalis, Mihalis Giannatos, Christoforos Nezer, Yilmaz Hassan, Benjamin Ritter, Konstantinos Lagkos, Thodoris Atheridis, Nadia Mourouzi, Fotos Lambrinos, Rodolphe Moronis, Freddy Vianellis, Giannis Dantis, Dominique Ducos, Giannis Vranas, Giannis Voglis / Süre: 143 dakika
1991 yılında, bu defa Sınırlar Üçlemesi'nin ilk filmi için kamera karşısına geçen Angelopoulos'un To meteoro vima tou pelargou (The Suspended Step of the Stork) adlı bu filminde; bir televizyon muhabiri olan Alexandre, bir iş için kısa süreliğine Yunanistan'ın bir sınır kasabasına gelir.
Kasaba; yöredekiler tarafından, ücra bir yerde, dünyanın bir ucunda neredeyse unutulmuş olan "hayalet kasaba" ve "bekleme odası" olarak adlandırılmaktadır; çünkü sakinlerinin çoğu, geçmişte farklı ülkelerden yasal olmayan yollarla sınırı geçerek gelen ve buradan ayrılıp başka bir yerde yeni bir hayata başlayacakları günü bekleyen sığınmacılardır.
İki hayali ülke arasında ulusal sınır olan bir nehrin ikiye böldüğü, gelin ve ailesinin bir yakada, damat ve akrabalarının ise diğer yakada yaşadığı, bu yüzden gerçeküstü bir düğüne tanıklık ettiği, yerel halkın dünyaya ve kaderlerine hükmettiklerini sanarak yalnızca kendilerini aldattığı sınırın ortasında kurulu bu yer aynı zamanda sığınmacılarla doludur ve diğer sınır komşusu ülkelerden gelen mülteciler için bir geçiş yeridir.
Sınır bölgesindeki bir hikâye üzerinde çalışan Alexandre bir gün sınırdan gelen mülteciler arasındaki araştırması sırasında yaşamını çiftçilikle sürdüren yaşlı ve münzevi bir sığınmacıya rastlar; ancak bu kişinin, yıllar önce Melankoli Yüzyılının Sonu adlı bir kitap yazdıktan sonra arkasında yanıtlanmamış pek çok soru bırakarak esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan Yunan bir politikacı olduğundan neredeyse emindir.
Bu işi araştırmaya koyulduğunda ise unutulmayacak bir hikâyenin çizgileri de yavaş yavaş ortaya çıkar; talihsiz sığınmacılar ve ikiye bölünmüş kasaba, gazetecinin insanlığın durumunun ne kadar umutsuz olduğunu anlamasını sağlar.
Yaşanılan çalkantılı bir dönemin çözülmemiş büyük sorunlarına dair şiirsel bir alegori dokuyan Angelopoulos bu filmle, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra dünyadaki referans noktalarının kaybolması üzerine daha keskin düşünmeye başlar.
Doğu Avrupa ve eski Sovyetler Birliği'nde komünizmin çöküşünden itibaren sınırları, sığınmacıları ve değişen dünyayı ele aldığı çağdaş hikayesinin yanı sıra sinematografi dersi için biçilmiş kaftan olan film seyirciye görüntüleriyle estetik bir anlatım sunar.
Ulis'in Bakışı
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Harvey Keitel, Erland Josephson, Maia Morgenstern, Thanasis Vengos, Giorgos Mihalakopoulos, Dora Volanaki, Mania Papadimitriou, Giorgos Konstas, Thanos Grammenos, Alekos Oudinotis, Angel Ivanov, Ljuba Tadic, Vaggelis Liodakis, Gert Llanaj, Agni Vlahou, Giannis Zavradinos, Vangelis Kazan, Mirka Kalatzopoulou, Dimitris Kaberidis, Eva Kotamanidou, Miranda Kounelaki, Nikos Kouros, Natalia Mihailidou, Nadia Mourouzi, Vasilis Bouyiouklakis, Christoforos Nezer, Tania Palaiologou, Stratos Pahis, Jenny Roussea, Stratos Tzortzoglou, Giannis Fyrios, Dora Hrisikou, Anna Aggelopoulou, Virgil Andriescu, Eleni Angelopoulos, Katerina Angelopoulou, Kiryakos Argiropulos, Danusija Ataljanc, Slobodan Custic, Paris Eleftheriou, Nikoletta Gouli, Geoffrey Graham, Rastko Jankovic, Sasa Joksimovic, Ivan Klemenc, Giannis Kokoris, Stoyan Lalofski, Dragan Maksimovic, Florence Manoiloiou, Olivera Markovic, Stamatis Mihalinos, Alexandros Mylonas, Slobodan ‘Boda' Ninkovic, Anastasios Pantazis, Dragana Popovic, Vid Rayin, Dasa Runic, Costas Santas, Tom Sears, Emil Slotea, Evgenios Spatharis, Vesna Trivalic, Elias Tsehos, Panagiotis Vafeiadis, Sofia Vamvakidou, Pemi Zouni, Mihalis Giannatos, Maria Katsenou, Wojciech Pszoniak / Süre: 176 dakika
Angelopoulos'un Sınırlar Üçlemesi'nin ikinci filmi olan To vlemma tou Odyssea (Ulysses' Gaze) adlı bu film; bir sinemacı olan A'nın Atina, Manastır, Üsküp, Plovdiv, Bükreş, Belgrad ve Saraybosna'da geçen kişisel yolculuğunu anlatıyor, ama bu şahsi yolculuğa Balkanlar'ın 20. yüzyıldaki tarihi de eşlik ediyor.
