Joseph Losey

Losey’nin neredeyse her biri sırtını bir romana yaslayan filmlerini izlerken bizim edebiyatımızdan bir esere takıldı aklım. Halen uyarlanmamış olmasının (Ömer Kavur’un kısmi uyarlamasını saymıyorum) eksikliğini birçok okuru paylaşmıştır herhalde ‘Kara Kitap’ın. Losey’nin ‘Kara Kitap’ı uyarlayacak doğru yönetmen olduğu fikri tuhaf, artık mümkün olmadığı için nafile, ama tümüyle absürd değil. Köşe yazarı akrabası Celâl Salik’in yerine geçen Galip’i, Galip’in Rüya’sını çalan Celâl Salik’i nasıl anlatırdı Losey? Başka bir benliğin ayak izlerini takip etmeyi, gölge ile gölgeyi takip edenin ışığın oyunlarıyla tek bir karaltı haline gelmesini; en basit haliyle başkası olma arzusunu, başkasının yerine geçme durumunu Losey kadar çok irdeleyen bir yönetmen bulmak zor olsa gerek. Bu fikre bir kez saplandıktan sonra, Losey’nin birçok filmi ya apaçık bir şekilde ya da zımni olarak bu fikrin etrafında dönüyor ister istemez.

Losey’nin Venedik’te geçen Adem ile Havva öyküsü Aldatan Kadın’ın (Eva, 1962) kaba saba, kadın düşkünü roman yazarı Tyvian, bir anlamda kardeşinin yerine geçer. Tyvian, odunculuk yapan abisinin “hayatını çalar”, onun yazdığı romanın ardındaki imza olur, o romanı yazan kimliği kendi postürüne ekler. Oduncu-romancıyı oynar; yapmacık bir nezaketten uzak, nobran edebiyat dehası; dolaysız ve zeki. Kardeşinin kimliği üzerine inşa edilen bu benlik Tyvian’ın kadınları çekmesine yaradığı gibi, kadınlarla kurduğu her ilişkinin akıbetini de belirler. Benlik hırsızlığının vicdan azabıyla yaşayan Tyvian, ilişki kurduğu kadınların onu cezalandırmasını arzular.1 Şefkatli, sadık, anaç karısı Francesca’yla olan huzurlu evliliği bu vicdan azabını daha da körükler. Tyvian, Jeanne Moreau’nun bedeninde -ve özellikle yüzünde- canlanan femme fatale Eve’in onu cezalandırmasını (kırbaçlı fiziksel bir cezalandırma sahnesi dahi vardır filmde), onun hayatını yıkıma sürüklemesini ister gibidir. Eve’in onun yaşamına her dahil oluşu Tyvian’ı altüst eder, ama sonunda Francesca’nın şefkat ve huzurunu değil, Eve’in kırbacını seçer. Losey, benliği çalınanı, yani Tyvian’ın abisini bize hiçbir zaman göstermez. Tyvian’ın hırsızlığı, onun “benliğinin sahteliği” ortaya çıktıktan sonra da kimse bu duruma aldırış etmez bile. Tyvian’ın oduncu-romancı bir abisi hiç varolmamış da olabilir pekâlâ. Tyvian, içinden çıkamadığı bir “kendi olma” hırsına yenik düşer. ‘Kara Kitap’ın Galip’inin kafasında dönüp duran “kendim olmalıyım” nakaratı Tyvian’da söze ya da düşünceye dökülemez. Ayrıştırılamamış, damıtılamamış bu acı, bir kendini yok etme güdüsüne dönüşür.

