22 Ocak 2024
70 Okunma
Sırp Dušan Makavejev ülkesinin Josip Broz Tito dönemindeki özgürlükçü ortamının da etkisiyle sosyalist ya da kapitalist olsun, haksızlığın, adaletsizliğin olduğu tüm sistemlere, yönetimlere, liderlere eleştiri oklarını fırlatmaktan geri durmayan bir sinemaya imza atmıştır. Žika Pavlović, Saša Petrović, Želimir Žilnik, Mika Antić, Lordan Zafranović, Mića Popović ve Marko Babac gibi isimler ile birlikte Yugoslav Black Wave (Yugoslav Kara Dalgası) hareketi yönetmenlerinden olan Makavejev, tüm hareketin en öne çıkan ve en ayrıksı isimlerinden de biri olmuştur. Fransız Yeni Dalgası’ndan da etkilenen ve hiçbir şekilde bir manifestosu olmayan bu akımın içerisinde Makavejev’i Kara Dalga’nın Godard’ı olarak ananlar olmuştur. Lakin Kara Dalga’yı yaşatan en önemli isimlerden olan Makavejev’in tüm aykırılıklarına rağmen Godard’dan daha duygusal ve elbette daha umutlu bir sinemaya imza attığını inkâr edemeyiz.
Makavejev, o dönem Komünist Partiyi eleştiren fakat sosyalizme de sıkı sıkıya bağlı olan Praxislerden etkilenmiş, “Birey için özgürlük, herkes için özgürlük sağlar.” görüşünü benimsemiş ve filmlerine de bu bakış açısını yansıtmıştır. Özellikle Josef Stalin’in Sovyet Rusya’da uyguladığı yönetim şekli başta olmak üzere, Amerika’yı hatta kısmen birçok lidere göre daha özgürlükçü olan kendi ülkesinin lideri Tito’yu eleştirmeyi, gizlenmeye çalışılan suçları açık etmeyi bir görev bilen Makavejev, bu yönüyle bir nevi hafriyat (kazı) sineması da yapmıştır denilebilir.
Özellikle Stalin döneminde Polonya’da işlenen en büyük insanlık suçlarından olan Katyn Katliamı ile ilgili olan belgesel görüntüleri “Sweet Movie” filmine yerleştirerek, o dönem hala Rusya tarafından üstlenmemiş, inkâr edilen bir suçu gözler önüne seren Makavejev’in cesareti ve olaylara hâkimiyeti, gerçekçiliği takdire şayan değil de nedir? Lakin onun bu sivri, hâkim olamadığı dili, keskin gözleri, ayrıksı tarzı ülkesinden ayrılmak zorunda kalmasına neden olmuş, filmleri de hep sansürün engeline takılmıştır. Peki, tüm bunlar onu yolundan döndürmüş müdür? Elbette hayır!
Sinemasını Bir Gerilla Operasyonuna Benzeten Adam
Sinemasını bir gerilla operasyonuna benzeten Makavejev, daha ilk filminden tarzını oluşturmuş ve asla farklı bir yola kaymamıştır. Kapitalist sisteme ve böylelikle Hollywood sinemasına, Sovyet yönetimine ve böylelikle Sovyet sinemasına da karşı olan Makavejev, Sergey Ayzenştayn’ın entelektüel montajından, Dziga Vertov’un avangart, Luis Bunuel’in sürrealist sinemasından etkilenmiştir.
Avusturyalı psikanalist Wilhelm Reich’ın sosyalizm ile cinselliği birlikte ele alan, cinsel özgürleşme olmadan hiçbir özgürlüğün olamayacağını savunan teorilerinden oldukça etkilenen Makavejev, filmlerinin temeline bu görüşü oturtmuş hatta en önemli yapımlarından W.R. – Misterije Organizma’da tamamen Reich’in teorilerine odaklanmıştır. Makavejev’in aşırı cinsellik içeren hatta yer yer pornografi, pedofili düzeyindeki sahnelerinin kaynağı da Reich’in iddialarının savunusunun bir parçasıdır. Viyana Aktionismus adlı radikal sanatsal hareketin öncülerinden Otto Muehl’in performanslarından etkilenme ise oldukça ileri düzeydedir. Zira özellikle yönetmenin en çok tanındığı Sweet Movie’de Muehl’in performansını izliyormuşsun hissiyatını yaratan birçok sahne ile karşılaşmak işten bile değil.
Sarkastik tarzıyla mizahı aynı potada eritmeyi başaran Makavejev’in sinemasının alegoriden, metaforlardan fazlasıyla beslendiğini söylemeye gerek bile yok. Zira Makavejev sinemasında karşımıza çıkan her imgenin, her yazının, görüntünün bir anlamı vardır. Hiçbir şey onun sinemasında rastgele karşımıza çıkmaz asla. Tüm filmini baştan aşağı, incelikle dokurken hiçbir anını müziksiz bırakmamıştır da. Kurmaca, belgesel ve buluntu görüntüleri filmlerinde bir arada kullanmayı, alakasız kişileri, görüntüleri filmlerine monte etmeyi seven bu anlatmakla bitmeyecek, ne desek ne söylesek eksik kalacak adam, Makavejev’i her biri bir hazine değerindeki beş filmiyle daha yakından tanıyalım ister miyiz?
