Gloria Grahame

1981’deki ölümünün ardından, Gloria Grahame’in 57 yıllık hayatı, ancak bir The New York Times sayfasının altıda birini dolduracak bir yazıya konu olurken; o çok değerli satırların birkaçı “The Big Heat”te falanca aktörün yüzüne sıcak kahve savurduğu, kara film türünde femme fatale’i cezalandırma işini bir adım ileriye götürdüğünden olacak, Hollywood’un belleğine iyiden iyiye kazınmış o meşum sahneye ayrıldı. Filmlerde mütemadiyen vurulan, boğulan, şiddet gören, kazalarda hayatını kaybeden, esas kızın sevgilisini ayartan, esas kızın sevgilisini ayarttığı, kocasının kendisini aldattığından şüphelenen, ahlâken haklı konumda bile olsa seyircinin tarafını tutmayı bir an bile düşünmediği, yok, haksız konumdaysa zaten ölümüne kimselerin üzülmediği “asık yüzlü sarışın”… Çoğunlukla yardımcı rollere mahkûm edilmiş, başrollere doğru her meylettiğinde ya gişede hayal kırıklığı yaratan ya da başarısı bir başkasının performansına mâl edilen Gloria Grahame… Kimseyi intihara sürüklemediği ve kendi de intihar etmediği halde, öldükten sonra hakkında yazılan biyografi kitabının adı, sözde bir laf oyununun eseri olarak “Suicide Blonde” olan, filmin ikinci kadını. Kimselerin istemediği rollere tâlip olduğu için, kendi deyimiyle, “yedek oyuncu”. Kısaca, “öteki kadın”.

Bugün Hollywood’da taş üstünde taş bırakmayan “Time’s Up” hareketini görebilseydi, dönemin meşhur stüdyo patronlarından Howard Hughes’un limuzinine yalnız başına binmeyi reddetti diye elinden alınan “Born Yesterday” projesini anlatırdı belki. Daha sonra Judy Holliday’in bu filmdeki rolüyle Oscar aldığını, filmdeki karakterin Grahame’in karakterlerine hiç nasip olmayan bir özgürlüğün tadını çıkardığını ve mutlu bir sonla ödüllendirildiğini hatırlatmazdı, ama biz bilirdik. Ya da ikinci kocası, yönetmen Nicholas Ray’le ilişkisi tam da bitiş çizgisine yaklaşırken, Ray’in yönettiği “In a Lonely Place”te Humphrey Bogart’la başrolleri paylaşabilmek için, sette kocasına mutlak itaatini hükmeden -bir çeşit- kölelik anlaşmasını imzalamak zorunda bırakıldığından bahsederdi. Daha sonra Ray’in 13 yaşındaki oğlu Tony ile yatakta yakalandığını ve Tony reşit olunca onunla evlenip 14 yıl evli kaldığını hatırlatmazdı, ama biz bilirdik. Hatırlatmaya gerek yok: Hollywood, Gloria Grahame’i hiç sevmedi. Tıpkı filmlerde ona kötü davranan erkeklerin onu hiç sevmediği gibi. Grahame de Hollywood’un suyuna gitmedi. Diğer yandan, bundan 20 yıl önce benzer bir skandala imza atmış Woody Allen’dan bugüne kadar hesap sormayan hayaller şehri, Grahame’in biletini kesmekte hiç gecikmedi.