Nazi işgali atındaki Fransa’da geçen Kaderini Arayan Adam’da (Mr. Klein, 1976) ise benlik oyunları bambaşka anlamlar kazanır. Ülke dışına kaçmak zorunda kalan Yahudilerin tablolarını ucuza kapatan sanat simsarı Robert Klein’ın hayatı bir gün kapısının eşiğine bırakılan Yahudi gazetesi ile değişir. Robert Klein adında birinin bu Yahudi gazetesine aboneliği vardır. Sanat simsarı Katolik Robert Klein bu yanlışlığın sadece bir isim benzerliğinden kaynaklandığına emindir. O Yahudi değildir, bunu ispatlamak için her yola başvurur. Sonunda Katolik Robert Klein, Yahudi Robert Klein’ı bulmaya koyulur. Onun izlerini takip ederken Yahudi Robert Klein’ın hayatını deneyimlemeye başlar. Onun evine girer, onun arkadaşlarına, onun sevgililerine dokunur. Bu esnada aynada yansımasını bolca görür. Katolik Robert Klein basit bir unvan değişikliğiyle Yahudi Robert Klein olsa ne olurdu, sorusunu sorar gibidir Losey Kaderini Arayan Adam’da. Robert Klein, adaşını aramayı sürdürürken onun Yahudi yazgısına da boyun eğmeye başlar. Bir gün zorla otobüse bindirilip, binlerce Yahudinin Almanya’ya giden trenlere tıka basa doldurulacağı sevkiyat alanına varır. Kendisinin Yahudi olmadığını ispatlayan belgelerin gelmesi ya da adaşı Robert Klein’ın bulunması önemini yitirir bu noktadan sonra. Robert Klein onu kurtarmaya gelenleri görmezden gelir; onu toplama kampına götürecek trene büyük bir dehşet hissine koşut garip bir uysallık ve suçluluk duygusuyla birlikte biner. Tyvian gibi o da cezasını çekmek istemektedir adeta. Tren hareket etmeye başlarken, zor durumda kalan Yahudilerin tablolarını ucuza kapatmak için yaptığı pazarlıklar çınlar kulaklarında… Biraz fazla ahlakçı ve açıklayıcı bu sonu görmezden gelirsek, Losey’nin iki Robert Klein arasındaki gölge dövüşünü resmedişindeki ustalık ve Kafkaesk bir mesel gibi kurulmuş, müphem ama etkili anlatımı kalır geride.

Losey’nin hangi kategoriye konulacağı tam olarak kestirilemeyen, bir yandan Dario Argento’nun elinden çıkma bir dokuya ve gerginliğe sahip, bir yandan da -özellikle Robert Mitchum’un performansıyla- camp civarlarında gezinen, Hıristiyan ikonografisiyle bezeli filmi Gizli Merasim’de (Secret Ceremony, 1968) ise başkasının yerine geçme durumu çift taraflıdır. Annesinin ölümünün ardından büyük bir malikânede ailesinden kalan servetle tek başına yaşayan Cenci, kayıp anne figürünün yerine (Elizabeth Taylor’ın canlandırdığı belki de en tuhaf karakter olan) Leonora’yı koyar. Leonora içinse Cenci küçük yaşta ölen kızının ikamesidir. Leonora, Cenci’nin annesinin yatağına girer, onun elbise dolabını kullanır, malikâneye iyiden iyiye yerleşir. Cenci ona anne diye hitap eder, sabah yatağına kahvaltılar getirir. Leonora’nın kölesi olmuştur Cenci, bu yabancı kadına muhtaçtır artık. Cenci’nin etrafını saran ilüzyon dağıldığında ve Cenci Leonora’yla annesinin boşluğunu dolduramayacağını anladığında ise, bu sefer Leonora Cenci’ye ne kadar muhtaç olduğunun ayrımına varır. Kayıp kızının yerini doldurması için Cenci’ye yalvarır. Bu farklı benliklere bürünme oyunu da, diğer iki filmde olduğu gibi yine kendi kendini yıkıma sürükleyen bir tür yok olma arzusuyla, baş edilemeyen acıya ölüm güdüsüyle konulan noktayla sonuçlanır.

