Hiroshi Teshigahara’nın en önemli yapımları arasında Suna no onna – Woman in the Dunes ve Tanin no kao – Bir Başkasının Yüzü filmlerini gösterebiliriz. Yunan mitolojisinin en ünlü tragedyalarından biri olan Sisyphus efsanesinin modern bir yeniden anlatımı olan Woman in the Dunes, Japon varoluşçu yazar Kôbô Abe’nin aynı isimli romanının özgün bir uyarlaması. Tokyo’da yaşayan bir böcekbilimci, yöreye özgü nadir türler bulmak için Japonya’nın ücra bir köşesine gelir fakat dönüş için son otobüsü kaçırır. Sonrasında yöre halkının yönlendirmesiyle geceyi genç bir kadının evinde geçirme kararı alır. İlk anda gayet iyi niyetli görünen bu girişim, devamında bir kâbusa dönüşecektir. Hiroshi Teshigahara’nın En İyi Yönetmen dalında Oscar adaylığı kazandığı bu film, Yunan tragedyalarından izler taşıyan, şiirsel olduğu kadar yer yer rahatsız edici bir anlatıma sahip olan, karanlık, erotik, tedirgin edici atmosferiyle dikkat çeken bir film.
Woman in the Dunes’dan iki yıl sonra Teshigahara, Kôbô Abe’nin bir başka eserini sinemaya uyarladı. Tanin no kao – Bir Başkasının Yüzü ismindeki bu film, kendi hatası sonucu çalıştığı fabrikada kaza geçiren ve yüzü tanınmayacak hâle gelen Okuyama adlı bir iş insanının, bu yeni durumla birlikte hayatını sorgulamasını, gerçeğinden ayırt edilemeyen yeni yüzüyle yeni bir hayata başlamasını ve bunun getirdiği dönüşümü mercek altına alıyor. Film, iş ve özel hayatında saygı gören ancak kazadan sonra edindiği bu saygıyı yitiren ve bunun sonucunda aşağılık kompleksine kapılan Okuyama’nın psikolojisini ve kimlik bunalımı derinlemesine inceliyor.
Yönetmenin, ilk uzun metrajına imza attığı ve Kôbô Abe ile ilk kez bir araya geldiği, aynı zamanda The Criterion Collection seçkisinde bulunan Pitfall ve Kôbô Abe ile son kez bir araya geldiği The Man Without a Map filmleri de filmografisinin ilgi çekici yapımları arasındaki yer alıyor. Pitfall, fakir bir maden işçisinin küçük çocuğuyla birlikte iyi bir iş bulabilmek için sürekli yer değiştirdiği ve bunun sonucunda ıssız bir köye gitmesiyle tuhaf olaylar silsilesinin yaşanmasını ele alırken; The Man Without a Map ise bir kayıp vakasına bakan bir dedektifin hikâyesini konu ediniyor.