1900'lü yılların başında Çin'in özgürlüğü için savaşan ve İmparatoriçenin zımni olarak desteklediği Boxerler Pekin'de başta İngiliz, Rus ve Amerikalıların olduğu bir çok ülke diplomatları ile askerlerin bulunduğu serbest bölgeye karşı saldırı başlatırlar. Bu saldırı karşısında bu bölgedekilerin tek çaresi bir arada kalmak ve yardımlaşmak olacaktır.

John Morlar (Richard Burton) bir İngiliz televizyon yayınını izlerken spiker Amerikalı astronotların ayın yörüngesinde sıkışıp kaldıklarını söyler. Birden Morlar'ın odasındaki biri eline bir heykelcik alır ve kafasına defalarca vurur. Kanı televizyon ekranına sıçrar. Fransız Dedektif-Müfettiş Brunel (Lino Ventura) soruşturma başlatmak üzere Morlar'ın dairesine gelir. İlk başta Morlar'ın öldüğünü düşünür ama kısa süre sonra nefes aldığını duyar. Hastanede, Morlar yaşam destek sistemlerine bağlanır, özellikle bir makine hırpalanmış beyninin aktivitesini izler. Brunel, Morlar'ın birçok felakete, başkalarının felaketlerine tanıklık etme geçmişi nedeniyle psikolojik analizden geçtiğini keşfeder. Morlar'ın analisti Dr. Zonfeld (Lee Remick), Morlar'ın sanrılarının çocukken başladığını açıklar. Nefret ettiği dadısının ölümüne kendisinin sebep olduğuna inanıyordu. Morlar'ın çocukluk sanrıları, bir tatil köyünde anne ve babasının kendisini onaylamayan konuşmalarına kulak misafiri olduğunda pekişmiştir. Anne ve babası bir uçurumun tepesinde gezinirken, Morlar aile arabasının onları aniden uçurumdan aşağı iterek ölümlerine yol açmasını izledi. Bir akşam Brunel, Morlar'ın günlüğündeki gizemleri ve felaket olaylarını içeren hatıra defterini inceler. Brunel yavaş yavaş Morlar'ın nasıl biri olduğuna dair bir fikir edinmeye başlar ve bir katilin mi yoksa bir kurbanın mı peşinde olduğunu merak etmeye başlar.

Altı atın gözlerini metal bir cisimle oyan 17 yaşındaki bir genç seyisin, vakasını incelemek için Psikiyatr Martin Dysart ortaya atılır. Nevrotik bir vaka olduğuna dair hiç şüphe edilmeyen genç seyis Alan Strangın öyküsü derinleştikçe, insanlığın sorunları da derinleşir. Masaya yatırılan aslında Alan ile insanlıktır. İnsanlık Alan üzerinden sorgulanır. Normal olan, olağan olan, hatta olması gereken nedir? Nedir bizim istediğimiz? Bizim gibi olmayanlara etiket vurup, ötekileştirmek ne kadar etik ya da gerçekçi? Tüm bu arayış için de Allen de kendiyle yüzleşir ve isyan eder, hatta tanrıya bile. Kim bilir onun tanrıları atlardır. İsyanı ve öfkesi de bunadır.

II. Dünya Savaşı sırasında, Kuzey Afrika'da bir İngiliz cezaevinde, İngiliz mahkumlar, çok sert koşullar ve daha da sert gardiyanlarla uğraşmaktadır. Er Joe Robert -bir subaya fiziksel saldırı suçundan dolayı baş çavuşluktan alınan ve hapse atılan- için gidişat özellikle daha zordur. Dört hücre arkadaşıyla birlikte Gardiyan Çavuş Williams'ın komutası altındalardır. Gardiyan Çavuş Williams zalimliği ile ün salmıştır ve çok ağır cezalar vermekten zevk alır, özellikle de mahkumları aşırı yorgunluktan bayılıncaya kadar "yokuş"tan aşağı yukarı koşturmaktan. Bütün aşırılıklarlara rağmen hapisane Başçavuşu ise her zaman adamlarını korumaktadır. Ancak mahkumlardan biri ölünce, Williams'ın gerçek yüzünü ortaya çıkarma şansı doğar.

George Bernard Shaw'un yazmış olduğu oyundan sinemaya aktarılan The Devil's Disciple - Şeytanın Talebesi, Rahip Anderson'un Amerika İç Savaşı döneminde kasabası ve çevresinde İngilizlerin ortaya koyduğu haksızlıklara karşı, Richard Dudgeon ile birlikte verdiği mücadeleyi konu ediniyor.Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında küçük bir New England kasabasında, devrimci bir Amerikan Püriten olan Dick Dudgeon, yerel papaz Anthony Anderson sanılır ve İngilizler tarafından tutuklanır. Dick, başka bir insanı acı çekmekle suçlamaktan aciz olduğunu keşfeder ve rahip kılığına girmeye devam eder.