HİZMETÇİLER VE EFENDİLER

Losey’nin “yerine geçme oyunları”nın en alengirlisi ise kuşkusuz Genç Hizmetçiler’dir. Losey’nin Harold Pinter’la işbirliğinin ilk ürünü olan Genç Hizmetçiler, yönetmenin başkası olma durumuna olan -bilinçli ya da bilinçsiz- takıntısının, onun -ve Pinter’ın- bir başka mutat temasıyla mükemmel bir şekilde uyuştuğunu kanıtlar. Genç Hizmetçiler’den başka hiçbir film efendi-köle diyalektiğini perdede cisme büründürmeye bu kadar yaklaşmamıştır herhalde. Losey ve Pinter’da alttan alta ya da alenen sürekli hissedilen asimetrik karakterler, güç dengesizliği ve o gücün ve asimetrinin taraflarının değişkenliği Genç Hizmetçiler’de fazlasıyla vardır. Uşak Barrett ve evin efendisi Tony arasındaki ilişki sıradan bir ezilen ve ezen öyküsü gibi başlar; Tony uşağı Barrett’a emirler yağdırır, efendinin sevgilisi uşağı hakir görür. Dirk Bogarde’ın tekinsiz çehresinde ani değişimine tanık olduğumuz Barrett ise yavaşça evi ele geçirmeye başlar, efendisi Tony’yi kendine bağımlı hale getirir. Barrett bir yandan efendisinin emirlerini yerine getirirken bir yandan evdeki iktidarını artırır. Bir an gelir ve evin Barrett’in evi olduğuna Tony dahil herkes inanmaya başlar. Tony evine çekinerek gelir. Sevgilisiyle evde sevişemez. Barrett ise sevgilisini efendisinin odasına çıkarır. Zamanla roller iyice birbirine girer. Efendi ve köle sevgililerini değiş tokuş ederler. Barrett evi temizlemeyi bırakır; Tony’yi açıkça küçümser, ona hakaretler yağdırır, yeri geldiğinde efendisine emir vermekten çekinmez. Filmin tonu da giderek değişir ve adeta bir ‘absürd tiyatro’ oyununun içine düşmüşsünüz hissini verir. İki adam, efendi-köle, köle-efendi, pislikten geçilmeyen merdivenlerde amaçsızca dolanır, abuk sabuk oyunlar oynamaya başlarlar. Aralarındaki gerilim tuhaf diyaloglara, birbirlerine fırlatılan toplara dönüşür. Oyunlarda birbirlerinin üzerine çullanırlarken, bir yandan birbirlerini yaralamaya/acıtmaya/yok etmeye çalışıyor gibidirler, bir yandan da sarılıp birbirlerine ne kadar muhtaç olduklarını itiraf ederler. Ev artık ikisinin evidir. Efendi-köle, köle-efendi. İkisi de eve hapsolmuştur sanki. Evin içindeki bu daracık mikro-iktidar evreninde oyunlarını oynamaya devam ederler. Ne biri diğerini bırakabilir, ne de beriki ötekini. Genç Hizmetçiler’de, Losey’nin yukarıda bahsettiğim filmlerinden farklı -ve belki daha trajik- olarak bu sefer kendi kendini imha etmeye güdümlü karakterler yoktur karşımızda. Film onları evde bırakır ve biter. Oyunlarını oynamaya, merdivenin bir tepesine çıkmaya bir altına inmeye devam ederlerken terk eder onları.

Losey’nin işlerinde, özellikle de Pinter’la beraber çalıştıklarında, her daim havada asılı duran sınıf farkı, Genç Hizmetçiler’de olduğu gibi diğer filmlerde de hiçbir zaman basit bir ezen-ezilen denklemiyle temsil edilmez. Losey’nin çoğu zaman dar mekânlara ve birkaç kişilik gruplara indirgenmiş olan iktidar oyunlarında, sınıf farkıyla belirlenmiş tek yönlü bir güç uygulamasına neredeyse hiç rastlayamayız. Losey’nin ikilileri ya da üçlüleri hep birbirlerine bir şekilde bağımlı ve muhtaçtırlar; uygulanan güç de tek değil çok yönlüdür her seferinde. Sınıf farkı ve onun getirdiği güç asimetrisi, sürekli devinen iktidar dengelerinin değişkenlerinden biridir sadece onun filmlerinde.