Bu çalışmasında mitolojik öğelere daha yoğun yer veren Angelopoulos'un bu filmini anlamak her ne kadar Yunan mitolojisini bilmeyi gerektirse de Lenin'in sökülmüş heykelinin büyük bir sandal üzerinde, yarı karanlıkta Tuna nehrinden geçirildiği sahnesi hafızalarda yer eden filmde A'nın çıktığı yolculuk Balkan tarihini de gözümüzün önüne getirdiği için de ayrıca dikkat çekmeyi başarıyor.
Filmde, yalnızca "A" olarak bilinen Yunan asıllı Amerikalı bir sinemacı, tartışma yaratan son filminin gösterimi için Kuzey Yunanistan'da doğduğu yere geri döner.
Ancak geri dönmesinin gerçek nedeni, 1900'lü yılların ortalarında Balkanlar'daki gündelik hayatı ilk kez filme alan; sinemanın ilk yıllarında ulusal ve etnik çatışmaları önemsemeden Balkanları gezerek sıradan insanları, özellikle zanaatkarları filme çeken, Yunanistan'ın sinema öncüleri Manakis kardeşler (Ienache "Yanaki" ve Miltiade "Milton" Manachia) tarafından çekilen ve uzun zamandır kayıp olan üç makara filmin izini sürmektir.
Bu gizemli sinemacı, masumiyetin ve asıl gerçeğin, Balkan tarihinin anlaşılmasının anahtarının o görüntülerde olduğuna inanmaktadır.
Yaklaşık doksan yıl önce çektiği filmlerin hala var olup olmadıklarını sorgularken bu yolculuk onu kendi kişiliğinin en dipsiz noktalarına kadar götürür.
Bu nedenle, kendisini savaşın parçaladığı Balkanlar boyunca, hayali figürler ve yıkılmış hayallere, karanlığın tam ortasına götüren bir araştırmaya girişir; son durağı Saraybosna'daki virane bir film arşivi olur.
Çağa uygun bir Ulis gibi, kendi ithakasını, kayıp banyo edilmemiş filmini bulur ve sonunda Manakis kardeşlerin çalışması ile birleştirir; A'nın bakışı onların bakışıyla konuşur ve böylelikle bir başka yolculuk başlar.
Cannes Film Festivali Büyük Jüri (Grand Prix) ve Uluslararası Film Eleştirmenleri (FIPRESCI) ödüllerinin yanı sıra Felix Eleştirmenler Yılın Film Ödülü'nü kazanan Theo Angelopoulos'un en özel filmlerinden birinde başrolünde Harvey Keitel yer almıştır.
Sonsuzluk ve Bir Gün
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Bruno Ganz, Isabelle Renauld, Fabrizio Bentivoglio, Ahilleas Skevis, Lazaros Andreou, Aristotelis Aposkitis, Despina Bebedelli, Iris Chatziantoniou, Dimitris Fotsinos-Safrantzas, Petros Fyssoun, Eleni Gerasimidou, Rony Gianari, Milena Giannakidou, Mihalis Giannatos, Themis Gousoulis, Yorgos Halaris, Maria Hatziioannidou, Giannis Karabinis, Vassilia Kavouka, Argyris Kesoglou, Nicolas Kolovos, Maria Koskina, Nikos Kouros, Alexandra Ladikou, Melpo Lekatsa, Petros Markaris, Giannis Mitsou, Yannis Mohlas, Ilias Nikolaidis, Alekos Oudinotis, Tania Palaiologou, Giannis Papadopoulos, Panos Papageorgopoulos, Makis Pappas, Petros Patses, Giorgos Popof, Maria Saltiri, Hristos Sougaris, Thodoros Teknetzidis, Thodoros Tsalouhidis, Leonidas Vardaros, Pemi Zouni, Asimakis Alexiou, Andreas Chekouras, Vassilis Seimenis / Süre: 137 dakika
Angelopoulos'un Sınırlar Üçlemesi'nin son halkası olan Mia aioniotita kai mia mera (Eternity and a Day) adlı bu film; ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenen ve hastaneye yatmadan önceki son gününü yedi-sekiz yaşlarında, kimsesiz, Arnavut göçmeni bir çocukla geçiren bir yazarın geçmişe yaptığı bir yolculuğu kadraja alıyor.
