1967’de Londra’da Lindsay Kemp ile tanıştığında ilk albümünü çıkartmıştı. Sanat hayatı bu noktada değişmeye başladı. Kemp, sahne sanatı ve kostümler hakkında onu çok etkiledi. Bowie, aynı zamanda bir sanatçıydı da. Birçok storyboard çizimi ile yarattığı karakterleri detaylandıran bir hikâye anlatıcısıydı. Modacılarla ortak oluşturduğu tasarımlarda ise kendi image-maker’lığını yaparak modaya öncülük ediyordu.
David Bowie’nin yeni şeyler yapmaya olan isteği onu her zaman öne taşıdı. Yaratıcılığının sınırlarını zorlamayı seven ve zihninin uç noktalarına dahi ulaşmak isteyen Bowie, şarkı sözü yazmak için bir program geliştirdi. “Verbasizer” adını verdiği rastgele kelime seçen program ile sonsuz ihtimaller arasından her daim anlamlı şeyler oluşturuyordu. Bowie; müzisyen, söz yazarı, aranjör, aktör, dansçı, prodüktör, sanatsever, koleksiyoner ve en önemlisi bir dâhiydi. Sanat yaratıcılıksa eğer, David Bowie sanat eserinin ta kendisiydi.
10 Ocak 2016 günü, yeni albümü Blackstar’ın yayınlanmasından ve 69 yaşına girmesinden iki gün sonra hayatını kaybeden Bowie, kariyeri boyunca yeni akımların, yeni anlayışların doğmasına sebep olan birçok esere imza attı. Onlarca detay düşünülerek kurgulanan albümleriyle, görünüşüyle, yarattığı konseptleriyle ve hikâyeleriyle, yalnızca 20. yüzyılın değil, sanat tarihinin en önemli figürlerinden biri oldu.
Birçok sinema filminde canlandırdığı karakterlerle de özdeşleşen David Bowie’nin en unutulmaz performanslarından biri şüphesiz ki The Labyrinth filmindeydi.
Ömrüne 26 albüm, 52 film sığdırmış. tarihte en önemli sanatçılardan biri olarak gösterilir ve Lady Gaga, Nadonna gibi sayısız yıldıza örnek olmuştur.