Grahame’in sorunlu evlilikleri, setlerde hakkında çıkarılan “çekilmez biri” olduğu dedikoduları şöyle dursun, dış görünüşüyle ilgili yaşadığı memnuniyetsizlik de magazin basınına uzun süre malzeme oldu. Üst üste geçirdiği estetik ameliyatlar, özellikle fazla ince bulduğu üst dudağını bir türlü istediği şekle sokamaması, bugünün botokslular diyarında haber değeri bile taşımazken, 50’ler Hollywood’unda alay konusu olmasına neden oldu. Vincente Minnelli’nin yönettiği “The Bad and the Beautiful”da dokuz dakikalık ekran süresiyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar aldığında bile, sahneye doğru yürürken üzerinden atamadığı tedirginlik, ertesi günün gazetelerine “muhtemelen sarhoş” olduğu iddiasıyla yansımış; “Çok teşekkür ederim”den ibaret ödül konuşması bu iddianın doğru olabileceğine herkesi inandırmıştı. Bir de, özellikle stüdyo sisteminde neredeyse emir statüsünde olan Oscar sonrası röportajları reddetmesin mi! İşin aslı, Grahame sarhoş falan değildi. Sadece her zamanki talihsizliği iş başındaydı. O yıl, Akademi Ödülleri televizyonda ilk kez yayınlanacaktı. O güne kadar radyodan dinlenen törenin milyonlarca insanın evine ulaşması, salona haddinden fazla bir gerginlik bulaştırmıştı. Kamera ışıkları insanın gözünü kör edecek kadar parlaktı. Ve Grahame gecenin ilk kazananlarından biriydi. Dış görünüşüyle ilgili yaşadığı özgüven sorunları doruk noktasındayken, milyonlarca insanın izlediği ilk Oscar töreninde ödül alacağı tutmuştu! Sahneye doğru tedirgin bir şekilde yürümüş, çok mu?

Frank Capra, Edward Dmytryk, Nicholas Ray, Cecil B. DeMille, Vincente Minnelli, Elia Kazan, Fritz Lang gibi meşhur yönetmenlerle çalıştı; James Stewart, Joan Crawford, Robert Mitchum gibi oyuncularla karşılıklı oynadı. Ama işin doğrusu, stüdyo dönemini hatmetmediyseniz muhtemelen adını hatırlamazsınız. Grahame’i, ölümünden yaklaşık 40 yıl sonra gündeme getiren “Yıldızlar Asla Ölmez” (Film Stars Don’t Die in Liverpool), Hollywood’dan aforoz edilip tiyatroya sığındığı hayatının son yıllarına odaklanıyor. Filmi izlemeden önce Grahame’in kim olduğunu bilmiyorsanız, Annette Bening’in suretindeki Grahame’i, 20’lerindeki Peter Turner’a âşık olan kırgın ama güçlü, 50’lerinde bir “genç kadın” olarak tanıyacaksınız. Peter’ın anne ve babasının onun büyük hayranları olduklarına bakılırsa, zamanında çok sevilen ama 70’lerin sonunda sadece anne ve babaların hatırlayabileceği, sönmüş bir film yıldızı. Aralarındaki yaş farkını zerrece umursamadan, Peter ile Gloria’nın birbirine körkütük âşık olabileceğine pekâlâ inandıran, bu aşk için göz yaşı döktüren, gönül teli titreten, hazin bir aşk filmi izlediğiniz… Üstelik gerçek. Sihrini de buradan alıyor. Film, onu tanıma şansına erişmiş, onunla mutlu olmuş, onu mutlu etmiş ve son günlerinde yanı başında durmuş Peter Turner’ın, Grahame’i kaybettikten birkaç yıl sonra, anıları henüz tazeyken yazdığı, ancak bugüne kadar beyazperdeye uyarlanmamış aynı adlı kitabına dayanıyor. Senaryoda, Grahame’in başından geçen dört evliliğe, doğurduğu dört çocuğa, manşetlerden inmeyen skandallara ve takıntılarına yer yok. Gloria’nın annesi ve ablasıyla tanıştığı Malibu ziyareti sırasında, Peter’ın karşısına dökülen tatsız gerçeklerin de, hikâyenin gidişatı ya da seyircinin aktrisi algılama şekli üzerinde çok büyük etkileri olmuyor doğrusu. Peter’ın tek isteği, onu âşık bir genç adamın gözünden tanımanız.

