Bir Teksas Korucusu, hapishaneye geri dönerken vahşi Apaçiler ve açgözlü ödül avcılarıyla boğuşurken bir kanun kaçağını yakalayıp hapse atmalıdır.

ABD Hazine Bakanlığı Gizli Servisi, Tris Stewart'ın on yıllık hapis cezasının üç yılını tamamladıktan sonra mahkumiyetine yol açan plakaları kullanarak yeni bir sahte banknot partisinin dolaşıma girdiğini öğrenir. Stewart ile erken şartlı tahliye karşılığında bir "sahte" kaçış sahnelemek için bir anlaşma yapabilirler, böylece sahte banknotların kaynağını bulmalarına ve plakaları geri alarak bu sahtecilik operasyonunu tamamen durdurmalarına yardımcı olabilir. Plakaların Stewart'ın sorumsuz eski ortağı Sam Hooker tarafından eski ortaklarından biri olan Jack Sylvester'a satıldığını keşfeden Stewart, eski kız arkadaşı Meg Dixon ile yeniden bağlantı kurmak, artık Laurie Fredericks profesyonel adıyla bilinen bir gece kulübü sigara kızı olmak ve bu plakaların ve ortaya çıkan sahte banknotların sağlayabileceği gelirle birlikte yaşamak gibi başka şeyler düşünüyor olabilir. Stewart ve Laurie'nin başına gelecekler sadece Sylvester ve Gizli Servis'teki adamlarından değil, aynı zamanda gece kulübünde parayı rahatça saçması nedeniyle haraççı olduğu düşünülen ve Laurie'ye göz koyan Johnny Hackett'ın varlığından da etkilenecektir.NOT: 1.18.07'den sonra renklendirilmiş versiyonu vardır.

"Thunder Over Arizona" (1956), Richard Carlson'ın yönetmenliğini üstlendiği ve başrollerinde Rory Calhoun ve Angela Stevens'ın yer aldığı bir Amerikan western filmidir. 1950'ler western sinemasının tipik örneklerinden biri olarak kabul edilebilecek bu yapım, sert bir adalet arayışını ve bireysel kahramanlık temasını işler. Film, güneydoğuda yer alan Arizona çöllerinde geçen bir hikayeyi anlatırken, geleneksel western ögelerini dramatik bir şekilde birleştirir. Ancak, film özellikle tarzı ve karakterleri bakımından oldukça klasik bir western yapımı olarak kalır. Konu ve TemalarFilm, Rory Calhoun tarafından canlandırılan Jim Turner adlı bir kahramanın etrafında döner. Turner, Arizona'daki kasaba yaşamında uzun zamandır adaletin sağlanması için uğraşan bir adamdır. Bir gün, kasabaya doğru ilerleyen bir tren soygunu ve kaçırılan bir kargo olayı, kasaba halkı için büyük bir tehdit oluşturur. Turner, bu soygunun ardında yatan gizemli suçluları ve onların kasaba üzerindeki etkisini ortaya çıkarmak için harekete geçer. Aynı zamanda kasaba halkının koruması için bir çözüm arayışına girer.Filmin teması, tipik bir western gibi, adalet, intikam ve kahramanlık üzerine odaklanır. Jim Turner, halkı korumak ve suçluları cezalandırmak için her şeyi riske atar. Aynı zamanda filmdeki romantik yan hikaye de, Turner ile Sue (Angela Stevens) arasındaki ilişkiyi işler. Bu ikili arasındaki ilişki, western filmlerinde sıklıkla görülen, karakterlerin mücadeleleri arasında bir nefes alma alanı sunar.Filmdeki ana temalar, Batı’nın vahşi doğasında hayatta kalma mücadelesi veren bireylerin psikolojisini ele alırken, aynı zamanda western türünün ana öğelerinden biri olan bireysel kahramanlık ve toplumsal adaletin sağlanması gibi evrensel temaları işler.Eleştirel BakışRory Calhoun, Jim Turner rolüyle, klasik western kahramanı figürünü başarıyla canlandırır. Calhoun, güçlü, kararlı ama bir o kadar da insancıl bir karakter çizer. Onun, kasaba halkına yardım etmek için her türlü tehlikeyi göze alan bir figür olarak sunulması, western filmlerinde sıkça karşılaşılan bir motivi yansıtır. Ancak, Calhoun’un performansı biraz daha yüzeysel kalabilir; karakterin derinliği, filmi izleyenler için bazen daha öngörülebilir olabilir.Angela Stevens, Sue rolünde filmin duygusal yönünü pekiştiren önemli bir figürdür. Stevens, bir yandan romantizmi ve drama elementlerini taşırken, diğer yandan güçsüz bir kadının, Western'in sert dünyasında nasıl güçlü kalabileceğini de gösterir. Karakterinin filmdeki rolü, hem Turner’a moral desteği hem de izleyiciye filmi duygusal anlamda dengeleyen bir unsur sunar.Filmdeki diğer karakterler ise daha çok hikayeye hizmet eden yan figürler olarak kalır. Bu yan karakterlerin çoğu, filmin kahramanı olan Turner’a karşı duyduğu güven ve ona karşı olan bağımlılıklarından hareketle şekillenir. Bazı karakterler derinlikten yoksun kalırken, diğerleri basit iyi-kötü zıtlıklarına dayanır. Bu, filmi bazen biraz yüzeysel ve tahmin edilebilir hale getirebilir.Sinematografik ÖgelerFilmin sinematografisi, Arizona çölü gibi geniş, ıssız alanların kullanımına dayalıdır. Bu, western...