1) Sweet Movie (Tatlı Film) – 1974
Makavejev’in bana kalırsa en sert, sınırları aşan ve en büyük başyapıtı olan “Sweet Movie”, kapitalizm ile Stalinizm eleştirisini aynı potada eritiyor. İki bölüm halinde tasarlanan filmde birinci bölümde kadın vücudunun metalaştırılması ve dolayısıyla kapitalizm, ikinci bölümde ise lider fetişimi ve böylece Stalinizm eleştirisi karşımıza çıkıyor. Birinci bölümdeki dünyanın en zengin adamı, evinin her bir tarafındaki özgürlük heykellerinden de anlaşılacağı üzere Amerika’nın metaforu, ikinci bölümdeki Potemkin Zırhlısı’nı andıran geminin, parkalı kaptanı Anna Planeta (Anna Prucnal) da Stalin’in metaforu olarak oldukça uzak duracağımız, fazlasıyla imtina edeceğimiz karakterler olarak çiziliyor Makavejev tarafından. Üstelik Makavejev, bu birbirinden ayrı hikâyelerin kahramanları arasında bazı ortak (ağız fıs fısı) hareket ile her ne kadar ayrı şeyleri savunsalar da birbirlerinden hiçbir farkı olmayan dünya liderleri olduklarını apaçık dile getiriyor.
Makavejev’in Katyn Katliamı görüntülerine yer verdiği, sırf bu nedenle de en cesur filmi olan “Sweet Movie”, Otto Muehl’in performanslarından etkilenen, oldukça zorlu sahneleriyle kolay yenilip, yutulamayacak filmlerden biri. Bu görüntüler üzerinden de elbette modern toplumun, kapitalist düzenin, steril yapısının büyük bir yalan, bir makyaj olduğunu dile getirdiği bir gerçek. Filmin ikinci bölümündeki Muehl sahnelerindeki kusma eyleminin ekspresyonizmi, anlaşılamayan konuşmaların ise Lacancı bir anlayışı temsil ettiği, metaforların ilmik ilmik döşendiği, müziklerin hiç susmadığı, sarkastik ve faklı türlere göz kırpan yapısıyla “Sweet Movie”, elbette herkesin izlemekten hoşlanacağı bir film değil. Lakin söylediklerine kulak verilip, zorlu sahnelerin üstesinden gelinirse sonunda hala umut var diyen, tarifi mümkünsüz bir hazine ile karşılaşacağınızı garanti ederim.
2) W.R. – Misterije Organizma (W.R: Organizmanın Sırları) – 1971
Makavejev’in Amerika’da ve Yugoslavya’da çektiği filmi W.R. – Misterije Organizma, psikanalist kuramının kurucusu Sigmund Freud’un veliahtı olan <strong>Wilhelm Reich’in yaptığı çalışmalara odaklanıyor. Sosyalizm ile psikanalizi bir araya getirmeye çalışan aykırı psikanalist Reich’in kuramlarını daha yakından tanıdığımız filmde, kurmaca, belgesel ve arşiv görüntüleri bir arada kullanılıyor. Fakat Makavejev, kurmaca bölümler ile belgesel görüntüleri arasında aynı diyalogları kullanarak bütünlüğü sağlamayı biliyor yine de. Baskıcı rejimlere olan hayranlığın sebebi olarak cinsel baskıyı gören, 68 hareketinde etkili olan Reich’i odağına alan filmde, kurmaca ile izlediğimiz kısımlarda Reich’i özgürlükçü bir kadın olan Milena Milena Dravic, Stalin’i ise aşırı kasıntı, buz patencisi Vladimir İlyich (Ivica Vidovic) temsil ediyor.
W.R. – Misterije Organizma, Makavejev’in en az Sweet Movie kadar belki de ondan da daha fazla okumaya müsait olan filmidir. Zira sadece Reich değil heykeltıraşların, kadın mastürbasyon eğitimcilerinin, psikanalistlerin eserleriyle, teorileriyle vs perdede arzı endam ettiği bir film var karşımızda. Duvar yazılarından reklam jinglerine, Reich’in gerçek ses kayıtlarından üst sese, komünist marşlardan şarkılara, fotoğraflardan gazete kupürlerine, filmle alakası olmayan görüntülerden (Vietnam Savaşı protestocusu) Stanilist dönem filmlerinden parçalara kadar yok yok. Makavejev ev’in yine Stalinizme verip veriştirdiği, filmografisinin belki de en karmaşık, en çok yüklü filmi olan W.R. – Misterije Organizma, emin olun ki iyi bir özümsemeyle akılınızı başınızdan alacaktır.
