Boyle 1956’da İrlandalı Katolik bir ailenin çocuğu olarak Manchester yakınlarındaki Radcliffe'de dünyaya geldi. Çocukluk yıllarında Katolik Kilisesi'nde papaz yardımcılığı yaptı. Annesinin papaz olması yolundaki isteğine rağmen bir başka papazın yönlendirmesiyle eğitimini normal okullarda sürdürdü. Bolton'daki Thornleigh Salesian College'den sonra eğitimine Bangor'daki University of Wales'da devam etti.
1980 yılında Kuzey İrlanda'da BBC'nin prodüktörü olarak çalışmaya başladı. O dönemde BBC'de çok büyük ilgi gören Mr. Wroe's Virgins dizisinden de sorumluydu. 1982'de tiyatroda çalışmaya başlamasıyla show dünyasındaki kariyeri start aldı. Joint Stock Theatre Company ve sonrasında Royal Court Theatre'da çalıştığı 1982- 1987 yılları arasında sanat yönetmenliği ve vekil yönetmenlik yaptı. Bu dönemde Time Out ödülünü de kazanan Howard Brenton'ın oyunu Victory and The Genius and Edward Bond's Saved'in de içinde olduğu birçok projede görev aldı. Boyle aynı zamanda Royal Shakespeare Company için beş prodüksiyon hazırladı.
1994 yılında ilk uzun metrajlı filmi Shallow Grave'i (Mezarımı Derin Kaz) çekti. Bu ironik ve gerilimli İngiliz filmi, başarılı oldu ve Boyle’un adını dünyada duyurdu. Danny Boyle, 1996 yılında Irvine Welsh’in aynı adlı romanından sinemaya uyarladığı, geniş yankılar uyandıran ikinci filmi Trainspotting'i çekti. Trainspotting, "Four Weddings and A Funeral" gibi İngiliz Sineması'nın son dönemde çıkardığı en iyi yapımlardan bir tanesi olarak dikkat çekti. Ayrıca Ewan McGregor ve Robert Carlyle gibi iki ismi dünya çapında yıldız yaptı. Bir yıl sonra Galler'de çekilen ve Galler'in Trainspotting'e cevabı olarak tanıtımı yapılan "Twin Town" filmine de yapımcı olarak katılmıştır.
2000 yılında Alex Garland'ın kült romanı The Beach'i, Leonardo DiCaprio'nun başrolüyle sinemaya uyarlayan yönetmen, 2002'de ünlü yazarın bir diğer romanı 28 Days Later'ı filme almak için kamera arkasına geçti. The Beach ve 28 Days Later filmleri arasındaki 2 yılda BBC için TV filmleri çekti. 2004’te Alexander Nathan Etel'in başrolünde oynadığı Millions vizyona girdi. 24 Hour Party People'ın senaryo yazarı Frank Cottrell Boyce'la çalışan Boyle, filminde, İngiltere'nin Euro'ya geçecegi günden önceki birkaç günde bir ailenin başına gelen olayları, evin çocuğunun gözünden ele aldı. 2007’de gerilim ve bilim kurgu türündeki Sunshine sinema izleyicisiyle buluştu.
2008'de çektiği Milyoner (Slumdog Millionaire) kariyerinin ödül anlamında en parlak noktası oldu. Hindistan'da yaşayan bir gencin tanık olduğu farklı dönem ve olayları anlatan film 10 dalda Oscar adayı oldu ve aralarında En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Uyarlama Senaryo'nun da bulunduğu 8 dalda kazandı. Aynı şekilde 8 BAFTA ödülü ve 4 Altın Küre ödülü getirdi. 2010 yapımı 127 Saat filmi, Aron Ralston'un gerçek hikayesini anlattı ve başrolünde James Franco oynadı. 2013'te çektiği Trans'ın (Trance) ardından yine kaliteli oyuncuların yer aldığı biyografik yapım Steve Jobs'u beyazperdeye aktardı. Michael Fassbender ve Kate Winslet'ın başrolde olduğu film, Apple'ın kurucusunun hayatının önemli satırbaşlarına odaklandı. 2017'de gösterime girecek Trainspotting'in devam filminde yine kamera arkasına geçti.
Filmlerinin görsel bir show haline gelmesinde yönetmenin İskoçya'daki mekanları kullanmasının büyük etkisi vardır. Daha çok İskoç aktörlerle çalışan Boyle, özellikle Milyoner'den sonra Hollywood tarzı yapımlara da yöneldi. Filmlerinde elektronik müziğin başarılı örneklerini kullanan Boyle, ekranda görünecek ilk sahneyi filmin ortasındaki görüntülerden seçmektedir. Kamera açıları ve ses efektlerini, titiz bir montajlama tekniğiyle birleştiren Danny Boyle, filmleriyle fanatik bir hayran kitlesi oluşturmuş ve hayal gücünü sürekli olarak kışkırtan çarpıcı motifler kullanmıştır.