21 Eylül 2025
416 Okunma
Son 100 yıldır, Hint sineması, devasa kültürünün bir aynası olmuş ve Hint toplumunun kültür, gelenekler ve genel yaşam tarzı açısından nasıl dönüşüm geçirdiğini tamamen olmasa da kısmen yansıtmıştır. Başlıca dil olan Hintçe çekilen filmler küresel ölçekte dalga yaratırken, bölgesel dillerde çekilen filmler de işledikleri konular itibarıyla yaratıcılık ve yenilikçilikte onlardan geri kalmamıştır. Martin Scorsese, Quentin Tarantino, Baz Luhrmann gibi yönetmenler, bir noktada Hint filmlerinin kendi film yapım tarzları üzerindeki etkisini kabul etmişlerdir. Satyajit Ray her ne kadar Batı'da Hint sinemasının yüzü olagelmişse de, dünya sineması üzerinde etki bırakmış birçok Hintli film yapımcısı olmuştur. Aşağıdaki 15 film, aslında gelecekteki filmler için standartları belirleyen filmlerdir. Lagaan (2001), Monsoon Wedding (2001) ve Lunchbox (2013) gibi son uluslararası başarılar, büyük ölçüde bu filmlerin sağladığı ilk tanınırlığa borçludur. Bu filmler, Hint Sineması'nın henüz büyümeye ve gerçekten küresel bir kimliğe dönüşmeye yönelik ilk adımlarını attığı dönemin bir parçasıydı. Bu liste, Hint filmlerinin ölçek ve kapsam açısından nasıl ilerleme kaydettiğini yansıttığı için, listeyi kronolojik bir sırayla hazırladık.
1. Sant Tukaram / Aziz Tukaram (1936) Dil: Marathi Dili
Listedeki en az bilinen film olan *”Sant Tukaram”, kendi döneminin en saygı duyulan filmlerinden biriydi. Film, Orta Çağ Hindistan’ında öne çıkan Bhakti hareketinin manevi bir şairi olan Tukaram’ın (1608-1650) hayatını konu alır. Hikaye, ilk karısını ve çocuğunu bir kıtlıkta kaybettikten sonra dünyevi zevklerden umudunu kesen bir çiftçi olan Tukaram’ın hayatını betimler.
İkinci karısının ihtiyaçlarını görmezden gelerek içsel maneviyatını yeniden canlandırır ve bazı tartışmalara rağmen döneminin en çok takip edilen manevi liderlerinden biri haline gelir. Nihayetinde, büyük Maratha Kralı Shivaji’nin huzurunda değerini kanıtlar ve sonrasında, öğretilerini nesiller boyu takip eden bir hayran kitlesi kazanır.
“Sant Tukaram”, uluslararası tanınırlık kazanan ilk Hint filmi olarak kabul edilir. Venedik Film Festivali’nde Macaristan’dan Maria Nover ve Avustralya’dan Flying Doctor (Uçan Doktor) ile birlikte dünyanın en iyi üç filminden biri seçilmiştir. Aynı zamanda bir uluslararası film festivalinde gösterilen ilk Hint filmi olmuştur. Hint sinemasının gelişim yıllarına derin bir içgörü sunan olağanüstü bir başarı.
—
2. Neecha Nagar / Aşağıların Şehri (1946); Yönetmen: Chetan Anand; Dil: Hintçe
Film, bir dağın tepesindeki görkemli bir malikânede yaşayan zengin bir toprak ağası ‘Sarkar’ ile aşağıdaki vadideki köylerde sefalet ve yoksulluk içinde zorlu bir hayat süren köylüler etrafında döner. Ağanın sarayından çıkan kanalizasyon atığının, hastalık ve ölüm yayarak doğrudan onların köyüne akıtılması, köylülerin ağaya olan öfkesini daha da artırır.
Toprak ağası, kişisel çıkar için köyün su kaynağını yönlendirir; böylece köylüleri içecek bir damla su bile bırakmaz. İşte o zaman kahramanlar, Sarkar’ın asıl amacının onları kaçırarak arazilerini kendi inşaat projesi için kullanmak olduğunu öğrenir.
