Lou Reed

Sanat tarihine geçmiş bir albüm kapağı var, yapan Andy Warhol. Albüm kült bir gruba, Velvet Underground’a ait. O grubun solist ve şarkı yazarı Lou Reed de rock tarihinin kült figürlerinden. Hikâyemiz nevi şahsına münhasır bir şarkıcı üzerine…

Rolling Stone dergisinin editörü Simon Vozick-Levinson, dünyada onun çapındaki müzisyenlerin bir elin parmaklarını geçmeyeceğini söyler; müzisyenliğiyle ilgili samimi konuşmaları, konuları sevimli hale getirmeye çalışmaması ayırıcı özelliği. Beğenilme kaygısına kapılmadığından, değişik tür ve soundları karıştırmış, gitardan çıkardığı çirkin seslerin de etkileyici güzellikte olabildiğini göstermiş. Lou Reed’i zamanlar üstü ve orijinal yapan bu zaten. Yeniliklere o kadar açıkmış ki, satan-satmayan her albümle kendini yeniden yaratmaktan yılmamış.

Lou Reed yani Lewis Allen, Brooklyn’de doğdu (1942), Long Island’da büyüdü. Hayatının çoğunu Manhattan’da geçiren Reed, Brooklyn’deki çocukluğunu hayırla anmazken, Long Island zamanlarını ondan bile beter bulur. Orta sınıf Yahudi bir ailenin çocuğudur, babası muhasebecidir. Anne ve babasıyla sürekli tartışan Lewis, 16 yaşında uyuşturucu kulanmaya başlar. Kız kardeşi Merrill Reed Weiner, onun, fobileri ve anti-sosyalliği nedeniyle eve birileri geldiğinde odasına saklandığından söz ediyor: “Babamın sertliği işe yaramayınca sorun yokmuş gibi davrandık ve sustuk. O zaman Oprah (Winfrey) yoktu.”

Travmatik tedavi

İnsanların, değil televizyonda dert dinleyen birine veya sosyal medyaya, ailesine bile içini açamadığı dönemlerde psikiyatri de emeklemektedir. Weiner sonradan soru işaretleri yaratacak o tedaviyle ilgili şöyle söylüyor: “Lou’yu götürdükleri psikiyatrist, elektroşok önerdiğinde anne-babam teslim olmuş durumdaydı. Tedaviden döndüğünde yürüyemiyordu, hayatı boyunca hafıza sorunu oldu.” Aile onu, davranışları düzelsin diye hastaneye yatırmıştı, Reed ise eşcinsel eğilimleri nedeniyle 17 yaşında bu travmatik tedaviye maruz bırakıldığını düşünüyordu, bu yüzden babasını hiç affetmedi. Kötü anılarını Kill Your Sons şarkısında anlattı. Sanatçılar böyle yapar…

Eğitimine devam ederken eroin ve amfetamin kullanıyor ve satıyordu. Paylaşılan iğneler yüzünden bekleneceği üzere hepatite yakalanmıştı. Bir süre tek başına çaldı, 1965’te Velvet Underground’la sahne almaya başladı. Şarkı sözlerinde uyuşturucu, fahişelik, sadomazoşizm gibi tabuları çekinmeden kullanıyordu.

Velvet Underground’la

Reed’in yeteneğini ortaya çıkaran Andy Warhol oldu. İç mekânda gözlük takmak onun fikriydi, yani bugünün deyimiyle şarkıcının ‘image maker’ıydı. Warhol menajerliğini üstlendiği grubu Fabrika’da ürettiği işlere dâhil etti. Rock ile avantgardı karıştıran grubun çıkardığı baygın sesler, şarkılarındaki nihilist sözler, gelecekteki punk ve new wave gibi akımların habercisiydi. Velvet Underground’un deneysel tarzının etkileri David Bowie, R.E.M. ve U2’ya kadar ulaştı. Fanlar bu melankoliye, bilinçli anti-güzelliğe bayılıyordu. Onlardan önce rockçılar seks ve uyuşturucu meselelerine imalı yollardan değinirlerdi. Şarkıları, kullandıkları maddelerin deneyimleriyle yazıyorlardı, sansürsüz sözleri yüzünden uyuşturucuyu yüceltmekle suçlandılar.

Grup ismini 60’lardaki ekstrem cinsel hayatları konu alan Michael Leigh imzalı romandan alıyordu. Kitap hâlâ anılmasını, edebi başarısına değil, bu ikonik gruba borçlu tabii ki… Andy Warhol gruba, kariyerine modellikle başlamış, Fellini’nin La Dolce Vita filminde oynamış efsanevi şarkıcı Nico’yu tanıttı. Nico’nun kadrodaki varlığı, Warhol ve grubun yolları ayırmasına kadar sürdü. Üretim-gerilim ortamında artık aralarında nasıl tartışmalar çıkıyorsa, gruptakilerin menajerlerine taktığı isim kan emici Dracula ve masum Cinderella karışımını Drella idi. 1989 tarihli Songs for Drella albümü, grubu yeniden bir araya getiren Lou Reed’in girişimiyle yapılmıştı.