3) Ljubavni slucaj ili tragedija sluzbenice P.T.T. (Santral Memuru) – 1967
Bir santral memuru kadın ile fare avcılığı yapan devlet görevlisi adamın arasında yaşanan aşka odaklanan, Makavejev’in ilk filmi olan Ljubavni slucaj ili tragedija sluzbenice P.T.T., Yeni Dalga’dan oldukça etkilenmiş bir yapım. Yer yer Godard filmi izliyormuş hissiyatını yaşatan filmin, politik yanı olmakla birlikte, daha çok yaşanılan aşkı ve aşkın yapabileceklerini temeline yerleştiriyor. Makavejev’in çizdiği belki de en sade, en naif karakterleri ile tanıştığımız filmde, sökülüp yapılan yolları, fare avlayan çalışanları, her anlamda yetemeyen kaynakları ile Yugoslavya’nın kısa bir özeti de veriliyor.
Kameraya bakarak konuşan karakterleri, sıçramalı kurgusu, ses miksajı ile oynama gibi hareketleri ile daha tam olarak Makavejev tarzının oluşmadığı bu erken dönem filmin hikâyesini anlatırken flashforwad ile ileriye sarması kurguyu oldukça etkili hale getiriyor. Makavejev’in filmografisinde çokça karşımıza çıkan yumurta (üreme, yeni bir hayat), fare (iktidar temsili) gibi imgelerin oldukça yer kapladığı filmin değeri asla azımsanmamalı.
4) Covek nije tica (İnsan Kuş Değildir) – 1965
Makavejev’in ilk göz ağrısı olan bu siyah-beyaz film, temelde iki çiftin üzerinden ilerler. Bir fabrika işçisi ve onun karısı ile bir tekniker olan Jan (Janez Vrhovec) ve onunla aşk yaşayan berber Rajka (Milena Dravic) arasında yaşanılan ilişki, güç dengesi ve aldatma tüm filme yayılan hikâyenin dönemeçlerini oluşturur. Birbiriyle eş zamanlı ilerleyen bu ilişkilere aynı zamanda da yaşanılan şehrin çamurlu yolları, sisli havası, fabrika seslerinin susmadığı kasvetli, boğucu şehir eşlik eder. Bu şehri Yugoslavya’nın alegorisi olarak görmemiz gerektiğini söylememe gerek yok sanırım. Fabrikanın yöneticisinin odasının penceresinden görünen şehir tasvirinin Andrey Tarkovski’nin Stalker filmindeki şehir tasvirinden pek de farkı yoktur. Üstelik çorak arazileri, emeği sonuna kadar sömürülen işçileri, erkekler tarafından horlanan kadınları, aldatılan, hayalleri çalınan ilkeli insanları en önemlisi ise hipnoz edilen halkı ile Yugoslavya karşımızda tüm gerçekliğiyle arz-ı endam etmektedir.
Makavejev’in ilerleyen yıllarda yavaş yavaş şekillenecek kendi şahsına münhasır sinemasının ilk nüvelerini gördüğümüz Covek nije tica, ilk eser için oldukça donanımlı. Makavejev’in filmografisinde sıkça karşımıza çıkacak olan vücut performansları, her biri birbirinden anlam yüklü imgeleri, entelektüel montajı, hareketli kamerası ve daha niceleri ile karşılaşırız. Filmin en unutulmaz anları ise paralel kurgu sahnesidir hiç kuşkusuz. Jan’ın bir tarafta onuruna düzenlenen gecede ödül almasını izlerken aynı anda Rajka tarafından ihanete uğramasını izlediğimiz sahnenin iç içe geçtiği anlar unutulmaz sahneler arasında yer almalı bana kalırsa.
5) The Coca Cola Kid (Coca Cola Çocuk) – 1985
Makavejev’in gerçek bir firmanın adını ve logosunu kullanmasına rağmen firmanın filme sponsor olmadığı hatta haberlerinin bile olmadığını söylemek gerek öncelikle. Bu nedenle filmin ismine bakarak The Coca Cola Kid’i bir markayı anlatan ya da öven yapım olarak düşünmemek gerek. Aksine Makavejev, Coca Cola makasını kapitalist sistemin bir metaforu olarak kullanıyor aslında. Filmde kapitalist toplumun bekasının bekçisi olarak çizilen Coca Cola’nın ceosu olan Becker karakterinin karşısına Avustralya’da bir taşra bölgesinde yerel bir gazoz şirketinin sahibi T. George McDowell yerleştirilir. Kapitalizm karşısında dürüst bir şekilde üretim yapan yaşlı ama güçlü karakterimiz, kapitalizm karşısında ne kadar dayanabilecektir.
Oldukça etkileyici bir final ile biterek seyirci olarak bizleri şaşırtan filmde yaşanılan aşk hikâyesi de fazlaca yer etmektedir. Yine sürrealist dokunuşları, politik söylemleri, provokatif yanlarıyla bir Makavejev filmi esintileri taşıyan filmin, yönetmenin filmografisinden epey ayrıksı durduğu da bir gerçek. Zira akıcı yapısı, anlaşılabilir hikâyesi Makavejev filmlerine aşina olanları şaşırtmıyor desem yalan söylemiş olurum. Lakin yine de en önemlisi amacıyla tam anlamıyla bir Makavejev filmi olan The Coca Cola Kid, kapitalizme teslim olmamak için çılgınca fikirlere açık olanlara gelsin.
Tuba Büdüş
www.perasinema.com’dan alınmıştır.