Sarkar’a bir heyet göndererek kanalı başka yere taşımasını rica ederler, ancak o, bunun kanalizasyon değil bir kanal olduğuna ve onların iyiliği için onu Neecha Nagar’a yönlendirdiğine, tarlalarını sulayıp hayvanlarına su sağladığına dair kendi gerekçelerini sunar.
Ancak Sarkar’ın, özellikle de etrafındaki her şeyi kontrol etme arzusu nedeniyle dinlemeye hiç niyeti yoktur. Hatta Neecha Nagar’a kendi birkaç adamını bile sokmayı başarır. Pislik yerleşim yerine akar ve insanlar hastalanmaya başlar. Filmin geri kalanı, bu Aşağıların Şehri’nin insanlarının nasıl umutsuz, sefil bir varoluşa mahkum olduğunu gösterir.
Film, Bağımsızlık öncesi dönem Hindistan’ında yaygın olan en yaygın konuya odaklanır; zengin ve fakir arasındaki toplumsal eşitsizlik. Kırsal Hindistan’da yaşayan insanların yoksun ve muhtaç varlığını ve aristokrasi tarafından sömürülüşlerini betimler.
Maksim Gorki’nin “Ayak Takımı Arasında” (Lower Depths) oyunundan ilham alan film, sosyalizmin, Hint eğlence sektöründe sosyalizmin koruyucu meleği olan Khwaja Ahmed Abbas tarafından yazılan ve Chetan Anand tarafından yönetilen bu uluslararası üne sahip eserin öne çıkan özelliğidir. Film Hindistan’da hiçbir zaman ticari olarak gösterime girmemiş olsa da, 1946 Cannes Film Festivali’nde Büyük Ödül (o zamanlar Palme d’or) kazanan ilk ve tek Hint filmi olarak öne çıkar.
—
3. Awara / Avare (1951); Yönetmen: Raj Kapoor; Dil: Hintçe
Sinemanın altın çağı olarak bilinen dönem, filmlerinin dönemin sosyal meselelerini ele alış biçimi ve çoğunlukla anaakım, popüler eğlenceye uygun unsurları içermesiyle her zaman değerli görülecektir. Raj Kapoor’un bu belirleyici klasiği de böyle bir örnekti.
Sadece soundtrack’i ve karakterleriyle (Raj Kapoor, Charlie Chaplin’in Şarlo’sundan esinlenerek kendi versiyonunu oynamıştı) popüler olmakla kalmadı, aynı zamanda zengin ve fakir arasındaki uçurum gibi temaları onu Hint sinemasının belirleyici bir eseri haline getirdi. İlk birkaç dakikada, film günümüz için bile geçerli olan şu soruyu önümüze koyar: “Bir insanı ahlaki olarak nasıl yargılarız, iyi ve kötünün tanımı nedir?”
Film, Hindistan’da ve Orta Doğu, Afrika, Rusya, Çin ve Romanya’da sadık bir hayran kitlesiyle kültürel bir fenomen haline geldi. 1953’te Cannes Festivali Büyük Jüri Ödülü’ne aday gösterilirken, TIME Dergisi tarafından Tüm Zamanların En İyi Filmlerine yapılan 20 yeni eklemeden biri oldu. Aynı dergi tarafından “Hazinesi olan 10 Hint filmi”nden biri olarak kabul edildi ve 1964’te Türkiye’de “Avare” (Serseri) adıyla yeniden çekildi.
—
4. Do Bigha Zameen / İki Ölçek Toprak (1953); Yönetmen: Bimal Roy; Dil: Hintçe
Vittorio De Sica’nın neorealist klasiği “Bisiklet Hırsızları”nı izledikten sonra ilham alan Bimal Roy tarafından çekilen bu film, sosyalizm temalarının gerçekçi ve sürükleyici bir tarzda betimlendiği Hint neorealist sinemasının veya Hint paralel akımının çığır açan bir örneğidir.
“Do Bigha Zamin”, yerel bir çiftçi olan Shambhu’yu (Balraj Sahni) iki ölçek toprağının açık artırmaya çıkarılmasını engelleme mücadelesini anlatır. Yerel toprak ağası Harnam Singh bir fabrika yapmayı planlamaktadır ve tek engel, fabrika için kullanılması planlanan arazi parçasının tam ortasında yer alan Shambhu’ya ait arazidir.