Bugün 66 yaşındaki Peter Turner, “sanki Gloria bunu hak etmiyormuş gibi” uzun yıllardır elden ele dolaşan, bir türlü çekim aşamasına gelemeyen bu filmi nihayet perdede izleyebilmenin iç huzurunu yaşadığını her fırsatta tekrarlıyor. Biliyor ki, Grahame’in hayat öyküsünü anlatan standart bir Hollywood filminin, onun hakkını teslim etmesi imkânsız. “Yıldızlar Asla Ölmez” o film değil. Bunca yıldır çekilememesinin sebebi de bu. Bırakın Grahame’in hayatının son yıllarında Liverpool’un işçi sınıfından genç bir oyuncu adayıyla yaşadığı aşkın hikâyesini anlatmayı, basitçe orta yaş üstü bir kadınla genç bir adamın ilişkisi bile sinemanın ilgi alanının epey dışında kalmıyor mu? Bu yüzden her türlü ön yargıdan âzâde olan “Yıldızlar Asla Ölmez”i izlerken, unutmaya teşvik edildiğimiz bir aktrisi ısrarla hatırlamanın kıymeti bir yana, aşkın kalıplarının kırılmasına tanık olmak bile yeterince tatmin edici.

20 yıldır Gloria Grahame’in son aşk hikâyesiyle içli dışlı olan, ama doğru yaşta olmadığı için bir köşede bekleyen Annette Bening, daha önce başka oyuncuların elinden geçmiş ama gerçek sahibini bulamamış bu rolün hakkını verdiğine, en çok da Peter Turner ve Grahame’in oğullarından birinin onayından geçince ikna olmuş. Grahame’in hayatı boyunca basına karşı koruduğu mahremiyete saygı duyan Bening, ona merak ettiği her şeyi sorduğu bir sohbet hayal etse de, oğluna annesiyle ilgili soru sormamış. Ama hakkında bilinmeyen onca şeyin ağırlığına rağmen, Grahame’i her şeyin farkında olanlara özgü bir güvenle oynamış. Grahame kendini, ona fiziksel olarak da benzeyen Annette Bening’in suretinde izleseydi, perdedeki kadını beğenir miydi acaba? Bize öyle geliyor ki, kendini başka bir kadında izlemek özgürleştirirdi onu. Belki de ihtiyacı olan şey buydu.

(Arka Pencere, Nisan 2018)

  1. Chilly Scenes of Winter
    Tüm Bilgiler
    Chilly Scenes of Winter Criterion Collection, Dram 
    Türkçe Altyazı
    1970'lerde büyük bir Hollywood stüdyosu için film yöneten az sayıda kadından biri olan öncü Joan Micklin Silver, Ann Beattie'nin çok satan romanından uyarlanan bu anti-romantik komedide, aşık memur Charles (John Heard) ve evli ama ayrı yaşayan iş arkadaşı Laura (Mary Beth Hurt) hakkında çetrefilli bir ilişkinin psikolojisini korkusuzca irdeliyor. İlişkilerinin sona ermesinden aylar sonra Charles, belki de hiç yaşanmamış bir aşkı yeniden alevlendirmek için umutsuzca çabalarken anılar peşini bırakmaz. Geçmiş ve bugün arasında ustalıkla geçiş yapan Micklin Silver, erkeklerin arzularını gerçekleştirme fantezisinin bu keskin yapısökümünü standart film-romantizm mecazlarının ötesinde daha karmaşık ve keskin bir şekilde gerçekçi bir şeye yönlendiriyor.
    • 1979
    • ABD
    • IMDb 6.9
    • 29
    • 0
    Macao
    Tüm Bilgiler
    Macao Macera, Suç 
    Türkçe Altyazı
    Macao'da sürgünde olan Amerikalı Nick Cochran, uluslararası bir suç çetesini yakalayıp sürgünden geri gelme fırsatı yakalayacak ve bu fırsatı değerlendirmek için elinden ne geliyorsa yapacaktır...
