Karel Reisz

Reisz Ostrava’da (Çekoslovakya) doğdu. Alman birlikleri Çekoslovakya’ya girer girmez ebeveyniyle birlikte kaçmaya çalışan on iki yaşındaki Karel, İngiltere’ye ulaşmayı başarırken annesiyle babası Alman işgalcilerin eline düşerek esir edildiler ve sonra kapatıldıkları toplama kampında hayatlarını kaybettiler.

50’li Yıllarda: Sinema Yazarlığı Önceleri Cambridge’de tabiat bilimleri tahsili yapan Reisz, 50’li yılların başında sinemayla tanıştı. “Sequence” (Sekans) ve “Sight and Sound” (Görüntü ve Ses) adlı sinema dergilerinde eleştirmen olarak çalışırken Tony Richardson ve Lindsay Anderson ile tanıştı. Bu üç dergi yazan yazdıkları makalelerde kendi fikirlerine göre “tükenmiş İngiliz filmi”nin yenilenmesini istediler. Fransız “Nouvelle Vague” (Yeni Dalga) akımının öncülerinden farklı olarak, filme sübjektif öğelerin girmesi için propaganda yapmayıp, toplumun günlük gerçeklerini beyazperdeye yansıtan bir oyun tarzını savundular. Reisz gazetecilik çalışmalarının yanı sıra kurgucu olarak da çalıştı ve Gavin Millar ile birlikte “Sinemada Kurgu Tekniği” adlı mesleki bir kitap yazdı (1953).

1955-59: “Free Cinema”nın Film Projeleri Reisz 1955 yılında Tony Richardson ile birlikte ilk filmini çekti. Momma Don’t Allow Londra’da bir caz kulübündeki gençlerin belgesel bir portresi niteliğindedir. Bu yapıt diğer iki belgesel filmle birlikte 1956’da Londra’da National Film Theatre’in (Ulusal Sinema Tiyatrosu) ilk “Free Cinema” programında gösterildi. 1959’a kadar bu başlık altında beş program daha sunuldu. Bu filmlerde, orijinal mekânlarda çekilip fazla bir masraf gerektirmeyen günlük olayların rötuşlanmamış portreleri sunulmaktaydı. Bu filmler Reisz, Richardson ve Anderson’un, bunlarla aynı zamanda yayınlanmakta olan makalelerindeki taleplerine uygundu.

Reisz 1959’da We Are the Lambeth Boys (Lambeth Dansı Çocukları) adlı filmiyle Londra’da bir gençlik kulübüne ilişkin, ödül alan bir belgesel çevirdi. “Free Cinema” yönetmenleri aynı yıl içinde akımın sonunu ilan etmekle beraber, sonraki yıllarda temel fikirlerini, İngiliz film yapımcılığının kalkınmasına neden olacak olan, birçok uzun metrajlı filme de yerleştirdiler.

1960: Uzun Metrajlı Filmde “Free Cinema” Karel Reisz’in Saturday Night and Sunday Morning (Cumartesi Gecesi ve Pazar Sabahı, 1960) adlı ilk uzun metrajlı filmi, “Free Cinema” fikirlerinin hayali bir konuya uyarlanmasının örneğini oluşturdu. İngiliz yazarı Allan Sillitoe’nun aynı adlı romanından uyarlanan bu film, bir hafta sonunda sıkıcı günlük hayattan kaçan bir fabrika işçisinin (Albert Finney) yaşamından kesitler sunmaktadır. Reisz bu filmiyle, gözlem gücü açısından İtalyan Yeni Gerçekçi yapıtlarını hatırlatan bir tarzda, işçilerin dünyasını beyazperdeye yansıttı.

1963’te, yeniden Albert Finney’i başrolde oynattığı, Night Must Fail adlı filmiyle deli, dürtülerinin esiri bir katilin öyküsünü perdeye yansıttı. Reisz atmosferik ışık ve gölge efektleriyle olduğu kadar, süratli bir kurguyla da insan ruhunun karanlıkta kalmış yönlerinin kasvetli bir portresini üretti. Bu filmi, içeriksel ve biçimsel olarak o güne kadarki yapıtlarından çok farklı olduğu için, büyük bir ilgi uyandıramadı. Üç yıl sonra Morgan, a Suitable Case for Treatment (Protesto) adlı komedisi sinemalarda gösterime girdi. Reisz burada farsı araç olarak kullanarak genç bir ressamla toplum arasındaki bozuk ilişkiyi gözler önüne serdi. 1968’de çevirdiği Isadora ile, yüzyılın başında klasik bale stiline çıplak ayakla yaptığı dansla karşı gelen, modern dansın öncüsü Isadora Duncan’ın hayat hikâyesini beyazperdeye aksettirdi.