Borçlarını kapatıp nihayetinde toprağını ve tek gelir kaynağını kurtarmak için Shambhu, daha büyük fırsatlar aramak üzere şehre göç eder. Ortaya çıkan hikaye, onu ve ailesini nasıl daha büyük bir trajedinin beklediğini gösterir.
Film, gösterime girdiğinde uluslararası beğeni topladı ve sonunda Cannes Film Festivali’nde uluslararası ödülü ve Büyük Ödül (o zamanlar Palme d’or) adaylığını kazandı. Ayrıca Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nde Sosyal İlerleme Ödülü’nü kazandı.
—
5. Pyaasa / Susuz (1957); Yönetmen: Guru Dutt; Dil: Hintçe
Vijay (Guru Dutt), yetenekli ancak başarısız bir şairdir ve eserleri etrafındaki herkes tarafından alay konusu olur. Başarısız kariyerinin bir sonucu olarak hayatının aşkını kaybeder. Sadece bir fahişe olan Gulabo (Waheeda Rehman) onun şiirlerinde anlam bulur ve sonunda ona aşık olur.
Ani bir kader twisti, Vijay’in mücadele ettiği her şeyi ayağına getirir. Sonunda olanlar, Hint filmlerinde çekilmiş en unutulmaz final sahnelerinden biridir.
Film, stüdyo müdahalesinin filmin başarısını getirmesinin benzersiz bir örneğidir. Film daha olumsuz bir sona doğru planlanmıştı, ancak dağıtımcılar, jenerik mutlu bir son olmasa da olumlu bir final kesimi için ısrar ettiler.
“Pyaasa”, 2002’de Sight and Sound’un tüm zamanların en iyi filmleri eleştirmenler ve yönetmenler anketinde 160. sırada yer aldı. 2005’te TIME Dergisi, filmi “içlerinde en romantiği” açıklamasıyla tüm zamanların en iyi 100 filminden biri olarak değerlendirdi. Ayrıca filmin soundtrack’i Sight and Sound tarafından “Filmlerdeki En İyi Müzik”lerden biri seçildi.
—
6. Mother India / Ana Hindistan (1957); Yönetmen: Mehboob Khan; Dil: Hintçe
Yönetmenin daha önceki filmi “Aurat’ın (1940) bir yeniden çevrimi olan film, kocasının yokluğunda, oğullarını büyütmek ve hayatı boyunca karşılaştığı birçok zorluğa karşı hayatta kalmak için mücadele eden, yoksul bir köylü kadın olan Radha’nın (Nargis) hikayesidir.
Tüm zorluklarına rağmen, ideal Hint kadınının tanrıça benzeri ahlaki bir örneğini sergiler. Filmin başlığı, temelde Hindistan’ın bağımsızlık ve özyönetim taleplerine bir yanıt olarak yazılan ve Hint toplumu ve kültürüne bir saldırı niteliği taşıyan Amerikalı yazar Katherine Mayo’nun 1927 tarihli “Mother India” kitabına bir yanıt olarak seçilmiştir.
Film, Hindu Mitolojisi’ne bir dizi gönderme içerir ve son derece ataerkil bir toplumda tek bir annenin mücadelelerini betimler. “Mother India”, metaforik olarak bağımsızlık sonrası Hindistan ulusunu temsil eder ve güçlü bir milliyetçilik duygusuna bir göndermedir.
Olay örgüsünün merkezinde bir kadının mücadelelerinin yer alması nedeniyle, bu film birçok kişi tarafından Hint Sineması’nın “Rüzgâr Gibi Geçti’si (Gone with the Wind) olarak kabul edilir. Başrol oyuncusu Nargis, Karlovy Vary Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan ilk Hint oldu.
1958’de En İyi Yabancı Dilde Film Akademi Ödülü için Hindistan’ın ilk adayı oldu ve sonunda aday gösterildi. İlginç bir şekilde, Federico Fellini’nin “Cabiria’nın Geceleri” (Nights of Cabiria) filmine tek bir oyla kaybetti!
—
7. Do Aankhen Barah Haath / İki Göz Oniki El (1957); Yönetmen: V Shantaram; Dil: Hintçe
Film, şartlı tahliye ile serbest bırakılan altı tehlikeli mahkumu erdemli kişilere dönüştüren genç bir hapishane müdürü olan Adinath’ı betimler. Bu ünlü suçluları alır ve onlarla birlikte harap bir kır çiftliğinde sıkı çalıştırır; zorlu çalışma ve nazik rehberlikle onları rehabilite eder ve nihayetinde dahiyane takım çalışması ve saf kararlılıkla harika bir hasat üretmelerini sağlar.
