Louis Malle de bu isimlerden biridir, ilk filmi olan Elevator to the Gallows vesilesiyle. Ancak Louis Malle ismini Yeni Dalga akımına hiç dahil etmeyen sinema yazarları da mevcuttur. Bu yönetmeni belli bir tür ya da akımın içinde anmak zordur. Çünkü yüksek burjuva bir aileden gelen, iyi eğitim almış, 2. Dünya Savaşı yılları acı hatıralarla zihnine kazınmış bir sanatçı olan Malle, olağanüstü hayat birikimini tematik bir devamlılık içeren filmlere dönüştürmek yerine, türden türe sıçrayan bir kariyeri tercih etmiştir. Kimi, otobiyografik öğeler de içeren yapıtlarıyla, kara filmden belgesele, dramdan komediye her türde başarısını yinelemiş, Fransız Sineması’ndaki ustalığını ilerleyen yıllarda Hollywood’da da kabul ettirmeyi başarmıştır. Hangi dilde, ne türde film çekerse çeksin, sinemaseverlerin kalbindeki yeri ise asla değişmemiştir.
1958 yapımı ilk filmi Elevator to the Gallows, Yeni Dalga’nın olduğu kadar Film-Noir türünün de zirvelerinden biridir. Aynı yıl çektiği The Lovers ise 1950’li yılların müstehcenlik sınırlarını zorlayan sahneleriyle dönemin en skandal filmi olur. Bu iki eser, o güne dek üçüncü sınıf rollerde harcanan Jeanne Moreau’yu uluslararası bir seks sembolü ve Fransız sinemasının en büyük yıldızlarından biri haline getiren yapıtlardır.
Üçüncü filmi Zazie in the Subway, daha birkaç yıl önce, adını sinemada minimalizmle özdeşleştirmiş Robert Bresson’ın asistanlığını yapan bir yönetmenden beklenmeyecek çılgınlıkta bir komedidir. Her zevke hitap etmeyen ve bana göre de uzak durulması gereken bu film kesinlikle Malle filmografisinin en ayrıksı durağıdır.
1963 yapımı kalbe zarar bir roman uyarlaması olan The Fire Within’i bir yana koyarsak, 60’lı yıllar genelde yıldız oyuncuların sürüklediği kitleye dönük filmlerle geçer. Viva Maria, Brigitte Bardot ve Jeanne Moreau ikilisinin, The Thief of Paris ise Jean Paul Belmando’nun varlıklarıyla değerlenen komedi soslu serüven filmleridir.
Her daim farklı deneyimler peşinde koşmayı seven Malle, 1960’lı yılları bir Edgar Allan Poe uyarlaması olan Histoires Extraordinaires ile kapatır. 40’ar dakikalık üç parçadan oluşan filmde Louis Malle, Alain Delon ve Brigitte Bardot’nun başrolleri paylaştıkları William Wilson adlı bölümün yönetmenliğini üstlenirken, Metzengerstein ve Toby Dammit adlı diğer iki bölüm ise Roger Vadim ve Federico Fellini imzalarını taşımaktadır.
1970’li yıllar tartışmalı ve iddialı iki filmle başlar: Oedipus kompleksini enseste varan bir cüretkârlıkla işleyen Murmur of the Heart ve yönetmenin 2. Dünya Savaşı’na dair ilk başyapıtı olan Lacombe Lucien. Bu filmlerin başarısı Malle’e Hollywood’un kapılarını da aralar…
Malle’in Amerika’da çektiği ilk film yine yönetmenin şanına yakışır şiddette tartışmaları beraberinde getiren ve genelevde yaşayan bir çocuğun hayatına odaklanan Pretty Baby olur. Bu seferki skandalın sebebi 12 yaşındaki Brooke Shields’in çıplak sahneleridir. Filmin diğer yıldızı Susan Sarandon, Malle’in bir sonraki filmi ve en iyi işlerinden biri olan Atlantic City’nin de başrolündedir, bu kez dev aktör Burt Lancaster ile birlikte. Ancak Louis Malle’in sıkı bir film için ne yıldız oyunculara ne de skandallara ihtiyacı vardır. İki oyuncu ve tek mekân bile yeter filmografisine My Dinner with Andre gibi bir güzelliği eklemesi için.
Uzun lafın kısası, usta yönetmenin Amerika macerası da tek kelimeyle muhteşemdir. Ama anavatanına dönüşü daha da muhteşem olur. 1987 yılı Fransız yapımı Au Revoir les Enfants ile hem kendi filmografisinin, hem de 1980’li yılların en iyi filmlerinden birine imzasını atar. Bu dokunaklı başyapıtı 68 olaylarına eğlenceli bir bakış atan May Fools izler.
Louis Malle’in ikinci Hollywood dönemi, pek o düzeyde olmasa da en azından konusu itibariyle 1990’lı yılların Last Tango in Paris’i sayılabilcek bir tutku filmi olan Damage ile başlar. Oğlunun birlikte olduğu kadına aşık olan ve onunla tutkulu bir ilişki yaşamaya başlayan orta yaşlı bir politikacının kaçınılmaz felakete sürükleniş hikayesi, iyi bir çıkış noktasına rağmen derinliksiz bir senaryonun kurbanı olur.
1994 yılında Anton Çehov’un ünlü “Vanya Dayı” eserinden uyarlanan Vanya on 42nd Street usta yönetmenin maalesef son filmi olarak kalır. Louis Malle 23 Kasım 1995 günü Beverly Hills, California’da hayata veda eder.