1974: Hollywood’un Çağrısı 70’li yılların ortasında Reisz’i fark eden ABD film endüstrisi, burada daha büyük bütçeli ve daha çok tanınmış oyuncularla film çekebileceğini söyleyerek yönetmeni cezbetti. Bu teklifi kabul eden Reisz, o gün bugündür yaşadığı ABD’ye giderek yerleşti. İlk Hollywood filmi The Gambler (Kumarbaz, 1974) oyun tutkusu yüzünden yıkılan bir kumarbazın dramıdır. 1977’de savaş karşıtı bir film olan Who’ll Stop the Rain/Dog Soldiers’ı (Yağmuru Kim Durduracak/Köpek Askerler) çevirdi.

Dört yıl sonra Reisz, başrollerde Meryl Streep ile Jeremy Irons’u oynattığı The French Lieutenant’s Wo-man (Fransız Teğmenin Kadını) adlı filmiyle Viktorya dönemi İngilteresi’nde yaşayan duyarlı bir kadının portresini çizdi. Everybody Wins (Herkes Kazanıyor, 1989) adlı polisiye filmde cinayet ve uyuşturucu ticareti söz konusudur. Fakat sonunda, Reisz de ABD’ye göçmüş olan pek çok diğer Avrupalı yönetmenin akıbetine uğradı, yani büyük bir başarı sağlayamadı. Her ne kadar yapıtları zanaat açısından herhangi bir eksiklik göstermese de, filmlerini 60’lı yıllarda ayrıcalıklı kılan yaratıcılığının, Hollywood sinemasının kusursuzluğu karşısında gelişmek yerine baltalandığı bile söylenebilir.

  1. The French Lieutenant’s Woman
    Tüm Bilgiler
    The French Lieutenant’s Woman Dram, Romantik 
    Türkçe Altyazı
    On sekizinci yüzyıl Viktorya dönemi... Sarah, alt sınıflardan gelme, sevdiği adamın peşinden gitmiş olduğu için toplum tarafından dışlanmış genç bir kadındır. Toplumun tamamen şekilden ibaret ahlak değerleri tarafından yargılanıp damgalanmış olan bu kadın, en ufak özgürlüklerden bile mahrum bırakıldığı, kıstırılmış bir hayat yaşamaktadır. Yine aynı şekilde, toplumun tamamen gösteriş budalası, samimiyetten uzak kurallarından sıkılmış ama bunu kendisine çok da itiraf etmek istemeyen Charlesla tanışan Sarah, çok da fazla konuşmaya gerek kalmadan aynı duyguları ve düşünceleri paylaştıklarını farkeder. Sarahın içinde bulunduğu düşük sosyal sınıfa rağmen Charles, tam anlamıyla bir aristokrattır. Çok fazla ortak noktaları olan bu iki insanın bir arada olmalarını engelleyen belki de en önemli neden de budur. Tabi bir de Charlesın, zengin bir tüccarın şımarık kızı ile olan nişan düzeyindeki ilişkisi.
    • 1981
    • İngiltere
    • IMDb 7
    • 233
    • 0
    Saturday Night and Sunday Morning
    Tüm Bilgiler
    Saturday Night and Sunday Morning Dram, Romantik 
    Türkçe Altyazı
    1950’lerin sonunda İngiltere’de ortaya çıkan “Özgür Sinema/Free Cinema” akımının en başarılı örneklerinden biri sayılan “Saturday Night and Sunday Morning” Arthur Seaton (Albert Finney)’ın özelinde, fabrika dumanlarıyla kararmış Nottingham kentindeki işçi ailelerinin yaşamına tanıklık etmemizi sağlıyor. Arthur bir montaj fabrikasında çalışan, ailesiyle yaşayan, uçarı, sorumsuz, yaşadığı hayata öfkeli bir genç. Gelecek daha güzel günlerin hayalini kurarken bir yandan da hafta sonları publarda körkütük sarhoş oluyor, arkadaşının karısıyla yatıyor, komşu kadına havalı tüfekle ateş ediyor, aşık oluyor…
    • 1960
    • İngiltere
    • IMDb 7.6
    • 425
    • 0
    The Gambler
    Tüm Bilgiler
    The Gambler Dram, Suç 
    Türkçe Dublaj
    Üniversitenin gelecek vaat eden genç profesörü Axel Freed'in çok büyük bir isteği bulunmaktadır, kumar. Hayatın her anında ve her şeyle bahis oynayarak kumar oynamayı bir yaşam haline gelmiştir. Günün birinde kötü şans gelir ve çıkaramayacağı bir borcun altına girer. Sonraki senelerde bir çok filmi etkilemiş hatta sadece baş karakteri bile bir film konusu haline gelmiş, son derece etkili oyunculuk ve yönetmenlik sergilenen başarılı bir film.
    • 1974
    • ABD
    • IMDb 7.2
    • 361
    • 0