Tek başına

1970’te Lou Reed gruptan ayrıldı ve ailesinin yanına döndü. 1973’te Bettye Kronstadt’la bir yıl bile sürmeyen bir evlilik yaptı. Boşandıktan sonra gittiği Britanya’da David Bowie ile yakınlaştı ve yeni bir döneme girdi. Walk on the Wild Side şarkısıyla büyük başarıya ulaştı. Eleştirmenler ve müzikseverler Transformer’ı da beğendiler ama arkadan Rolling Stone dergisinin “felaket” diye nitelendirdiği Berlin şarkısı geldi. Ne var ki, sonradan dergi Berlin’i 500 büyük albüm listesine alacaktı.

Efsanevi ilham perisi

İniş çıkışlarıyla ünlü Reed’in, kafası iyiyken yaptığı, sektöre ve eleştirmenlere isyan sayılabilecek Metal Machine Music’ten aşk şarkısı Cony Island Baby’ye sıçramasındaki dehşet mesafe, o dönemki partneriyle açıklanıyordu. Meksika ve Hint kökenli trans birey Rachel ile Reed, 1974’te New York’ta drag queen’lerin takıldığı Club 82’de tanışmışlardı. Dört yıl beraber oldular. Tencere-kapak misali Rachel da zor bir tipti, birkaç kez hapse girmiş çıkmışlığı vardı. Efsanevi ilham perisi, aslında Reed’in müziğiyle ilgilenmez hatta sevmezdi bile. Ama bu aldırmazlığı, amfetanin tüketimini azaltan Reed’in yaratıcılığına destek sağlıyordu. O zamanlar toplum trans bireylere karşı daha acımasızdı. Reed ilişkisiyle ilgili, hayranlarının bile ağır eleştirilerine uğradı.

Madde kullanmada nasıl bir zirve yaptılarsa, 70’lerin ortamlarında, uyuşturucudan Rolling Stones’un Keith Richards’ı mı yoksa Lou Reed mi önce ölecek tartışması dönüyordu. Bowie uyuşturucuyu bırakma kararı alınca öfkelenen Reed ona vurmuştu. Bir havaalanında, röportaj verdiği gazeteciye şöyle diyordu: “Kullanıyorum çünkü teknoloji çağında şehirde yaşarken, kendini normal bir mağara adamı gibi hissetmek için bazı uyuşturucular almam lazım.” Ancak aldığı maddeler yetmiyordu ki kariyeri inişe geçti, deneysel albümleri tutmuyordu. 80’lerde uyuşturucudan kurtulan Reed, tasarımcı Sylvia Morales ile uzun soluklu bir evliliğe adım atarken ticari başarıyı yeniden yakaladı.

Mükemmellik ne ki…

80’lere kadar uyuşturucu bağımlısı, biseksüel, kült bir solistti. Sonrasında temizlendi, geçmişte yarattığı kendiyle ortak bir tarafı kalmadığını söyleyerek, sevecen bir insan gibi davranmaya başladı, ama 3 yıl dayandı. Gafil bir anında gerçek Lou Reed ve kurgu Lou Reed arasında pek büyük bir fark olmadığını itiraf ediverdi. Amerikalı müzik eleştirmeni DeCurtis da bunu teyit ediyor ve Reed açısından özel hayat ve sahnenin birbirinden ayrılmadığını söylüyor. Reed’in kendini “bağımlı, lanetli, sapkın, zalim ve çılgın” olarak nitelendirdiği notunu düşüyor. DeCurtis diğer eleştirmenlerin tersine, Reed’in, şarkılarıyla bu durumu aşmaya çalıştığını iddia ederken, 70’lerde ilk eşi Bettye Kronstad’a uyguladığı şiddeti ve viski-amfetamin eşliğinde sıraladığı ırkçı-antisemitik hakaretleri değerlendirme dışı tutuyor.