Hikaye, biri Meksikalı (PJF) diğeri Amerikalı iki ajanın, Meksikalı göçmen işçilerin sınırdan Kaliforniya'ya kaçakçılığını durdurmakla görevlendirilmelerini konu alıyor. İki ajan, biri yoksul bir göçmen olarak gizli göreve gider.

12 sene şeriflik yapan Ben Stride, bir daha seçilemez. Şerif yardımcılığını da gururuna yediremez. 6 ay kadar iş arar ama bulamaz. Bunun üzerine karısı posta şirketinde işe başlar. Posta şirketi 7 kişi tarafından soyulur. 20 bin dolarlık altını alan haydutlar, Stride’nin karısını da öldürürler. Stride karısını da öldüren yedi adamın peşine düşer...

Eddie Bartlett, George Hally ve Lloyd Hart; 1. Dünya savaşının sona ermesinden sonra ülkelerine en son dönen savaş gazileridir ve her üçünün de sivil hayata dönüşleri hususunda geleceğe dair farklı hayalleri vardır. Eddie Bartlett eski araba tamirciliğine dönmenin, George Hally kısa yoldan köşeyi dönen bir fırsatçı olmanın ve Lloyd Hart ise idealist bir şekilde avukatlık yapmanın hayallerini kurmaktadırlar. Ancak ülkelerine döndükten sonra hiç bir şey eskisi gibi kalmamıştır. ABD 20′li yıllardaki büyük ekonomik krizi yaşamaktadır ve tüm işler illegal yollardan yapılmaktadır. Böyle bir ortamda iş bulmak hemen hemen imkansız bir şeydir...

Fritz Lang'ın yönettiği Rancho Notorious - Yaylaların Fahişesi, nişanlısı öldürülen bir çiftlik sahibinin intikam alma çabasını konu ediniyor.

Center City’de çete bağlantılı iki cinayetten sonra, bir şüpheli tutuklanır, kefaletle serbest bırakılır ve öldürülür. FBI Müfettişi Briggs, genç bir ajan olan Gene Cordell'i, aynı çetenin potansiyel bir kurbanı olarak karanlık Skid Row bölgesinde George Manly adıyla gizli görev yapması için işe alır. Kısa süre sonra Gene, "bilimsel çizgide bir organizasyon inşa eden" nevrotik bir deha olan Alec Stiles ile tanışır. Stiles, işi çok daha tehlikeli hale gelen Cordell'i işe alır...

Los Angelesta bir polis merkezinde yoğun bir sorgu süreci yürütülmektedir. Sorgulanan kişi de dedektif Philip Marlowedur. İşlenen birkaç cinayetten sorumlu tutulmakta olan dedektif olanları anlatır. Her şey Malloy adlı bir eski mahkumun ondan eski sevgilisi Velmayı bulmasını istemesiyle başlamıştır. Hikayeyi anlattıkça da pek çok karmaşık ilişki açığa çıkacaktır.