    • 1952
    • ABD
    • IMDb 6.7
    • 56
    • 0
    Crossfire
    Tüm Bilgiler
    Crossfire Film-Noir, Suç 
    Türkçe Altyazı
    Crossfire - Çapraz Ateş, Montgomery ve üç arkadaşının bir gece kulübünde Samuels ve sevgilisiyle tanışmalarıyla başlıyor. İlerleyen dostluklarını genç çiftin evinde sürdürmeye karar veren topluluk, alkolün de etkisiyle saldırganlaşır ve Montgomery, evine konuk olduğu Samuel’i öldürür. Olayın ardından kaçan katil ve arkadaşlarını yakalama görevi Finlay ve Keeley adlarındaki iki dedektife verilir.
    • 1947
    • ABD
    • IMDb 7,3
    • 253
    • 0
    The Man Who Never Was
    Tüm Bilgiler
    The Man Who Never Was Dram, Savaş 
    Türkçe Altyazı
    The Man Who Never Was - Vatan Borcu, İkinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerin Almanları çıkarma yapacakları yer konusunda aldatmak için tasarladıkları senaryonun öyküsünü konu ediniyor. Sinema tarihinde bir şekilde öne çıkamamış, klasikler arasında adı geçmeyen ama keşfettiğinizde sizi heyecanlandıran filmler vardır. Bu film de işte tam bu kategoriye düşen filmlerden. Gerçek bir hikâyeye dayanan film casusluk, savaş ve gerilim öğeleri ile keyifli bir klasik sinema örneği.
    • 1956
    • İngiltere
    • IMDb 7.4
    • 203
    • 0
    Sudden Fear
    Tüm Bilgiler
    Sudden Fear Dram, Gerilim 
    Türkçe Altyazı
    Sudden Fear - Çıldırtan Takip; hırslı bir aktörün, zengin bir orta yaşlı oyun yazarının hayatına girip onunla evlendikten sonra, metresiyle onu öldürmek için komplo kurmasını ve sonrasında yaşanan süreci konu ediniyor.
    • 1952
    • ABD
    • IMDb 7.5
    • 204
    • 0
    Human Desire
    Tüm Bilgiler
    Human Desire Dram, Romantik 
    Türkçe Altyazı
    Japonya'dan dönen mühendis Jeff, iş arkadaşı Carl'ın birlikte cinayet işlediği eşi Vicky'e aşık olur. Doğal olarak Carl bunu kıskansa da konudan az da olsa haberdar olduğu için, Jeff'e hiç bir şey söyleyemez.
    • 1954
    • ABD
    • IMDb 7,1
    • 304
    • 1
    Odds Against Tomorrow
    Tüm Bilgiler
    Odds Against Tomorrow Gerilim, Suç 
    Türkçe Altyazı
    Alttan alta ırksal bir gerilim de barındıran, son derece eğlenceli bir polisiye olan film, birbirinden nefret eden üç adamın umarsızlığını ve bu umarsızlığın sonucu olan soygunu anlatıyor. Modern Jazz Quartet'in piyanisti John Lewis'in müthiş caz müziğini de içeren bu film, bir noir mücevheri.
    • 1959
    • ABD
    • IMDb 7,4
    • 191
    • 0
    The Bad and the Beautiful
    Tüm Bilgiler
    The Bad and the Beautiful Dram, Romantik 
    Türkçe Altyazı
    Jonathan Shields, başarıdan başarıya koşma hevesinde olan bir film yapımcısıdır. Bu adamın hikayesini, kariyer yolu boyunca bir nevi ezip geçtiği 3 kişinin ağzından dinleriz: meşhur ettiği star, ilk şanslarını tanıdığı, sıfırdan alıp birinci sınıfa çıkardığı bir yönetmen ve epeyce dolaylı bir yoldan Pulitzer ödülü kazanmasını sağladığı bir yazar...
