Dáblova Past (The Devil's Trap) filminde olaylar, Engizisyonun hala yürürlükte olduğu 18. yüzyılda geçmektedir. Küçük bir kasaba, günün birinde gizli bir görevde olan bir rahip tarafından ziyaret edilir. Rahip bir değirmencinin faaliyetlerini araştırmak için gönderilen bir Engizisyon üyesidir. Değirmenci ve oğlu, atalarının evi bir asır önce yanmış, ancak sıfırdan yeniden inşa edilmiş olan köklü bir ailenin torunlarıdır.Değirmenci toprak, su ve bir binanın sağlamlığı hakkındaki bilgisinin çoğunu nesiller boyu süren aile deneyiminden miras olarak devralmıştır. Su bulma ve bir yapının ne zaman çökebileceğini tahmin etme şöhreti Engizisyon'un dikkatini çekmiştir ve elbette bu Şeytanla işbirliği içinde olmaktan kaynaklanmaktadır.

Genç bir çocuk, gizemli bir büyücüye çırak olur. Bir süre sonra, büyücünün garip ve uğursuz değirmeninde gizli bir kara büyünün yüksek bir fiyata öğretildiği ve icra edildiği bilgisini alır...

İktidardaki Komünist Parti’nin kıdemli bir memuru olan Ludvik ve alkolik karısı Anna, yaşadıkları toplumun koşullarının ötesinde, konforlu bir yaşam sürdürmektedirler. Politik bir tören sonrasında evlerine dönen çift ön kapılarını açık bulurlar; ayrıca çevrede elektrik olmasına rağmen kendi evlerinde kesilmiştir. Çoğu evde olduğu gibi çiftin evlerinde de “Kulak” adı verilen dinleme cihazları bulunmaktadır. Ludvik partide oldukları zamanı düşünmeye başlar; sıradan olaylar artık bir kâbusu andırmaya başlamıştır. Anna ise bu politik kıskaca öfkesini kusmaktadır...Karel Kachyna’nın komünist rejimin üst düzey bir devlet görevlisinin eşiyle birlikte kendi evlerinde adeta kapana sıkışmalarını anlatan filmi Ucho (The Ear), Çek Yeni Dalgası’nın uzun süre yasaklı kalmış cesur politik dramlarından biridir.

Frantisek Vlâcil’in, 18. yüzyıl Bohemya ormanlarında geçen, iddialı ve çok katmanlı ortaçağ epiğinin teması, paganizmden Hıristiyanlığa geçiştir. Filmde, masum, manastıra bağlı klan liderinin önder kızının (Magda Vâsâryovâ), vahşi pagan savaşçısı Mikolos Kozlik’e (Frantisek Veleck) esir düşüşü ve cinsel sömürüye maruz kalışı anlatılır.Tamamlanması altı yıl süren, sembollere ve metaforlara vurgu yapan, hemen hemen üç saatlik eksiltili bir anlatıdır Marketa Lazarov. Vizyona girdiği ilk günden itibaren birçok dergi tarafından "afallatıcı bir iş, sıradan ticari sinemaya benzemeyen bir film" olarak tanıtılarak hak ettiği değeri de gördü. Savaş öncesi avangard romana dayanan ve Carl Theodor Dreyer, Akira Kurosawa ve Ingmar Bergman görselini anımsatan bu siyah-beyaz Gotik başyapıt, 1988 yılında, ülkedeki eleştirmenler ve sanayi önderlerinin bir araya geldiği bir panelde tüm zamanların en iyi Çek filmi seçilmişti. Şiirsel lirizmi ve tarihi filmleriyle tanınan Vlacil (1961’de çektiği The Devil’s Trap, karşı-Reform sürecini anlatırken, 1967 yapımı Vallery of the Bees’deki Çek kahramansa Tötonik bir şövalyedir), bu filmde aksiyon yüklü yüzeysel bir macera anlatımı yerine, sinematografisinden ve hikâyenin geçtiği dönemin tarihsel gerçekliklerinden hiç sapmadan, atalarının psikolojik ve tinsel dünyalarını derinlemesine çözümler. Bu yüzden Marketa Lazarov bir ahir zaman kâbusu gibidir: türünü ya da korku uyandırma sebebini sınıflandırmayacağımız bir sinematik şiirdir.