1922 yılında dünyaya gelen Fransız yönetmen, her ne kadar bir zamanlar tiyatroya da ilgi duyduysa da ilk aşkı olan sinemada devam etti. 1947 yılıyla birlikte görsel sanatlara yönelik olarak bir dizi kısa metrajlı film çekti. Vincent Van Gogh, Paul Gauguin ile Pablo Picasso’nun “ Guernica ” üzerine kısa metrajlı projeler gerçekleştiren yönetmen, sanatsal sinemanın yanı sıra Fransız ticari sinemasıyla da ilgilendi. Belgesel filmlerinde özellikle, insanoğlunun sahip olduğu insanlığa giderek yabancılaşması olgusunu işleyen Resnais, sanatsal yönü ön plana çıkan politik ve hatta propaganda filmleri yaptı.
“ Night and Fog ” adlı belgesel filminde, konsantrasyon kamplarına değinen yönetmen, “ içimizde uyuyan hayvan ” noktasına ağırlık veren çağdaş şair Jean Cayrol’u ele aldı. Ünlü yazar Raymond Queneau’nun kaleme aldığı “ The Song of Styrene ” adlı kısa film, yönetmenin plastik sanatlardaki yeteneğini sergiledi.
Filozof Henri Bergson ile yazar Marcel Proust’un etkisi altında kalan Resnais, yalnızlıkla geçen çocukluk yıllarının da etkisiyle, filmlerinde bireysel bilinçler arasındaki uyuşmazlıklar, zamanın akışı ve deneyimin öneminin kayboluşu gibi konuları irdeledi.
“ Hiroshima Mon Amour ” filmiyle ilk uzun metrajlı deneyimini yaşayan yönetmen, Yeni Dalga akımının önde gelen isimlerinden övgüler aldı. Özellikle geleneksel formlarla radikal bir içeriği birlikte ele almasıyla dikkat çeken Resnais, film içerisindeki diyaloglar açısından klasik sinemaya yakın durmaya çalıştı. Her ne kadar klasik sinema anlayışına fazla aykırı düşmese de, film özellikle politik, sosyal ve ruhsal noktalarda oldukça muhalif bir çizgide yer alıyordu. “ Left Bank ” Sinemacılar Okulu’nun politik felsefesine yakın duran Resnais, Yeni Dalga akımının öncüsü olan ve politik olara anarşizmi savunan Cahiers du Cinema üyelerine mesafeli yaklaşmayı tercih etti. 1960’lı yılların sonlarına damgasını vuran “ Left Bank ” akımına katılan yönetmen, geleneksel, Katolik ve burjuva değerlerini bir çırpıda yok etme taraftarı değildi.
Filmlerinde insanoğlunu, kendi vahşi barbarlığıyla yüzleştirmeye çalışan Resnais, “ Hiroshima Mon Amour ”da atom bombası ve “ Muriel ”da da polis işkencesi gibi konulara parmak basarken, “ Last Year at Marienbad ”de lüks ama soğuk bir hayali dünya tablosu çizdi.
Marguerite Duras ve Alain Robbe-Grillet gibi ünlü yazarlarla birlikte çalışma fırsatı bulan Resnais, filmlerinde bu yazarların metinlerinden yararlandı. Edebiyat ve görsel sanatlara olan ilgisini azaltarak sinematografik olana ağırlık vermeye başlayan yönetmen, kendi özgün sinemasını yaratmak için önemli adımlar attı. 1974 yılında başrolünde Jean-Paul Belmando’nun yer aldığı “ Stavisky ”den üç yıl sonra “ Providence ”ı gerçekleştiren yönetmen, “ Mon Oncle D’Amerique ” adlı filmiyle Cannes Film Festivali’nde jüri özel ödülünün sahibi oldu.
Filmlerinde daha çok kişisel ve politik nosyonlara değinen Resnais, kusursuz stiliyle eleştirmenleri büyülemeyi başardı. Birçok kısa filmi hükümet tarafından sansürlenen yönetmenin Afrika sanatlarını kullandığı “ Statues Also Die ” ( 1953 ) adlı filmi 12 yıl boyunca gösterim imkanı bulamadı. “ Hiroshima Mon Amour ” adlı filminde kahramanlık anlayışını olumlayan bir tablo çizdiği için büyük eleştirilere maruz kalan ama daha sonraları uluslara arası farklılığı gözetmeyen “ Yeni Ahlak ” kavramını ele aldığı için büyük övgü alan yönetmen, 1996 yapımı” The War is Over ” filmiyle de partizan duyguları kabarttığı için eleştirildi.
“ Smoking/No Smoking ”den sonra uzun bir süre sinemadan uzak kalan yönetmen, 1997 yılında çektiği “ Same Old Song ” adlı yarı müzikal filmiyle yeniden büyülü ekranın karşısına geçti.