V Shantaram’ın belirleyici eserlerinden biri olan film, izleyicileri sıkı çalışma, adanmışlık ve konsantrasyon hakkında güçlü bir ahlaki kod belirleyen sahnelerle geçirir. Film, toplumu ve bireylerini enerjilerini asil bir amaç için odaklamaya teşvik eder.
“İki Göz Oniki El”, 8. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde Gümüş Ayı ve OCIC Ödülü’nü kazandı. Bir tür rekor olarak, Samuel Goldwyn Ödülleri kategorisinde Golden Globe (Altın Küre) Ödülü’nü kazanan ilk Hint filmi oldu.
8. Pardesi / Üç Deniz Ötesine Yolculuk (1957); Yönetmen: Khwaja Ahmed Abbas; Dil: Hintçe / Rusça
Aynı adlı kitaptan uyarlanan Pardesi, 15. yüzyıl Rus gezgini ve tüccarı Alfanasy Nikitin’in (Oleg Strizhenov) deneyimlerini anlatır. Film, Nikitin’in Hindistan’a (1466-1472) seyahat ettiği ve sonunda bir Hint kadını Champa’ya (Nargis Dutt) aşık olduğu dönemi betimler.
İlk kültürler arası aşk hikayelerinden biri olan film, resmi olarak iki farklı versiyonda yayınlandı: Rusça ve Hintçe. Bu listedeki diğer filmler kadar popüler olmasa da, film, prodüksiyonunun saf ölçeği (yabancı bir stüdyo ile resmi ilk Hint ortak yapımı) ve 1958 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için aday gösterilmiş olması nedeniyle anılmayı hak ediyor.
9. Meghe Dhaka Tara / Bulutlarla Örtülü Yıldız (1960); Yönetmen: Ritwik Ghatak; Dil: Bengalce
Bu listeye girmeye değer başka birkaç Ghatak filmi olsa da (Ajantrik, Taxi Driver’daki Travis Bickle karakteri üzerindeki dolaylı etkisi nedeniyle), bu film özellikle Ghatak’ın ün kazanmasındaki payı ile öne çıkıyor.
Shaktipoda Rajguru’nun aynı adlı sosyal romanından uyarlanan film, Komal Gandhar (1961) ve Subarnarekha (1962) ile devam eden bir üçlemenin ilkiydi. Film, Doğu Pakistan’dan gelen mülteci bir aileye mensup, kendini feda eden bir kız olan Neeta’nın etrafında döner. Kendi ailesi de dahil olmak üzere etrafındaki herkesin sürekli sömürüsüne kurban giderek, en değer verdiği şeyleri kaybeder: işini, ilk nişanlısını ve verem teşhisi konulduğu için sağlığını.
Filmin son sahnesinde, “Dada, ami baachte chai” (“Ağabey, yaşamak istiyorum”) dediği sahne, Hint sinemasının en unutulmaz sahnelerinden biri olarak kabul edilir.
2002’de Sight and Sound’un eleştirmenler ve yönetmenler anketi, bu filmi tüm zamanların en iyi filmleri listesinde 231. sıraya yerleştirdi. Sürrealist ses efektleri, Ghatak’ın sahnelemesinin zarafeti ve filmde ifade edilen muazzam kayıp duygusu nedeniyle, “Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film” kitabında da yer aldı.
10. Elippathayam / Fare Kapanı (1981); Yönetmen: Adoor Gopalakrishnan; Dil: Malayalam Dili
Yönetmen Adoor Gopalakrishnan, film eleştirmenleri tarafından Satyajit Ray’in manevi varisi olarak kabul edilir. Filmleriyle, Güney Hindistan sinemasında, daha doğrusu Malayalam film endüstrisinde yeni gerçekçilik dalgasını başlattı. 1981 yapımı bu film, Kerala’daki feodal yaşamın çarpıcı bir resmini mükemmel bir şekilde sunduğu için en seçkin çalışmalarından biri olarak öne çıkar.