Losey-Pinter işbirliğinin ikinci filmi Kaza Gecesi’nde (The Accident, 1967) gördüğümüz üzere, bu oyunun baş oyuncularından birisi de cinselliktir. Kaza Gecesi’nde, Avusturyalı üniversitesi öğrencisi Anna’nın cinsel nüfuzu, iki Oxford profesörü ile aristokrat bir ailenin vârisinin dahil olduğu bir iktidar üçgeninin katalizörüdür.2 Cinsellik ve iktidar ilişkisi Aldatan Kadın ve Genç Hizmetçiler’de de belirgin bir şekilde yüzeye vurur. Losey’nin son dönem filmlerinden Isabelle Huppert’li Alabalık (La Truite, 1992) da büyük oranda bu tip bir irdelemenin sonucu olarak ortaya çıkar.

Cinselliğin, iktidarın ve birbirine muhtaç olma durumunun aynı anda sorgulanabileceği bir alan olarak ise ‘evlilik’ Losey’nin objektifinin eksenine girer. Evlilik kurumunun mümkünatı, evliliğin bir iktidar mücadelesine dönüşmeden sürdürülebilirliği ve alternatif evlilik modelleri hep Losey’nin repertuarı içinde yer alır: Alabalık’ta Isabelle Huppert’in oynadığı karakter Frédérique bir eşcinselle evlenir; kocasının sevgilisi onları mali olarak desteklerken o da kocasından hiçbir cinsel beklentisi olmadan bu evliliği sürdürür ve cinselliğini tatmin etmek için başka hiçbir erkeğe ihtiyaç duymaz. Losey üzerine biyografik bir kitap kaleme alan Edith de Rham’a göre Aldatan Kadın Losey’nin en kişisel filmidir ve yönetmenin kendi evliliğine dair kuşkularını ve geçmiş sorunlarını temel alır. 3 Kaza Gecesi’nde iki Oxford profesörü ortak arzu nesneleri Anna’yı elde etmek için uğraşırken ikisinin de birbirlerinin karısıyla olan (tüketilememiş) ilişkileri su yüzüne çıkar. Genç Hizmetçiler’de ise efendi ve kölenin karşılıklı tuhaf bağımlılığı bir tür evlilik halini almıştır. Barrett bir noktada “efendisi”nin ona takındığı tutuma içerler ve “yemeği ben yapıyorum, banyoyu ben temizliyorum, senin hakkındaki her şeyi de ben biliyorum,” der. Barrett ve Tony’nin kaygan bir iktidar zeminine oturan bu evliliğinde etken ve edilgen taraf değişir durur. Bir yandan, Losey’deki bu evlilik algısı, güce sahip olan tarafın sürekli değişebilirliğini ima ettiğinden olumlu bir anlam kazansa da, bir yandan da güce sahip olmaya odaklı, iktidar oyununun sürekli yinelendiği bir evlilik biçimi Fassbindervari karanlık bir insan ilişkisi tasavvurunu akla getirir.

Losey’nin ilişkilere, evliliğe, güç asimetrisine ve sınıf farkına dair bu müphem tutumundan nispeten daha az nasiplenen filmi Arabulucu (The Go-Between, 1970), belki de bu yukarıda bahsettiğim türden bir ikircikli duruşa sahip olmadığı için Losey’nin en kolay nüfuz edilebilen ama aynı zamanda en kolay tüketilebilen filmi olarak göze çarpar. Film, “geçmiş yabancı bir ülkedir, orada işler farklı şekilde halledilir” cümlesiyle açılır, ancak daha sonra bu cümlenin hakkını vermek için fazla hamlede bulunmaz ve Losey’nin diğer filmlerinde pek kolay karşılaşamayacağımız türden konvansiyonel bir anlatı tutturur. Arabulucu’da, aristokrat bir ailenin kızıyla bir çiftçinin yasak aşkına aracı olacak mektupları taşıyan küçük Ted, bir anlamda bu iki “uzlaşmaz” sınıfın arasında arabuluculuk yapar. Pinter ve Losey ortaklığı sonucu ortaya çıkan bu üçüncü ve son film, Losey’nin Viktorya döneminde geçen bir romansın altından da rahatlıkla kalkabileceğini ispatlamaktan pek de öteye gidemez.

