Philippe Garrel

  1. Le Lit de la vierge
    Tüm Bilgiler
    Le Lit de la vierge Dram, Fantastik 
    Türkçe Altyazı
    Efsanevi model, sanatçı, müzisyen Zouzou’nun Mary Magdalene’yi, Fransız oyuncu Pierre Clémenti’nin İsa’yı oynadığı, yönetmenin kendisinin de yanlış yola sapmış bir havari olarak yer aldığı İncil’le ilgili serbest bir alegori.Bir Başkaldırı Manifestosu: İsa, Devrim ve Erken Dönem Garrel Sinemasının Kökleri1. Tarihsel Konum: 1968 Sonrasının Ateşli İsyanıGarrel, bu filmi Mayıs 68 ayaklanmalarının hemen ertesinde, sokaklardaki barikat dumanları henüz dağılmamışken çekti. Sinema tarihinde nadir görülen bir "devrim anı"na sabitlenmiş filmdir: Dini mitolojinin politik bir silaha dönüşümü: İsa figürü (Pierre Clémenti), bir Che Guevara yorumuyla sunulur. Çarmıha geriliş sahnesi, Fransız polisi tarafından dövülen öğrencilerin fotoğraflarıyla zihinde örtüşür. Meryem Ana'nın yeniden yazımı: Zina yapan, afyon çeken ve "kutsal annelik" mitini reddeden bir karakter olarak işlenir. Bu, Katolik Fransa'ya yönelik kışkırtıcı bir saldırıdır.2. Biçimsel Radikallik: Avangartın SınırlarındaGarrel, bu filmde Godard'ın politik didaktizmini ve Bresson'un ascetik minimalizmini reddeder; kendine özgü bir "lirik anarşizm" yaratır: Siyah-beyazın şiddeti: Gölgeler ve ışık, karakterlerin iç çatışmalarını değil, tarihsel bir andaki kolektif çığlığı yansıtır. Doğaçlama diyaloglar ve teatral sahneler: Oyuncular (Nico dahil) senaryosuz çalışır. Bu, Artaud'nun "Vahşet Tiyatrosu" teorisinin sinemadaki karşılığıdır. Müzik: Nico'nun drone şarkıları ve aniden kesilen sessizlikler, izleyiciyi bir "devrimci ayin"e zorlar.3. Tematik Patlamalar: Din, Cinsellik ve Siyaset Kutsalın profanlaşması: İsa'nın son akşam yemeği, bir grup hippinin afyon partisine dönüşür. Kutsal Kase yerine şişe şarabın geçmesi, Kilise'ye değil, tüketim toplumuna yönelik bir eleştiridir. Cinsel devrim: Meryem'in bekaretinin kaybı, sahnede gerçek bir seks eylemiyle (simüle edilmiş olsa da) gösterilir. 1969'da bu, sansür kurullarını çıldırtacak derecede radikaldi. Sanatın rolü: Garrel, film boyunca "devrim mi sanat, sanat mı devrim?" sorusunu sorar. Kamerasını bir molotof kokteyli gibi kullanır.4. Eleştirel Sorunlar: Kaosun Bedeli Anlatı dağınıklığı: Film, bazen fazla içe dönük bir hal alır. Seyirci için takip etmesi zor olabilir. Kadın temsili: Nico'nun karakteri (Meryem Magdalena), eril bakışın nesnesi olmaktan kurtulamaz. Garrel'in kadın karakterleri "ilham perisi" olma tuzağına düşer. Politikanın estetikleştirilmesi: Gerçek sokak mücadeleleriyle bağlantı kopukluğu, filmi bazen "güzel ama boş" bir deneye dönüştürür.5. Günümüzdeki Yeri: Neden Hâlâ Sarsıcı?Le Lit de la Vierge, sinemanın bir katedral değil, bir barikat olduğunu hatırlatan nadir eserlerden. Günümüzdeki "aktivist sanat" tartışmalarının öncüsüdür.