1868 senesinde birçok gemi okyanusta esrarengiz bir biçimde batırılmıştır. Bu saldırıların devasa bir deniz yaratığı tarafından yapıldığına dair söylentiler dolaşmaktadır. Olayın aslını araştırmak için gönderilen askeri gemi de aynı akibete uğrar ve gemide bulunan Profesör Pierre Arronax (Paul Lukas), yardımcısı Conseil (Peter Lorre) ve denizci Ned Land (Kirk Douglas) bir denizaltı tarafından kurtarılırlar. Nautilus adlı bu ileri teknoloji ürünü aracın tuhaf kaptanı Nemo (James Mason) onları konuk eder ve misyonu hakkında bazı bilgiler verir.Walt Disney stüdyolarının o tarihe kadarki en pahalı yapımı olan "Denizin Altında 20.000 Fersah" 5 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilmişti. Ocak 1954 ila Haziran 1954 tarihleri arasında süren çekimler Jamaika, Bahama Adaları ve Kaliforniya'da gerçekleştirilmiştir.Film 1955 senesinde "en iyi sanat yönetimi, dekor" ve "en iyi özel efekt" dallarında Oscar ödülünü aldı, "en iyi kurgu" dalında da bu ödüle aday gösterildi.

Gotham College profesörü Wanley, sokaktan geçerken bir kadın portresi görür ve hayranlıkla uzunca süre bu resme bakar. Portre, kendisinde bir saplantı haline gelir. Bir süre sonra Wanley kadının portresini hayranlıkla izlerken portredeki kadın karşısına bir anda çıkar ve onu dairesine, şampanya içmeye davet eder. İçkilerini yudumlarken kadının kocası ikisini birlikte yakalar ve profesör Wanley yanlışlıkla adamı öldürür. Profesör olayı örtbas etmek için kadınla birlikte iş birliği yapar. Polislerse ipucu için herkesi sorgulamaya başlayacaktır...

Western sinemasının babası sayılan John Forddan bir başyapıt. Amerikan İç Savaşı bitmiştir ve son derece saygı duyulan bir asker olan Kirby York, ülkenin izbe bölgelerinden birindeki Fort Apache'nin güvenliğini sağlaması için Albay Thursday'e eşlik etmesi için atanır. Albay Thursday, son derece bencil ve egoist bir adamdır. Sürülmüş olmaktan dolayı bir hayli sinirli ve hırslı olan Albay, kısa bir süre içerisinde kalede katı bir disiplin ortamı oluşturmaya çalışacaktır. Kirby York'un tüm uyarılarını görmezden gelen Thursday, kendisi başta olmak üzere çevresindeki herkesi büyük bir Apaçi tuzağının içerisine sürükleyecektir.

Kızılderililer bütün batıya yayılmak üzeredirler. Birkaç gün içerisinde emekliye ayrılacak olan Komutan Brittles, müdürünün kızını bir komşu kasabaya götürmekle görevlendirilmiştir. Kaptan Brittles kasabaya ulaştığında buranın yakılıp yıkılmış ve kasabada yaşamakta olan insanların da ölmüş olduğunu görecektir... Film, Amerikan süvarileri ile kızılderililer arasında yaşanan savaşı konu alıyor.