BİR SÜRGÜN OLARAK LOSEY SİNEMASI

Kariyeri boyunca birçok farklı türdeki filmde yönetmenlik koltuğuna oturan, Monica Vitti’li Modesty Blaise (1966) gibi sinemada camp’in en uç örneklerinden biri olabilecek bir çizgi roman uyarlamasından, Mozart’ın ünlü operasını perdeye taşıdığı Don Giovanni’ye (1979) kadar çok farklı niteliklerdeki işlerin altına imzasını koyabilen Losey’nin sinemasının tamamına yayılan ortak bir üslup ya da doku yakalayabilmek oldukça zor iş. Yukarıda sayıp döktüğümüz ortak temaların dışında, Losey’nin Pinter’ın senaryolarından destek alarak kotardığı filmlerdeki bol es’li, konuşmalar kadar sessizlik sürelerinin de karakterleri aynaladığı karakteristik diyaloglardan bahsetmek mümkün belki. Ama Losey sinemasından bahsederken gözardı edilemeyecek esas şey onun tiyatro geçmişi, tiyatro yönetmenliği yaptığı yıllar, Brecht’le kesişen yolları, üzerindeki Brecht etkisi. McCarthy dönemindeki komünist avında kara listeye alınmadan önce Brecht’in oyunu ‘Galileo’yu Brecht’in ardındaki ikinci adam olmaya da rıza göstererek sahneye koyan Losey, yıllar sonra amacına ulaşıp oyunu beyazperdeye uyarlamayı da başarmıştı. 1975 yılında çektiği Galileo’da yönetmen koltuğundaki tek isimdi artık; ama bunun dışında da pek çok şey değişmişti o yıla değin. Sürgün edildiği ABD’de bir daha hiç film çekmedi. Fransa’ya, İtalya’ya, çoklukla da İngiltere’ye taşıdı film setlerini. Çoğu kişi tarafından Britanyalı yönetmen olarak bilindi. Adı Avrupa sinemasıyla özdeşleşti. Bu onun sinemasına da damgasını vurdu illa ki. Aldatan Kadın’da bazı bazı Antonioni’nin eliptik anlatısına, bazı bazı Fransız Yeni Dalgası’nın ânın keyfini çıkaran upuzun planlarına rastlıyorsak bu biraz da Avrupa sinemasıyla olan bu haşır neşirliktendir… Sürgünlüğün de etkisiyle olsa gerek, Losey sineması Avrupa sinemasının birçok akımına ve ustasına yakınsar ama tam olarak da bir yere konulması zordur son kertede.

Onu tarif etmekten vazgeçip, başladığımız gibi, yani bir tür Losey fantezisiyle bitirmek gerekir belki. 70’li yıllarda, Harold Pinter’la birlikte ‘Kayıp Zamanın İzinde’yi senaryolaştırmak gibi çılgınca bir fikre kapılan Losey, bu çılgınlığın içinden çıkmasını bilip Pinter’la ortak bir senaryoya bile imza atmıştır. Ama daha büyük bir çılgınlığın, o senaryoyu gerçekleştirecek para bulma çılgınlığının altından ne o ne de Pinter kalkabilir. Şimdi ortada bir kitap var sadece: ‘Proust senaryosu’ adı. Losey’ye bugünden bakmanın en keyifli yanı bu gerçekleşememiş fanteziye anlık bir gerçeklik kazandırabilmek olmalı herhalde: Losey ve Pinter’ın elinden geçmiş ‘Kayıp Zamanın İzinde’nin perdede nasıl görüneceğini ve Swann rolü için düşünülen Alain Delon’un bu rolde neler yapabileceğini hayal etmek… Galip ve Celâl Salik’li fantezi kadar keyifli.