Hikaye, üç kız kardeşiyle mücadele içinde bir hayat süren orta yaşlı bir adam olan Unni’nin etrafında döner. Kahramanımız, dış toplumdaki değişimlerin farkında olmadığı için, başlığın da ima ettiği gibi bir “sıçan tuzağına” yakalanmıştır.
Film kısmen, Adoor’un feodal bir ailenin parçası olarak yaşadığı kendi deneyimlerinden ilham aldı. Sessizlik, film boyunca tekrarlanan bir motiftir ve hikayeyi sembolizm aracılığıyla ileriye taşımasıyla hatırlanır. Köşkü istila eden sıçanların yakalanıp boğulduğu sahne, Unni’nin feodal yaşam tarzının çöküşüyle nasıl yok edildiğini simgeler.
Film, Ulusal Film Tiyatrosu’nda gösterilen En Özgün ve Yaratıcı Film dalında İngiliz Film Enstitüsü Ödülü’nü kazandı. Film ayrıca Londra Film Festivali’nde Sutherland Ödülü’nü kazanırken, 1982 Cannes Film Festivali’nde de gösterildi.
11. Nayakan / Kahraman (1987); Yönetmen: Mani Ratnam; Dil: Tamilce
Hint sinemasını takip eden çoğu film eleştirmeni, bunun organize suçu betimleyen muhtemelen en iyi Hint filmi olduğu konusunda hemfikir olurdu. Yeraltı dünyası gangsteri Vardaraj Mudaliar’ın kurgusal bir anlatımı olan film, sıradan bir adamın suç dünyasında güce yükselişini anlatır. Başkahraman Shakti Velu (Kamal Haasan), yardımsever hayırseverlik eylemleri nedeniyle mahallesinde aynı Baba (The Godfather) gibi popüler olan bir yeraltı dünyası kralıdır.
Gerçekçi suç draması, Mani Ratnam’ın ün kazanmasını sağladı. Bir suç hayatının, onunla ilgilenenlerin kişisel hayatlarını nasıl etkilediğinin çıplak betimiyle, bu sinema filmi, o zamanlar suç gerilimi adı altında sunulan düşüncesiz aksiyon filmlerinden çok uzaktı.
Film, 2005’te TIME Dergisi tarafından derlenen Tüm Zamanların En İyi 100 Filmi listesine girdi. Dergi, filmi “Baba tarzında müthiş bir gangster destanı” etiketiyle alıntıladı. Yabancı Film Oscar’ı için Hindistan’ın resmi adayı olan bu Baba tarzı film, gerçek ve kurgunun harika karışımı nedeniyle benzer içeriğe sahip diğer versiyonlar arasında öne çıkıyor.
12. Salaam Bombay! / Selam Bombay! (1988); Yönetmen: Mira Nair; Dil: Hintçe
Yayınlandığı dönemde büyük beğeni toplayan film, Mumbai’de gecekondu mahallelerinde yaşayan çocukların günlük yaşamlarına bir içgörü sunar. Film, beyaz perdeye getirmeyi kimsenin düşünmediği bir dünyayı keşfetmesi açısından benzersizdi.
Film, şehrin yoksul bölgelerinin sakinleri üzerine, döneminde çıkan ticarileştirilmiş ve şeker kaplı prodüksiyonların aksine, hiçbir sınırlama tanımayan bir bakıştı. Filmin gerçekçilik duygusu, çocukların çoğunun daha sonra rehabilitasyon merkezlerine yerleştirilen gerçek sokak çocukları olmasıyla daha da güçlendi.
Başkahramanı Krishna’nın hikayesi aracılığıyla film, gecekondu mahallelerinin altını, sert şehir yaşamını ve fahişeliğe zorlanan kadınların hayatlarını ortaya çıkarır. Geçimini sağlamak ve köyüne dönüp annesini görmek için para biriktirmeye çalışan bir çocuk olan Krishna rolünde Shafique Syed, kesinlikle bir keşif olarak öne çıkıyor.
Film, En İyi Yabancı Film dalında Ulusal İnceleme Kurulu Ödülleri, Cannes’da Altın Kamera ve Seyirci Ödülleri ile Montreal Film Festivali’nde Jüri Ödülü ve En Popüler Film ödülleri de dahil olmak üzere bir dizi ödül kazandı. Diğer adaylıklar arasında BAFTA, Altın Küre, César ve En İyi Yabancı Film dalında Akademi Ödülü adaylığı vardı. Ayrıca New York Times tarafından “Şimdiye Kadar Yapılmış En İyi 1000 Film”den biri olarak listelendi.