1503 yılında Katolik Kilisesinin başına geçen Papa II. Julius bir yandan diğer İtalyan şehir devletleri ve komşu ülke Fransayla savaşırken, diğer yandan da bilim adamlarının ve sanatçıların koruyuculuğunu yapıyordu. Bu ihtiraslı ve savaşçı lider ordusuyla Romaya geldiğinde birçok sanatçıyı etrafında toplayarak bazı yeni mimari ve sanat eserlerinin yapımı için emirler verir. Bu arada devrin ünlü heykeltraşı Michelangelo’yu da Sistine Şapeli’nin tavanına görkemli bir dinî fresk yapması için görevlendirir. Ancak ünlü heykeltraş resim yapmaktan pek hoşlanmamaktadır ve bu istek karşısında sürekli ayak diretir, hatta bu görevi kabul etmemek için İstanbula gidip Osmanlı Sultanı için Haliç Köprüsü projesinde çalışmayı düşünür, üstelik bu iş için Sultandan kaparo bile alır.

1971 yapımı Nicholas and Alexandra, son Rus Çarı Nikolay Aleksandroviç Romanov ile Alman asıllı karısı Hessen-Darmstadt Prensesi Aleksandra Fyodorovna’nın dört kız ve bir erkek çocuktan oluşan ailelerinin, veliaht Aleksey’in doğumundan başlayan öyküsünü ele almaktadır...Filmin 2 Oscar ödülü bulunuyor.

Herman Melville'in aynı adlı unutulmaz romanından beyazperdeye aktarılan gösterişli bir film. Ünlü aktör Gregory Peck, büyük beyaz balinadan intikam alma tutkusuyla yanıp tutuşan kaptan Ahab rolünde, her zamanki harikalar yaratıyor. Yapıt, insanoğlunun tutkularının esiri olunca, sadece kendini değil etrafındakileri de yok edecek bir duruma gelişini gözler önüne seriyor.

2. Dünya Savaşı sırasında Almanların saldırısına uğrayan bir grup İngiliz askeri, Kuzey Afrika çöllerini geçerek karargaha ulaşmaya çalışır. Ancak tehlikeler, problemler ve Nazi askerleri bu yolculuğu daha imkansız kılacaktır.

Ünlü dedektif Hercule Poirot bu kez Nilde yol alan S.S. Karnak gemisindedir. Zengin bir mirasyedi olan Linnet Ridgeway gezi sırasında öldürülür. Pierrot cinayeti araştırmaya başlar. Gemi limana yanaşmadan önce cinayeti çözmesi gerekmektedir. Ancak işi zordur. Çünkü gemide bulunan herkes Linnetin ölümünü isteyecek niteliktedir.

Ordu içindeki anlaşmazlıklar, emir komuta zinciri, üst rütbelilerin lüks yaşamı ve Hitlere karsı yapılan suikast girişimi gibi konuları işleyen 1967 yapımı Peter o Tooleın başrol oynadığı bir başyapıt.

İngiltere'nin huzurlu tepelerinde ve çayırlarında yaşayan bir grup tavşan, tehdit altında kalınca, bir grup cesur tavşan kendilerine yeni bir yerleşim alanı bulmak için bilinmeyene doğru sefere çıkarlar..2018 yapımı aynı adlı mini dizisini izlemek için tıklayınız...

Kral Davut'un yönetimi altında İsrail, Mısır ve müttefikleri de dahil olmak üzere düşmanlarla çevrili olmasına rağmen birleşmiş ve refah içindedir. Yaşlanan Kral Davut, küçük oğlu Süleyman'ı halefi olarak tercih eder, ancak Davut'un bir savaşçı olan büyük oğlu Prens Adonijah, kendisini Kral ilan eder. Davut bunu öğrendiğinde, halka açık bir şekilde Süleyman'ın halefi olacağını ilan eder. Adonijah ve generali Joab öfkeyle geri çekilir. İsrail, Kral Süleyman'ın bilge ve hayırsever yönetimi altında zenginleşiyor ve bölgedeki daha zalim hükümdarlar için bir tehdit olarak görülüyor. Mısır Firavunu, Süleyman'ın yönetimini baltalamak amacıyla Kızıldeniz limanını Saba Kraliçesi'ne bırakmayı kabul eder. Sheba, Süleyman'ı baştan çıkaracak ve Sheban pagan ibadetini Kudüs'e tanıtacak. Bu arada, sürgüne gönderilen Prens Adonijah da Firavun'la komplo kurar ve kendisine Süleyman'ı yenmesi için bir ordu verilir. Film, İncil - Birinci Krallar 10. bölüm ve İkinci Tarihler 9. bölümde anlatılan olayların oldukça kurgulanmış bir dramatizasyonudur.