Alexander, edebiyat çevrelerince tanınan, bilinen ve sevilen usta bir yazardır.
Aniden yakalandığı kurtuluşu olmayan bir hastalık nedeniyle deniz kenarındaki evini sonsuza dek terk etmek üzere toplanırken, uzun zaman önce ölmüş olan karısı Anna'nın otuz yıl önce geçirdikleri büyülü bir yaz gününü anlattığı bir mektubunu bulur.
Bu noktadan itibaren geçmişi ve bugünü içinde mistik bir yolculuğa çıkan Alexandre için bu an tüm hayatını gözden geçirmesine sebep olur.
Tüm hayatını şiirlerin ve romanların sözlerinin peşinden koşarak geçirdikten sonra, Alexandre, sadece bir gün de olsa, gerçek mutluluğun kayıp değerli anlarını yakalamak için son bir şans istediğini fark eder.
Artık Alexander içine gömüldüğü sahil kenarındaki evini bir kenara bırakarak yeniden hayata atılmak durumundadır.
Böylelikle edindiği ve edineceği tüm tecrübelerin iç içe geçeceği bir serüvene atılır; Arnavut bir yetimi önce polisten, sonra da zengin Batılılara çocuk satan bir serseri çetesinden kurtarır.
Geçmişi hatırladıkça kendini yeniler ve kimliğini hatırlamaya başlar; kendi ölümünün döşeğinde, yeni bir kimlik kazanır.
Müzikleri ile de sinema tarihinde iz bırakan bu filmiyle Angelopoulos nihayet Cannes Film Festivali'nin en prestijli ödülü Altın Palmiye'nin yanı sıra Ekümenik Jüri Ödülü'nün de sahibi olur ve Oscar Ödülleri'nde Yunanistan'ı temsil eder.
Ağlayan Çayır
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Alexandra Aidini, Nikos Poursanidis, Giorgos Armenis, Vasilis Kolovos, Eva Kotamanidou, Toula Stathopoulou, Thalia Argyriou, Smaro Gaitanidou, Mihalis Giannatos, Grigoris Evangelatos, Aliki Kamineli, Andromahi Hrysomalli, Alex Moukanos, Thodoros Teknetzidis, Dimitris Kolovos, Foulis Boudouroglou, Theofilos Alexopoulos, Than. Alexopoulos, Pas. Karaolanis, Vas. Karaolanis, P. Vasileiadis, Hr. Bakalaki, D. Kalos, K. Tatsis, Monika Aivatzoglou, Aias Anagnostidis, Amy Androulidaki, Soulis Apostolidis, Dinos Apostolou, Akis Arhontis, Nikos Arhontis, Giota Baka, Nasos Bartzoukos, Thanos Chronis, Klaudia Delmer, Spyros Dimitriou, Vana Fitsori, Vasilis Gantzos, Giorgos Giavropoulos, Aristeidis Gimoulis, Zaharias Halkidis, Spyros Harelas, Maria Hatziioannidou, George Houliaras, Thodoros Hristopoulos, Antigoni Ioannou, Vangelis Kantouris, Vassilia Kavouka, Giorgos Kosmidis, Dimitris Kyanidis, Hristos Liappis, Konstadinos Mammos, Giannis Mitsis, Manolis Panagiotakis, Papa-Sokratis, Zaharias Papasymeonidis, Taxiarhis Pardalis , Stavros Parharidis, Giorgos Penetis, Luan Rustem, Giorgos Sfyridis, Fotis Siotas, Giota Sofikiti, Maria Stabolidou, Sofia Stefanidou, Kyriakos Tantses, Hara Toufexi, Filio Tsaliki, Valerios Tsalouhidis, Vasilis Tselebis, Kostas Tsougras, Viktoria Viktoratou , Stathis Zigeridis, Anna Sotiroudi / Süre: 169 dakika
Angelopoulos'un "Bu bir Yunan trajedisidir" dediği ve Eleni'yi (yani Troyalı Helen'i) simge olarak kullandığı Trilogia: To livadi pou dakryzei (Trilogy: The Weeping Meadow) adlı, Modern Yunan Üçlemesi'nin bu ilk filmi; 1919-1949 arasında yaşanan bir trajik hayat hikayesini anlatıyor, bir kadının çocukluğundan başlayıp gençliğini, âşık oluşunu, anne oluşunu, sahip olduğu her şeyi kaybedip yeniden yalnız kalışını anlatarak seyirciye yaklaşık üç saatlik görsel ve işitsel bir şölen sunuyor.