13. Piravi / Doğuş (1989); Yönetmen: Shaji N. Karun; Dil: Malayalam Dili
Shaji N. Karun’un bu ilk yönetmenlik denemesi, 31 büyük uluslararası ödül kazanarak dünyada sansasyon yarattı. Film, yolsuzluk, kanunsuzluk, gerçekleşme ve kırık hayratların cesur betimi için büyük takdir topladı.
Hikaye, oğulları evliliklerinin geç dönemlerinde doğduğu ve sonuç olarak büyük bir sevgi ve bağlılıkla büyütülen bir çiftin hayatını takip eder. Yetişkin bir adam olan Raghu (oğul), kız kardeşinin düğünü için üniversiteden dönmediğinde, aile onun politik nedenlerle polisler tarafından tutuklanmış olabileceğini öğrenir. Gerçek kız kardeşine belli oldukça, film, kararlılık, umut ve akıl uyuşturan bir trajediye dönüşür.
Film, 1989 Cannes Film Festivali’nde prestijli Camera d’or (Altın Kamera) ödülünün galibi oldu. Kazandığı ödüller arasında 1989 Edinburgh Uluslararası Film Festivali’nde Sir Charles Chaplin Ödülü, 1989 Locarno Uluslararası Film Festivali’nde Gümüş Leopar ve Ekümenik Jüri Özel Mansiyon Ödülü, 1989 Chicago Uluslararası Film Festivali’nde Gümüş Hugo sayılabilir.
14. Mathilukal / Duvarlar (1989); Yönetmen: Adoor Gopalakrishnan; Dil: Malayalam Dili
Vaikom Muhammed Basheer’in aynı adlı romanından uyarlanan otobiyografik bir film olan film, romanın yazarının (Ulusal Ödüllü performansıyla Mamootty) hapishane yaşamına ve Narayani ile olan aşk hayatına odaklanır.
Listedeki anlatımı açısından en ilginç giriş, anlatıcının aşk ilgisinin ve ikinci en önemli karakterin film boyunca hiç görünmemesidir. İki başkahraman yüksek bir duvarla ayrılır ve birbirleriyle iletişim kurmak için yaratıcı yollar geliştirirler.
Film, 1990 Venedik Film Festivali’nde FIPRESCI ödülü ve UNICEF Ödülü ile onurlandırıldı. Film, özellikle başrol yıldızı Mammootty’nin, rolüyle bir Ulusal Ödül kazandığı başrol performansıyla dikkat çekiyor. Yönetmenin sözleriyle: “Yaşarken birini canlandırmak önemsiz bir meydan okuma değildir ve Malayalam yıldızı bunun üstesinden geldi.”
15. Swaham / Kendim (1994); Yönetmen: Shaji N. Karun; Dil: Malayalam Dili
Aile bağlarının eşsiz bir hikayesi olan Swaham, geçimini sağlamak için mücadele eden bir ailenin bir başka zorlayıcı hikayesidir. Yine de bu film, daha iyi bir yaşam için tek umudu olan, bir askeri kamp için işe alınan oğlunun bir izdihamda öldüğü acı gerçekle yüzleştiğinde bile, zorluklar karşısında dimdik duran merkezi bir kadın karakteri betimlemesi açısından farklıdır.
Baş karakterimiz, Meghe Dhaka Tara‘daki baş karakterden, Ritwik Ghatak’ın dramasındaki kendini feda eden, özverili başkadına kıyasla sert ve tavizsiz olması açısından oldukça farklıdır. Umut ve umutsuzluğun bu yürek parçalayıcı hikayesi, tüm film meraklıları için izlemesi gereken bir filmdir.
Yayınlandığında küresel bir başarı elde eden film, 1995 Bergamo Film Toplantısı İtalya’da Bronz Rosa Camuna ödülünü kazandı. Ayrıca 1994’te Pulp Fiction ve Exotica gibi filmlerin yarıştığı Altın Palmiye için aday gösterildi.
Niloy Roy
https://www.tasteofcinema.com’dan SinemaNova İçin Çevrilmiştir.