Zigzaglar çizse de ölümsüz bir isim bıraktığı şüphe götürmeyen Reed’in onaylanma ve meydan okuma arasındaki gerilimi, bir efsane yaratmak açısından başarıyla dengelediği söylenebilir. Kafasında svastikayla gezen genç provakatörün, Yahudiliğiyle ilgilenmeye başlayan orta yaşlı huysuz bir rocker’a dönüşmesi, muhtemelen bu gel-gitli karakterin acı, sancı ve hazlardan örüp şarkılarında akladığı “hızlı” hayatının zorunlu seyriydi. Kendi halinde rock star mı olur…

Partnerleri

Bettye Kronstad, Sylvia Morales, Rachel, Laurie Anderson, hem Pale Blue Eyes ve Adventurer gibi şarkılarına ilham verdiler hem de (Laurie Anderson ve Rachel hariç) menajerlik, asistanlık hatta ışıkçılık yaparak onun için çalıştılar. Bazı eşler onu memnun etmeye uğraşırken, müzisyen Laurie Anderson kendi işini ve bağımsızlığını korudu, Reed’in ona ilgisini sağlayan da herhalde buydu.

Laurie Anderson, Lou Reed ile 1992’de kompozitör ve prodüktör John Zorn’un düzenlediği Kristal Gece anmasında Münih’te tanışmış. Anderson, eşinin ölüme (2013) yaklaştığı son zamanlarını şöyle anlatıyor: “Hastanedeyken iyiydik. Lou hastalığı ve tedavisiyle ilgili her şeyi öğrendi. Her gün tai chi yapmaya, fotoğraf çekmeye, kitaplara, kayıtlara, radyo programına ve başka projelere devam etti. Arkadaşlarını seviyordu; birlikte olamadığı zamanlarda onlara mesajlar çekti, e-postalar attı. Birlikte ustamız Mingyur Rinpoche’u anlamaya ve dediklerini uygulamaya çalıştık, özellikle ‘Gerçekte üzülmeden üzülmeyi başarmaya çalışmalısınız’ gibi zor olanları.”

Kaynak

https://medium.com/cuepoint/a-family-in-peril-lou-reed-s-sister-sets-the-record-straight-about-his-childhood-20e8399f84a3

https://www.dailymail.co.uk/tvshowbiz/article-2478118/Lou-Reed-enjoyed-VERY-debauched-walk-wild-excess-caught-him.html

https://www.anothermag.com/design-living/8526/ten-things-you-might-not-know-about-the-velvet-underground

https://culturacolectiva.com/music/rachel-transgender-muse-lou-reed

https://pitchfork.com/thepitch/5-things-we-learned-from-the-new-lou-reed-biography/

https://www.ft.com/content/4d4a8166-ae75-11e7-beba-5521c713abf4

https://www.gq-magazine.co.uk/fashion/article/lou-reed-style

https://edition.cnn.com/2013/10/27/showbiz/lou-reed-obit/index.html

https://www.facebook.com/ravenous.butterflies/posts/being-with-him-when-he-died-was-something-i-will-never-forget-his-bravery-his-ha/2140069389443693/

https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/lou-reed-in-eski-karisi-alkol-ve-uyusturucu-yuzunden-ayrildik-28858490