Eleni, Odessa'da doğmuş fakat savaş döneminde annesi ve babasını kaybetmiştir, bu yüzden Alexis'in ailesi tarafından evlat edinilir ve aile Odessa'dan göç eder.
Yeni bir kasabaya yerleşen aileyle beraber büyümeye başlayan çocukların hüzünlü öyküsünde Kızıl Ordu'un Odessa'ya girmesi ve Yunan toplumunun oradan kaçmasıyla başlayan film, Yunan iç savaşının 1949'da bitmesiyle son bulur.
Angelopoulos'un sular altında kalmış bir köy ve kayalıklar üzerinde yapılan cenaze töreni gibi birçok unutulmaz sekans barındıran filmde nehrin taştığı sahne için yönetmen 6 ay beklemiş ve yağmurun yağdığı gecenin ardından çekimlere başlamıştır.
Avrupa Film Ödülleri Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI), Chicago Uluslararası Film Festivali ve Fecr Film Festivali Jüri Özel ödüllerini kazanmıştır.
Dünya sinema tarihinde unutulmayacak yapımlar arasında yer alan filmin müzikleri yine Eleni Karaindrou'ya aittir.
Zamanın Tozu
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos / Oyuncular: Willem Dafoe, Bruno Ganz, Michel Piccoli, Irène Jacob, Christiane Paul, Kostas Apostolidis, Tiziana Pfiffner, Alexandros Mylonas, Norman Mozzato, Reni Pittaki, Alessia Franchin, Valentina Carnelutti, Chantel Brathwaite, Herbert Meurer, Sviatoslav Yshakov, Vladimir Bogenko, Ivan Nemtsev, Petros Alatzas, Tina Alexopoulou, Nicque Derenbach, Natalia Mihailidou, Alexandre Myrat, Oliver Unkel, John Vaughan, Joseph Stalin, Sebastian Wurm / Süre: 125 dakika
Angelopoulos'un Modern Yunan Üçlemesi'nin ikinci filmi olan Trilogia II: I skoni tou hronou (The Dust of Time) adlı bu filmde; Yunan kökenli Amerikalı film yönetmeni A, bilinmeyen bir sebepten dolayı yarıda bıraktığı filminin çekimini tamamlamak üzere Roma'daki stüdyosuna geri dönerek bu defa kendisinin ve anne babasının öyküsünü anlatan bir film çekmektedir.
Annesinin hayat boyu sevdiği ve onu seven iki adamla yaşadığı büyük aşkları anlattığı bu filmde karakterler birbirlerini bir bulup bir yitirir; zaman ile mekân içinde sıkışan olay örgüsü İtalya, Almanya, Rusya, Kazakistan, Kanada ve ABD'de gelişir.
Stalin'in ölümünden Watergate skandalına, Vietnam savaşından Berlin duvarının yıkılışına doğru uzanan filmin öyküsü bizi 20. yüzyıla damgasını vuran son elli yılın yoğun tarihine ve olaylarına götüren uzun bir yolculuktur.
Artık duvar yıkılmış ve Berlin kenti 21. yüzyıla hazırlanmaktadır; kar yalnızca uyuyan şehre değil, geçmiş ve geçen zamanın üzerine de yağmaktadır.
Öykünün kahramanı Eleni, aşkın mutlak olduğunu iddia eder, ancak hayatı, evlendiği adam Spyros ve hala sevgilisi olan Jacob arasında sıkışmıştır.
Bu filmdeki karakterler ise sanki bir rüyadaymış gibi hareket eder; yönetmen A, geçmişteki olayları aşıkların gözünden hatırlar ancak zamanın tozu, hatıraları bulandırır ama A yine de bu hatıraları şimdide araştırarak onların acılarını günümüze kadar getirmeye çalışır.
Öteki Deniz
Yönetmen: Theodoros Angelopoulos
Angelopoulos'un Yunanistan'daki ekonomik kriz nedeniyle illegal yollara saparak yeni çözüm arayışlarına girecek olan bir politikacıyı kadrajına almayı planladığı, Modern Yunan Üçlemesi'nin son halkası olan L'altro Mare (The Other Sea) adlı bu film maalesef yönetmenin bir motosiklet kazası sonucu ölmesi ile yarıda kalmış ve üçleme tamamlanamamıştır.
Mehmet Erduğan
www.indyturk.com'dan alınmıştır.