Abbas Bozkurt

Bu yazı Altyazı Dergisi'nin 94. sayısında yayımlanmıştır.

  1. King and Country
    Tüm Bilgiler
    King and Country Savaş, Tarih 
    Türkçe Altyazı
    Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz birlikleri Belçika'nın Passchendaele bölgesinde mevzilenmiştir. Gönüllüler arasında, ilk bölüğünden hayatta kalan tek kişi olan genç bir İngiliz askeri, Er Arthur James Hamp (Sir Tom Courtenay) vardır. Hamp siperlerde üç yıl geçirmiştir ve bu onu bir gazi yapar. Hiçbir zaman korkaklıkla suçlanmamıştır, ancak bir gün savaşı geride bırakmaya ve İngiltere'ye kadar yürümeye karar verir. Fransa'nın Calais kentinde, bir askeri polis devriyesi ona meydan okur ve izinsiz ayrıldığı için onu derhal tutuklar. Hamp'ın komutanları bir askeri mahkeme toplamaya ve onu firarla suçlamaya karar verirler. Suçlu bulunursa Hamp idam mangası tarafından kurşuna dizilecektir. Yüzbaşı Hargreaves (Sir Dirk Bogarde) Hamp'ın savunma avukatı olarak atanır, ancak asker kaçağının beraat etme şansı konusunda şüpheci görünmektedir. İlk konuşmalarında Yüzbaşı Hargreaves müvekkilinin samimiyetinden ve saflığından etkilenir. Müvekkilinin memleketteki arkadaşlarının cesaretlendirmesiyle gönüllü olduğunu, cephe siperlerinde üç yıl geçirdiğini, bölüğünden sağ kalan tek kişi olduğunu ve savaşı bırakıp eve dönmeye karar verdiğini öğrenir. Hargreaves Hamp'a neden savaştan ayrılmaya karar verdiğini sorduğunda Hamp basitçe yoldaşlarının ölümünü izlemekten yorulduğunu ve savaşın gürültüsünün onu hasta ettiğini söyler. Bunun da ötesinde Hamp, evden karısının sadakatsizliğine dair haberler aldığını savunur. Tüm bu nedenler savaşı geride bırakıp İngiltere'ye dönmek istemesine neden olmuştur. Yüzbaşı Hargreaves ona anlayış göstermez. Askeri doktorun raporu asker kaçağı Hamp'ın savaş şoku geçirmediğini göstermektedir ve Yüzbaşı Hargreaves bu gerçeği kabul eder. Ancak müvekkilinin durumunun daha karmaşık ve tuhaf bir vaka olduğundan şüphelenen Yüzbaşı Hargreaves, Hamp'ın yaptıklarından sorumlu olmadığına inanır. Yaklaşan askeri mahkeme için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır.
    • 1964
    • İngiltere
    • IMDb 7.5
    • 135
    • 0
    The Prowler
    Tüm Bilgiler
    The Prowler Dram, Film-Noir 
    Türkçe Altyazı
    Susan, penceresinin önünde kendisini gözetleyen bir röntgenci görüp polisi arar. Susan, eve gelen polise aşık olur ve aralarında bir ilişki başlar. Ancak Susan evlidir ve bu durum, ikiliyi çıkmaza sokmaktadır. Susan'ın bu iki adam arasında bir tercih yapması gerekecektir. Fakat bu hiç de kolay olmayacak ve işler çığırından çıkacaktır.
    • 1951
    • İngiltere
    • IMDb 7,2
    • 219
    • 0
    Eva
    Tüm Bilgiler
    Eva Dram 
    Türkçe Altyazı
