Bo Widerberg, İsveç sinemasının Ingmar Bergman’dan sonraki kuşağının temsilcilerinden biri. Widerberg hakkında yazılmış Türkçe bir metin bulmak neredeyse imkânsız.
Türk Sinematek Derneği gösterim bülteni Filim70’in[5] 5. sayısında Widerberg ve filmleri ile ilgili kısa üç yazı bulunuyor. Sinematek’in 1970 yılı Mayıs ayında düzenlediği İsveç filmleri toplu gösterimi kapsamında Kvarteret Korpen (Raven’s End) filmi “Kuzgun Çıkmazı” adıyla Ümit Sineması’nda sadece iki seans gösterilmiş ve “Aşk 65” (Karlek 65) filmi ise planlanmasına rağmen hiç gösterilememiş. Aynı bültende Türk Sinematek Derneği’nin konu ile ilgili “Aşk 65/Karlek 65 filminin bazı sahneleri sansüre uğramış ve gösterilmesi yasaklanmıştır. Bu yüzden filmi sizlere sunamıyoruz” açıklaması da yer alıyor.
Bunun dışında Türkiye’de Widerberg üzerine bir yazıya ya da gösterim programına rastlamadım. 1969 yapımı Adalen 31 ve 1971 yapımı Joe Hill filmleri Bo Widerberg ve sineması için önemli ipuçları veren filmlerdir. Adalen 31, Joe Hill ve “Kuzgun Çıkmazı” filmleri Türkiye’de ilk defa İşçi Filmleri Festivali’nde gösterildi.
Adalen 31
İsveç sosyal demokrasisinin uzun süreli iktidara gelmesini sağlayan, İsveç siyasi tarihi için çok önemli bir olay yaşandı.
1931 yılında İsveç’in küçük bir kasabasındaki işçiler greve giderler. İşveren başka şehirden grev kırıcıları getirir, işçiler yürüyüşle bu durumu protesto ederler ve işverenin çağırdığı askerler işçilere ateş açar biri çocuk 5 kişi öldürülür. Bu kıvılcım sonrasında yayılan ateş ve mücadele ile muhafazakâr parti iktidardan düşer ve İsveç’in siyasi hayatında yeni bir dönem başlar.
Widerberg bu olayı Andersen ailesinin öyküsü ile birleştirerek Adalen 31 filminde anlatır. Filmde gençlerin tutkuları, işçilerin yoksullukları, mücadeleleri sık sık çalınan enternasyonal marşı ile birlikte verilmiş.
Askerler tarafından öldürülenlerin cenazelerinin bayraklarla taşınması, fabrikalardaki sirenlerin herkesi bir şey yapmaya çağıran çığlığı filmde çarpıcı şekilde sunulmuş. Babaları Herald Andersen’in öldürülmesinden sonra hayata yeniden tutunan 3 çocuk ve bir eşle Andersen ailesinin öyküsü eşliğinde İsveç işçi sınıfı mücadelesine ilişkin çok şeyi anlatmış.
Joe Hill
Widerberg, Adalen 31’den iki yıl sonra, 1971’de işçi sınıfı mücadelesi üzerine bir film daha çeker ve filminde İsveç kökenli Joe Hill’i anlatır.
İsveç’te Joseph Hillström, ABD’deki bilinen adıyla Joe Hill 1879 yılında İsveç’te doğar. 1902 yılında ABD’ye göçmen olarak gider ve Dünya Endüstri İşçileri Sendikası’nın (IWW-Wobblies) üyesi, örgütleyicisi, işçi şarkıları bestecisi olarak eyaletten eyalete dolaşır. İşçi örgütlenmesinde müziği ilk ve yaygın kullanan kişidir.
“Peki ya yemek? diye sorduğunda,
tatlı bir sesle verecekler cevabı:
Çalış, dua et, yat samanda,
payın gelir yukarıdan sen ölünce…”
Joe Hill’in sözlerini yazdığı “Pie in the Sky” şarkısı sendikal mücadele veren herkesin dilindeydi. Hill’in “Pie in the Sky” gibi işçi şarkıları ve onun üzerine yazılan şarkılar Paul Robeson, Joan Baez, Pete Seeger, The Dubliners, Bruce Springsteen gibi yorumcular tarafından birçok kez seslendirilmiştir.