    • 1969
    • Fransa
    • IMDb 6,3
    • 618
    • 0
    L’enfant Secret
    Tüm Bilgiler
    L’enfant Secret Dram, Romantik 
    Türkçe Altyazı
    Yas, Yaratılış ve Avangart Melankoli1. Otobiyografik Kırılma ve Tarihsel BağlamGarrel, bu filmi sevgilisi Nico (The Velvet Underground'un efsanevi vokalisti) ile olan ilişkisinin yasını tutarken çeker. Nico'nun 1978'deki trajik ölümü ve çiftin ortak çocuğu Ari Boulogne'nin (filmde "gizli çocuk" metaforu) varlığı, filmin her karesine sinmiş bir kayıp ve acı duygusu yaratır. 1970'lerin sonu, Fransız sinemasının politik avangarttan bireysel melankoliye evrildiği bir dönemdir; Garrel de bu geçişin en radikal temsilcilerindendir.2. Temalar: Doğum, Ölüm ve Sanatın İnşası "Gizli Çocuk" imgesi, yalnızca fiziksel bir varlığı değil, yarım kalan bir aşkın, tamamlanmamış bir sanat eserinin veya bastırılmış hafızanın metaforudur. Siyah-beyaz görüntüler, ölümün ve doğumun birbirine dokunan sınırlarını vurgular. Örneğin, kadın karakterin (Anne Wiazemsky) hamileliği ile erkek karakterin (Henri de Maublanc) müzisyenliği arasındaki gerilim, "yaratma" eyleminin ikili doğasını (yaşam veren vs. yok eden) sorgulatır. Sessizlik ve diyalogsuz sahneler, Nico'nun drone müziğini andıran bir içsel ritim yaratır. Garrel, burada Bresson'un "sinematograf" teorisini avangart bir dil ile yeniden yorumlar.3. Biçimsel Devrim: Minimalizm ve Zamanın Donması Uzun plan sekanslar (örneğin, karakterlerin koridorda yürüyüşü), izleyiciyi bir rüya-zaman boyutuna hapseder. Godard'ın keskin politik çıkışlarının aksine, Garrel eylemsizliği seçer. Doğal ışık ve gri tonlar, Fassbinder'in melodramlarındaki renkli şiddetten uzak, bir tür "anti-dramatik" estetik sunar. Nico'nun şarkıları (filmde "Saeta" gibi parçalar) diegetik olmayan bir şekilde kullanılarak, karakterlerin iç dünyaları ile dış gerçeklik arasındaki uçurumu derinleştirir.4. Eleştirel Sorular ve Tartışmalar Kadın Bakışının Eksikliği: Anne Wiazemsky'nin karakteri, Garrel'in sinemasında sık rastlanan "ilham perisi" klişesine düşer mi? Onun hamileliği, erkeğin sanatsal krizine fon olarak mı işlenmiştir? Politikanın Yokluğu: 1968 sonrası Fransız solunun çöküşü, bu filmde neredeyse hiç ele alınmaz. Garrel, tarihsel bağlamı kişisel trajedi uğruna feda mı eder?5. Sonuç: Neden Bugün Hâlâ Önemli?L'Enfant secret, sinemanın bir yas tutma biçimi olabileceğini kanıtlayan nadir eserlerdendir. Godard'ın Je vous salue, Marie'sindeki kutsal doğum temasıyla diyaloga giren bu film, annesiz bir çocuğun ve çocuksuz bir annenin hikâyesidir. Garrel'in oğlu Louis Garrel'in sonradan sinemaya adım atışı da bu "gizli" mirasın bir devamı gibidir.
    • 1982
    • Fransa
    • IMDb 6.5
    • 292
    • 0
Philippe Garrel Haberleri
1957’de François Truffaut şöyle yazmıştı: “Yarının sineması bana, bireysel ve otobiyografik bir romandan bile daha kişisel görünüyor; bir itiraf ya da günlük gibi. Genç sinemacılar kendilerini birinci tekil şahısla ifade edecek, başlarından geçenleri anlatacaklar: ilk aşklarının hikâyesi ya da en sonuncusu; politik uyanışları; bir yolculuk, bir hastalık, askerlik, evlilik ya da son tatil… ve bu keyifli olacak, çünkü gerçek olacak… Yarının sineması bir aşk eylemi olacak.” (1)
  •   414
  •   0
Abbas Kiarostami, uluslararası üne sahip ilk İranlı yönetmen olmasa da, dünya çapında tanınan ilk İranlı auteur (özgün sinemacı) idi. Onun bu denli takdir görmesinin nedenleri, İran içinde ve dışında farklılık gösterebilir; bu, çeşitli bakış açılarını yansıtır. Ancak, onun filmlerini İran sineması bağlamında değerlendirmek yine de önemli ve aydınlatıcıdır.
  •   538
  •   0
Genellikle uzun ve siyah-beyaz filmlerin yönetmeni olan Lavrente Indico Diaz, bilinen adıyla “Lav Diaz” Filipinlerin en kıymetli yönetmenlerinden biridir. 1958’in Aralık ayında doğan yönetmen, yapımcı oluşunun yanı sıra, editör, şair, yazar, besteci ve aktör olarak da çeşitli alanlarda çalışıp ilgilenmiştir. Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan yönetmen, filmlerinde genellikle kendi şiirlerini ve kendi müziklerini kullanır. Notre Dame Üniversitesi, Ekonomi diplomasının yanı sıra hukuk eğitimi de alan Diaz, Temmuz 2017’de Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi (Academy of Motion Picture Arts and Sciences)’ne davet edilmiştir.
  •   170
  •   0