    Yazar Tyvian Jones her şeye sahip gibidir; uluslararası bir çoksatar kitap, Roma’da bir daire, çok güzel bir nişanlı ama yine de mutsuzdur. Baştan çıkarıcı Eve’de ruh eşini bulur. Duygusal zorba Eve’in sağı solu belli olmayan hâlleri, Baker’ı geçmişiyle ve zayıf yönleriyle yüzleşmeye itecektir...İngiliz Yeni Dalga akımının ilk örneklerinden sayılan Eva, birdenbire çok ünlü olan işçi sınıfından gelen yazar Tyvian'ın başına gelen aksilikleri konu ediyor.
    • 1962
    • Fransa,İtalya
    • IMDb 6.4
    • 308
    • 0
    La Truite
    Tüm Bilgiler
    La Truite Dram, Romantik 
    Türkçe Altyazı
    Fréderique (Isabelle Huppert) erkeklerle oyun oynamayı seven, onları tutkulu aşk kurbanlarına dönüştüren soğuk bir genç kadındır. Evlendiği adamın eşcinsel olmasına aldırmaz çünkü onun hayattan beklentileri farklıdır. Büyüdüğü alabalık çiftliğinden Japonya’ya, taşradan zenginliğe uzanan bir macerayı, önüne çıkan fırsatları değerlendirerek kendisi yaratacaktır.
    • 1982
    • Fransa
    • IMDb 5,8
    • 239
    • 0
    Time Without Pity
    Tüm Bilgiler
    Time Without Pity Dram, Gizem 
    Türkçe Altyazı
    Hastanede tedavi gören alkol bağımlısı David'e kötü bir haber gelir. Oğlu, cinayet suçundan tutuklanmıştır ve yargılanıp idama mahkum olmuştur. Hastaneden çıkan David, oğlunu kurtarmak için çözüm yolları aramaya başlayacaktır.
    • 1957
    • İngiltere
    • IMDb 6.8
    • 266
    • 0
    The Go-Between
    Tüm Bilgiler
    The Go-Between Dram, Romantik 
    Türkçe Altyazı
    12 yaşındaki Leo, yaz tatilini arkadaşı ve onun ailesiyle birlikte geçirmeye karar verir. Arkadaşının ablası Marian, nişanlı olmasına rağmen taşralı çiftçi Ted ile yasak aşk yaşamaktadır. Gizli âşıkların mektuplarını taşıma görevini üstlenen Leo, bunu bir oyun gibi algılamaktadır ve içine düştüğü tehlikenin farkında değildir...Harold Pinter ve Joseph Losey'in birlikte çalıştığı son film olan The Go-Between - Arabulucu, izleyiciyi sürekli şaşırtan olay örgüsü ve görüntüleriyle İkinci Dünya Savaşı öncesinin atmosferini çok iyi yansıtıyor.
    • 1971
    • İngiltere
    • IMDb 7,2
    • 266
    • 0
    The Assassination of Trotsky
    Tüm Bilgiler
    The Assassination of Trotsky Biyografi, Dram 
    Türkçe Altyazı
    Troçki; 1917 Ekim Devrimi'nin önde gelen isimlerindendir. Sovyetler Birliği'nin kurulmasında, ihtilal sonrası iç isyanların ve ayaklanmaların bastırılmasında birinci derecede rol oynamıştır. Troçki, Kızıl Ordu'nun kurucusu olarak kabul edilir. Lenin'in ardından Sovyetler'in ikinci adamı olur. Lenin'in ölümünden sonra Stalin ile giriştiği iktidar mücadelesini kaybeder.SSCB'den sınır dışı edilen Troçki, 1933'e kadar Türkiye'de yaşar ve sonra Fransa'ya gider. Sovyetler'de ve diğer ülkelerin Komünist Partilerinde Stalin'e karşı fikirleri yayan Troçki, SSCB'nın etkisiyle Fransa'dan ve daha sonra gittiği Norveç'ten sınır dışı edilir. Troçki, 1936'da Mexico City'ye yerleşir. Sovyet hükümeti karşı devrim yapacakları iddiasıyla Troçki'nin taraftarlarını yargılar ve pek çoğunu ölüme mahkûm eder. 1940 yılında Stalinist bir İspanyol, Troçki'nin sekreterine kendisini gazeteci olarak tanıtıp röportaj için Mexico City'de kaldıkları eve girer. Röportaj sırasında fırsat bulunca Troçki'nin başına kazmayla vurarak onu ağır şekilde yaralar...