http://musikimani.com/lou-reede-veda/

Nermin Ketenci

  1. Blue in the Face
    Tüm Bilgiler
    Blue in the Face Komedi 
    Türkçe Altyazı
    Mahallelerinde canları sıkılan bir gurup hemen yakındaki bir tütün dükkanını ziyaret ederek orasını birtür buluşma ve eğlence yeri gibi kullanmaya başlarlar. Tütün dükkanı adeta bir kahvehaneye dönmüştür ve oraya gelen herkes çok güzel eğlenmeye başlamıştır. Ancak sanki bu yeni gelişmeden rahatsız olan dükkan sahibi orasını kapatmaya ve gösterişli bir vejetaryan lokanta olarak yeniden açmaya niyeti olduğunu onlara söylemiştir. Bu gelişme, oraya takılan herkesi çok üzmüştür ve artık birçok kişinin uğrağı haline gelen bu mekanı kaybetmemek için elbirliği ile karşı koyma çalışmalarını başlatırlar.
    • 1995
    • ABD
    • IMDb 6.6
    • 52
    • 0
    Palermo Shooting
    Tüm Bilgiler
    Palermo Shooting Dram 
    Türkçe Altyazı
    Fin (Campino) dünyaca ünlü bir fotoğrafçıdır. Çok az uyuyan ve sürekli müzik dinlediği için kulağından hiç çıkarmadığı ve onsuz bir yere gitmediği kulaklığı ile yaşayan Fin bir süre sonra alt üst olmuş hayatının anlamsızlığını fark ederek her şeyi arkada bırakıp uzaklaşmak ister. Düsseldorftan ayrılıp, Palermoya gider. Ancak burada onu, yeni bir hayata ve büyük bir aşka götürecek, bir hesaplaşma ve gerilim dolu günler beklemektedir.
    • 2008
    • Almanya,Fransa,İtalya
    • IMDb 6.1
    • 73
    • 0
    Lulu on the Bridge
    Tüm Bilgiler
    Lulu on the Bridge Dram, Müzik 
    Türkçe Altyazı
    Dönemin en başarılı müzisyenlerinden biri olan Izzy Maurer önemli gece kulüplerinde gösterişli konserler veren ünlü bir caz yıldızıdır. Ünlü müzisyen yine böyle konser gecelerinden birinde, gece kulübünde sahne aldığı bir sırada, akli dengesi yerinde olmayan bir hayranı tarafından silahlı saldırıya uğrar. Uzunca bir süre yoğun bakımda yaşam savaşı veren Izzy, gözlerini açtığında hayatının en kötü haberini alır. Izzy artık müzik yapamayacak, tek tutkusu olan saksafondan uzakta yaşamak zorunda kalacaktır...
    • 1998
    • ABD
    • IMDb 6,2
    • 93
    • 0
    Moonage Daydream
    Tüm Bilgiler
    Moonage Daydream Belgesel, Biyografi 
    Türkçe Altyazı
    David Bowie’nin yaratıcı, müzikal ve ruhsal yolculuğunu keşfe çıkan Moonage Daydream için “belgesel” ya da “biyografi” tanımlarının ötesinde sinematik bir deneyim yorumu yapılıyor. Yalnızca yaşamı ve müzisyen kimliği değil; dans, resim, heykel, sinema ve tiyatro gibi farklı disiplinlerdeki büyüleyici üretim biçimleri de ele alınmakta.
    • 2022
    • ABD,Almanya
    • IMDb 7.7
    • 323
    • 0
    Diaries Notes and Sketches
    Tüm Bilgiler
    Diaries Notes and Sketches Belgesel 
    Türkçe Altyazı
    Jonas Mekas'ın yönettiği Diaries Notes and Sketches (Walden) belgeselinde, 6 film makarası içinde benlik, aile, arkadaş, çift ve idol gibi hayat hakkında bir çalışma gerçekleştiriliyor.
    • 1969
    • ABD
    • IMDb 7,4
    • 366
    • 0
    In weiter Ferne, so nah!
    Tüm Bilgiler
    In weiter Ferne, so nah! Dram, Fantastik 
    Türkçe Dublaj
    Wender's Der Himmel über Berlin (Wings of Desire)'in devamı niteliğinde olan film, yine Almanya'nın başkentinde özlemle insanların hayatını izleyen bir grup meleğin hikayesini anlatıyor...
    • 1993
    • Almanya
    • IMDb 7.3
    • 451
    • 0
Lou Reed Haberleri Tümünü Gör
Altın Palmiyeli birçok filmi sitemizden izleyebilirsiniz.
  •   272
  •   0
Üçüncü Sinema
  2 Nisan 2024

Üçüncü Sinema

Günümüzde Üçüncü Dünya halklarının ve onların emperyalist ülkelerdeki benzerlerinin anti-emperyalist mücadeleleri, dünya devriminin eksenini oluşturuyorlar. Üçüncü sinema, bize göre, bu mücadelenin içindeki, zamanımızın en büyük kültürel, bilimsel ve sanatsal manifestosunu, başlangıç noktası her insanla özgür bir kişilik yaratma olasılığını – başka bir deyişle, kültürün anti-kolonileştirilmesini – kabul eden sinemadır.
  •   129
  •   0
Times dergisinin hazırladığı en iyi Fransız filmleri listesini sizlere sunuyoruz. Liste, pek çok güzel filmi içine almasa da, Fransız sinemasını keşfetmeye çalışanlar için iyi bir kaynak niteliğinde. Time Dergisi 100 film belirlemiş. Listenin devamına eksik bulduğumuz olmazsa olmaz filmleri de biz ekledik. İyi seyirler.
  •   332
  •   0
Janus Films, Amerikalı izleyicilerin gözlerini Ingmar Bergman, Federico Fellini ve François Truffaut'un sanatsal güçlerinin zirvesindeki zevklerine açtı. Bu dünyaca ünlü dağıtım şirketinin ellinci yıldönümünü, DVD'de elli klasik film ve Janus Films'in hikayesini çeşitli yazılarla anlatan bolca resimli bir ciltli kitap içeren geniş bir koleksiyoncu kutusu olan Essential Art House: 50 Years of Janus Films ile kutlayor. Film tarihçisi Peter Cowie tarafından, Martin Scorsese'den bir övgü ve elli filmin tamamıyla ilgili kapsamlı, yepyeni notlar, ayrıca oyuncularla ilgili bilgileri içeren ve ABD galası bilgilerini de kapsıyor.İsterseniz filmlerin tamamını orjinal dilinde ve Türkçe altyazılı olarak sitemizden de izleyebilirsiniz.
  •   364
  •   1