Kenji Mizoguchi’nin sinemasıyla, onun film yaptığı 1920’lerden 1950’lerin sonuna kadarlık dönemdeki Japon sineması arasında paralellikler kurulabilir. Özellikle sessiz ve erken dönem filmlerinde Japon gelenekler sanatlarından ve geleneklerinden etkilenen bir sinemacılardan biridir Mizoguchi’de. Fakat II. Dünya Savaşı’nın ardından Japonya’da yaşanan “özgürleşme” hareketi, ülkenin yönetmenleri de Batı ile buluşmaya, filmlerini yurt dışı festivallerinde göstermeye başlamıştır. Bu konuda kapıyı, Rashomon ile Venedik’te Altın Aslan Akira Kurosawa’nın açtığı söylenebilirse de Mizoguchi Japonya’da bir sinema dilinin ve mirasının oluşmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Öyle ki Kurosawa onun, Japon yönetmenler içinde en çok hayranlık duyduğu yönetmen olduğunu ifade eder.