    • 1972
    • Fransa,İngiltere,İtalya
    • IMDb 5,7
    • 274
    • 0
    Mr. Klein
    Tüm Bilgiler
    Mr. Klein Gerilim, Gizem 
    Türkçe Altyazı
    Mösyö Klein, Nazi işgali sırasında Yahudi komşularının müşkül durumundan yararlanıp kendine maddi çıkar sağlayan bir sanat simsarıdır. Birden kendisini kayıp bir Yahudi’yle karıştırdıklarını anlar. Klein, gizlenmek için onun adını kullanan, hatta o evde yokken evinde kalan adamı umutsuzca aramaya başlar. Kimliklerin karışması, Yahudilik suçlamasına karşı da kendini savunmasını gerektirir. Başkasının hayatını yaşamak ona acı bir ders olur ve mahvına doğru sürüklenir... * “Kaderi Arayan Adam”, 1976 yılında César “En İyi Film” ve “En İyi Yönetmen” ödüllerini almıştı.
    • 1976
    • Fransa,İtalya
    • IMDb 7.6
    • 422
    • 0
    The Servant
    Tüm Bilgiler
    The Servant Dram 
    Türkçe Altyazı
    Tony (James Fox), Londra’da yaşayan genç, bekar bir aristokrattır. Yeni aldığı evini çekip çevirmesi için Barrett (Dirk Bogarde) adında bir hizmetkâr tutar. Kısa bir süre sonra Barrett, kız kardeşi olduğunu iddia ettiği Vera (Sarah Miles) adında genç bir kızı da yanına, işe aldırır. Zaman içerisinde Vera ve Barrett, zayıf karakterli Tony’yi avuçlarının içine alacaktır...Amerika’da McCarty döneminde başlayan komünist avından kaçarak İngiltere’ye gelen Joseph Losey, burada oyun yazarı Harold Pinter’le birlikte bir dizi başarılı filme imza attı. The Servant bu filmlerin ilkidir ve Robin Maugham’ın romanından uyarlanmıştır. Film o yıllarda İngiltere’deki sınıf sistemine sert bir eleştiri niteliğinde ve klostrofobik etkisiyle kara-film tarzının başarılı örneklerinden biridir.
    • 1963
    • İngiltere
    • IMDb 7.9
    • 409
    • 0
    Accident
    Tüm Bilgiler
    Accident Dram, Suç 
    Türkçe Altyazı
    Orta yaş bunalımında evli bir adam olan Stephen, bir öğrencisinin nişanlısı Anna'ya âşık olur. Karısından ayrı yaşayan profesör Charley'nin de Anna'da gözü vardır. Charley kızı baştan çıkarıverince Stephen onu düşman ilan eder..
    • 1967
    • İngiltere
    • IMDb 6.9
    • 399
    • 0
Joseph Losey Haberleri
Film Noir, tanımlanması son derece zor bir türdür; çünkü kimse onun tam anlamıyla kapsayıcı bir tanımını veremez. Herkes örnekler ve tekrarlayan özellikler listeleyebilir - femme fatale, sert diyaloglar ve sinematografik ışık-gölge oyunu, ancak 10 kişiye bunu tanımlamalarını sorduğunuzda 10 farklı yanıt alırsınız.
  •   8
  •   0
Altın Palmiyeli birçok filmi sitemizden izleyebilirsiniz.
  •   207
  •   0