Viyana doğumlu Josef von Sternberg, Avrupa’nın pek çok noktasında oyunculuk yaptıktan sonra 1924’te yerleştiği Hollywood’da, ilk filmi Salvation Hunters (Kurtuluş Avcıları, 1925) ile dikkatleri üzerine çekti. Film, genç bir erkeğin, bir kadın ve çocuklarının şehre karşı koyuşunu konu alıyor. Filmin maliyeti beş bin dolardı. İlgiyi üzerine çeken film, hemen kar yapmaya başlamıştı. Film, gerçek ve düş arasındaki belirsizliği konu alıyordu. Ardından Underrworld (Yeraltı Dünyası, 1927) filmini yönetti. İçerdiği şiddet ve erotizmle gangster türündeki filmlere yeni bir hava kattı. Daha sonra The Docks of New York (New York Dokları, 1928), The Case of Lena Smith (Lena Smith Olayı, 1929) gibi gangster filmlerine Alman gerçekçiliğine yer verdi.
Bir denizcinin bir fahişeyle evlenmesini konu alan ve bir liman meyhanesindeki 24 saati işleyen New York Dokları, sinemaya bambaşka bir nefes getirdi. Ardından ardı ardına altı film çekti. Morocco (Fas, 1930), Dishonored (Lekelenmiş, 1931), Blonde Venus (Sarışın Venüs, 1932), Shanghai Express (Şangay Ekspresi, 1932), The Scarlet Empress (Kızıl Çariçe, 1934), The Devil is a Woman (Şeytan Kadındır, 1935) gibi değişik ad ve konularda filmler çekti. Genelde insan ilişkileri ve kadın etrafında dönüyor filmler. Kötülüğün kaynağı olarak kadını görmesine rağmen kadını yüceltir, fakat erkeği de aşağılamaktan geri kalmaz.
Sternberg’in en önemli çalışmaları, Marlene Dietrich’li filmlerdir. Sternberg, karamsar bir bakışla, insanlığın olumsuz yönelimlerini filme konu eder. Marlene Dietrich’li filmler çok sevilmiştir, Marlene Dietrich’in göz alıcı güzelliği, esrar çekmiş gibi baygın bakışları alışılmadık açılardan görüntülenmiştir. Sternberg ile Dietrich, sinemda taraihindeki unutulmaz ikililerdendir bu nedenle.