    • 1952
    • ABD
    • IMDb 7.8
    • 263
    • 0
    In a Lonely Place
    Tüm Bilgiler
    In a Lonely Place Gerilim, Gizem 
    Türkçe Altyazı
    Saldırgan mizaçlı senaryo yazarı Dix Steele (Bogart), bir cinayetten sorumlu tutulur ama yan komşusu Laurel Gray (Grahame), suç işlendiği sırada onun orada bulunmadığına dair tanıklık eder. Bu durum ikisi arasında tutkulu bir ilişkinin başlamasına yol açar; ne var ki Laurel, Dix’in vahşi yanıyla karşılaşınca çok korkar ve cinayeti gerçekten onun işleyip işlemediği noktasında şüpheye düşer. Bogart, yıllar boyunca romantik sert adamları canlandırdıktan sonra, bu filmde kendi beyazperde kişiliğinin daha derinlerine iner ve Sam Spade’e ya da Rick Blaine’e yakışmayacak bir nevrotik keskinlik sergiler. Gerek hak edenlere gerekse etmemiş olanlara tekme tokat saldırdığı öfke nöbetlerinde fazlasıyla korkutucu hale gelir.
    • 1950
    • ABD
    • IMDb 8
    • 233
    • 0
    It’s A Wonderful Life
    Tüm Bilgiler
    It’s A Wonderful Life Aile, Fantastik 
    Türkçe Dublaj
    Üst üste gelen olaylar yüzünden işa adamı George Bailey intiharın eşiğine gelmiştir ve köprünün kenarında sallanmaktadır. Tam o sırada Clarence adlı ‘koruyucu melek’ belirir ve George’u intihar düşüncesinden vazgeçirmek için George’a küçük bir oyun oynamaya karar verir. Bu oyunda George eski hayatına geri dönecektir ve George, hayatındaki insanların George’la hiç tanışmamış olsalardı ne şekilde bir hayat süreceklerini görecektir. Bu sıradışı deneyim sonucunda George iyi niyetinden dolayı ne kadar çok insana yardım ettiğini anlar ve hayatının değerinin farkına varır. Frank Capra başyaptı dünyanın en güzel filmlerinden biridir. Her izleyenin kendisini iyi hissettiği yapım, verdiği pozitif duygular nedeniyle her yılbaşı gecesi Amerikan televizyonlarında gösterilmektedir.
    • 1946
    • ABD
    • IMDb 8.3
    • 308
    • 0
    The Big Heat
    Tüm Bilgiler
    The Big Heat Gerilim, Suç 
    Türkçe Altyazı
    "The Big Heat" filminde, önce polis arkadaşı intihar eden, sonra da karısı acımasızca öldürülen bir Los Angeles dedektifinin (Glenn Ford), tüm şehri avucuna almış olan ganster şebekesine karşı tek başına yürüttüğü amansız mücadele anlatılmaktadır. Sert, inatçı ve gözüpek bir kanun adamının nezdinde yozlaşmış bir dünyada kendi onurunu ve ahlâk değerlerini korumanın müthiş zorluğunun vurgulandığı film türünün klasikleri arasında sayılmaktadır.Amerikalı yazar William P. McGivern'ın ilk kez "The Saturday Evening Post" dergisinde tefrika edildikten sonra 1952 yılında kitap olarak da yayımlanan romanından Sydney Boehm'in senaryosunu yazdığı filmi, Avusturya asıllı sinemacı Fritz Lang yönetmiştir. "Alman Dışavurumculuğu" akımının öncülerinden Viyana doğumlu Lang, Nazi rejiminden kaçarak 1936'da ABD'ye yerleşmiş, 1939'da da bu ülkenin vatandaşı olmuştu. Bu kez de yeni ülkesinde "kara film" türünün öncüleri arasında yer almıştı. Baş rollerinde Glenn Ford ve Gloria Grahame'ın oynadıkları "Ölüm Korkusu"nda Lee Marvin'in de önemlice bir rolü vardır. Filmin siyah-beyaz görüntülerini çeken Charles Lang'ın yönetmenle bir akrabalığı yoktur.
    • 1953
    • ABD
    • IMDb 7.9
    • 517
    • 0