Biddle kardeşler, benzin istasyonunu soyarken polisle girdikleri çatışmada vurulurlar ve ilçedeki hastaneye kaldırılırlar. Yaralanan Ray Biddle, son derece bağnaz, tutucu ve zenci düşmanı biridir. Buna rağmen zenci doktor Luther Brooks’tan yardım istemek zorunda kalır. Doktor Brooks, kurtarmak için çaba harcar. Ancak Ray Biddle’ın kardeşi Johnny Biddle hayatını kaybeder. Zenci doktorun kardeşini kasıtlı olarak öldürdüğünü sanan Ray Biddle, bunun bir cinayet olduğuna inanır ve intikam duygusu saplantı haline gelir...Kara-film türünü ırkçılık sorunuyla da birleştiren başarılı bir film.Birçoğu bunu Sidney Poitier’in ilk filmi olarak kabul etse de, daha önce ABD Ordusu için üç kısa film çekmişti. Ancak, bu onun ticari ilk uzun metrajlı filmiydi. Sidney Poitier, yardımcı yazar ve yönetmen Joseph L. Mankiewicz’e 27 yaşında olduğunu söylerken yalan söyledi, aslında sadece 22 yaşında idi. Richard Widmark, özellikle Sidney Poitier ile olan dostluğu göz önüne alındığında, karakteri Ray Biddle’ın yaptığı bazı ırkçı davranış ve sözlerden çok rahatsızdı. Sonuç olarak, özellikle bazı çekimlerden sonra, Widmark Poitier’den özür diledi. Chicago Polis Departmanı başlangıçta filmin o şehirde gösterilmesini yasakladı. Bir dakikalık silahlanma sahnesinde yapılan sansür sonrasında yasak kalktı. Otto Preminger, Sol C. Siegel ve Nunnally Johnson filmin yapımcılığını üstlenmek istedi, ancak stüdyo başkanı Darryl F. Zanuck filmin yapımcılığını bizzat üstlendi.

Cornell Woolrich'in "It Had To Be Murder" adlı kısa filmi, usta yönetmen Alfred Hitchcock tarafından sinemaya aktarıldı ve sinema tarihinin en başarılı suç/gerilim yapımlarından bir tanesi olan "Rear Window" ortaya çıktı. 'En İyi Yönetmen', 'En İyi Sanat Yönetmeni', 'En İyi Ses Düzenleme' ve 'En İyi Senaryo' dalında Oscar adayı olan filmde, 1997 yılında hayatını kaybeden Oscar Ödüllü aktör James Stewart ve 1982 yılında bir araba kazasında hayatını kaybeden Oscar Ödüllü aktris Grace Kelly başrolleri paylaşıyor. Ünlü bir yayın kuruluşunun profesyonel fotoğrafçısı olan Jeff, çekim esnasında kazara bacağını kırınca, evinde tekerlekli sandalyeye mahkum olur. Alçının açılmasına bir hafta kala genç adam, karşıdaki apartman dairelerini izleyerek vakit öldürmektedir.Öte yandan, dört dörtlük bir kadın olan Lisa, erkek arkadaşı Jeff'i düzenli olarak ziyaret etmekte ve evlenecekleri günü beklemektedir. Jeff içinse durum farklıdır; en ağır koşullarda hayatta kalma yeteneğini sınamış, sert ve inatçı bir kişiliğe sahip olan genç adam, kız arkadaşının da kendisi gibi zor ve sert koşullara katlanabilen birisi olmasını beklemektedir.Jeff'in ilgisizliğine karşın umudunu kesmeyen Lisa, genç adamla olan ilişkisini devam ettirebilmek için çabalamaktadır.Tüm bunlar olurken Jeff, karşı apartmandaki yaşlı bir çiftin evine dikkat kesilir ve yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu kanısına varır. Jeff'e göre yaşlı adam, yerinden kalkmakta zorlanan karısını bir bıçakla öldürmüş ve gizlice gömmüştür. Bu senaryo, başta anlamsız gelse de inandırıcı kanıtlara kayıtsız kalamayan Lisa da, Jeff ile birlik olup hafiyeliğe soyunurlar. IMDb Top 250: #37

Britanya İmparatorluğu donanmasının en parlak dönemini yaşadığı 18. yüzyılın sonlarında geçen filmde. Bounty gemisinin mürettebatı aylar süren kötü muamelenin sonunda isyan çıkarır. Fletcher Christian’ın liderliğindeki mürettebat, acımasız Kaptan Bligh’ı denize bırakır. Kaptan olağanüstü şaşırtıcı bir gayretle limana geri dönmeyi başarırken, Bounty’ ise çeşitli zorluklarla mücadele ederek Güney Pasifik’e yelken açar.

Zengin toprak baronu Nathan Burdette’ın şımarık küçük kardeşi Joe Burdette, barda bir tükürük kabına para atarak kasabanın sarhoş adamıyla alay eder. Şerif John T. Chance, bu durumdan rahatsız olur ve müdahale eder. Fakat Joe, sarhoş Dude'u bardan dışarı doğru fırlatır ve şerif Chance’i de adamlarına arkasından vurdurarak bayıltır.