1914 yılında Utah Salt Lake City’de eski bir polis ve oğlu, işyerlerinde soyguncular tarafından soyularak öldürülür. Hem Wobblies’in Utah’taki faaliyetleri hem de Joe Hill’in popülerliğinden intikam almak isteyen işverenlerin yürüttükleri kampanya ile bu suç Joe Hill’in üzerine kalır. Wobblies üyeleri de o yıllarda kırmızı bandana takıyorlardı. Joe Hill tartışmalı bir yargı sürecinden sonra suçlu bulunur ve 1915 yılında kurşuna dizilerek idam edilir. Joe Hill’in trajik ölümü Amerikan İşçi sınıfı mücadelesinde derin izler bırakır.
Filmde 1910’larda Joe Hill’in uğradığı her eyaletteki madenlerde, demiryolu, deri sektöründeki yoksulluk, işçi sömürüsünü, adalet sistemini görürüz ve bugünkü ABD’nin neyin üzerinde yükseldiğini anlarız.
Sorgulayan bir yönetmen olarak Widerberg
1930 doğumlu Widerberg, 1 Mayıs 1997 tarihinde öldüğünde arkasında 14 film, 17 tiyatro oyunu ve birçok kitap bıraktı.
Widerberg filmleri üç kez İsveç’i temsilen Akademi Ödülleri’nde “En İyi Yabancı Film” adayı oldu. Adalen 31, 1969 Cannes Film Festivali’nde “Jüri Özel Ödülü” aldı. İngiltere’de Ken Loach, Türkiye’de Yılmaz Güney neyse İsveç’te Widerberg odur diyebiliriz.
“Ben sadece İsveç’in bugünkü durumunu göstermek için filmler yapmıyorum” diyor Widerberg.
“Toplum benim filmlerimde yalnızca bir arka plân değildir. Toplumun kendisi de bir oyuncudur. Yüzlere mümkün olduğu kadar gerçekçi bir ışığın düşmesini isterim ben. Bu nedenle hiçbir zaman stüdyoda çalışmam. Filmlerimde yaşayan bir şeyler varsa, bu oyuncuların gözlerinden gelmektedir. Onların gözlerine ışık düşürmek çok önemli benim için. Elbette aynı zamanda ilginç, eğlendirici ve çarpıcı olmak ta isteriz. Oysa bütün bunların yansıdığı yer zaten gözlerdir.”
Elvira Madigan filmi üzerine yapılan bir söyleşide, o dönemde Hollywood filmlerinde 150 kişilik prodüksiyon ekibi kullanılırken, kendilerinin 1 yönetmen, 2 aktör, 5 teknisyen; yani sadece 8 kişi olduklarını belirterek “Gerçekçilik etkisini vermek için bir el kamerası kullandık. Saçma gelecek ama filmi çekerken bir haber programı yapan TV haber ekibi gibiydik” diyor.
Widerberg hem sinemaya verilen resmi destek ve film dağıtım sistemindeki adaletsizlikleri hem de Bergman gibi eski kuşak yönetmenlerin İsveç sinemasındaki egemenliğini sorgulamıştır. Widerberg, Bergman’ı oldukça sert bir şekilde “Filmlerinde İsveç kültürü hakkında batının görmeyi beklediği, yanlış önyargıları, İsveç hakkındaki yanlış mitleri” göstermekle eleştirmiştir. Widerberg güncel sorunları ve yok sayılan sosyal temaları içeren bir yeni sinema talep etmiştir.
Filmleri ile hayata “ana akım” dışındaki bir pencereden bakan İsveç’in soldaki yönetmeni Bo Widerberg, Türkiye’deki sinemayla ilgilenenlerin daha fazla ilgisini hak ediyor…
Dipnotlar:
[4] Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nin Mayıs 2016 tarihli 161. sayısında yer alan “İsveç’in Soldaki Yönetmeni” başlıklı yazıyı sinematek.tv’de okumak için tıklayınız!
[5] http://sinematek.tv/filim-70-5/
Önder Özdemir
https://sendika.org'dan alınmıştır.